Burun kenarlarımı tahriş edip kızarması ve yanmasına sebep olan, lanet olası peçeteden gözlerimi ayırdım ve tekrar burnumu çektim.Ah, bundan gerçekten nefret ediyordum!
Harry'nin hazırladığı yorkshire puding* ve sıcak İngiliz çayı sayesinde boğazım olması gerektiği berbat durumdan daha iyiydi ama bu maalesef burun akıntım ve hissettiğim berbat yorgunluk hissi için de aynı etkiyi gösterememişti. Kahvaltı ve kahvaltıdan sonra da Styles ile pek muhattap olmamış, ki onun da yaptığı gibi, ve vakit kaybetmeden odama çıkıp yorganın altında ateşli dakikalar geçirmiştim. Berbat hissediyorken bile harika espiriler yapabiliyordum. Evet, artık gülmeyi kesin de devam edelim.
Lisa bile beni takmıyordu ve hey, ben gerçekten çökmüş durumdaydım. Yaklaşık otuz saçma mesaj atmıştım ve hala bir cevap gelmemişti. Muhtemelen benden otuz saçma mesaj geldiğini gördüğünde telefonundan ekran resmi çekip bunu sosyal medya hesaplarında paylaşacak ve tarihte bir ilk olduğuyla ilgili saçma sapan şeyler zırvalayacaktı. Evet, bir Lisa klasiği.
Zihnimde Lisa'nın dün eve ulaşıp ulaşmadığıyla ilgili kuşkular parmak kaldırmaya başladığında yataktan kalkmaya ve biraz kafa dağıtmaya karar verdim. Saatlerdir peçetelerimle yatağa uzanmış yorganımla boğuşuyor ve nefes almaya çalışırken lanetler okuyordum. Cidden bunalmıştım.
Yataktan aniden kalktığım için başıma saplanan keskin ağrı ve aynı anda kararan görüş alanım ile sendelediğimde tekrar yatağa oturdum. Kısa bir süre bekledikten sonra yüzümü buruşturarak tekrar ayağa kalktığımda az öncekinden daha iyi hissediyordum. Ve daha fazla vakit kaybetmeden çıplak ayaklarımı odamın kapısına sürükledim.
Odadan çıktığımda ayaklarıma dolaşan bol gri pijama altım ve aynı şekilde ellerime dolaşan bol gri pijama üstümle nasıl göründüğümü umursamamaya çalıştım. Ve ciddi anlamda dağılmış ve kabarmış saç tellerimin zorlukla ayakta tutabildiği topuzum. Son bir şey daha, lanet olası baygın bakan gözlerim ve kırmızı burnuma eşlik eden yanaklarım..
Cidden berbat hissediyordum.
Merdiven basamaklarını uyuşuk adımlarla inerken paçalarıma takılıp düşmemek için özel çaba gösteriyordum. Bunlar benim depresyon pijamalarımdı ve lanet olası grip bölümü de benim için birer depresyon alt başlığıydı.
Alt kata indiğimde adımlarımı televizyon sesi gelen salona yönelttim. Styles'ın odasında, ki orası Harry Edward Styles'ın odası falan da değildi ve sadece bu evde yaşadığı sürece orada kalıyordu, olduğunu falan düşündüğüm için salonda olmasını garipsemiştim.
Odaya girdiğimde zihnimde canlandırdığım gibi televizyon açıktı ve bulunduğum yerden dolayı tamamını göremediğim Styles koltukta uzanıyordu. Güzel, Friends izliyordu. Adımlarımı ilerlettikçe fark ettiğim tek bir şey vardı; orası benim koltuğumdu ve Harry üzerinde uzanıyorsa ben nereye uzanacaktım. Peki, tabii ki kendisi başka bir koltukta uzanacaktı.
Yanına gittiğimde beni fark edebilmiş ve gözleri vücudumu süzdükten sonra gözlerimi bulabilmişti. Karşımda, üzerindeki krem rengi, kahverengi çizgilere sahip kareli battaniye ile uzanıyordu ve saçlarını benim gibi bir topuz yapmıştı. Tahriş olmuş kırmızı burnu ve allaşmış yanakları bana çok yabancı gelmiyordu. Özellikle elindeki beyaz peçete. Depresyonda gibiydi. Tıpkı benim gibi. Belki de bu haline sırıtabilirdim ama önce o koltuktan kalkması gerekiyordu.
"Ne?" diye sorduğunda sabahkinden daha garip ve boğuk çıkan sesi kendi ses tonumu merak etmemi sağlamıştı.
"Benim koltuğumda uzanıyorsun Styles."
Tanrım, berbattım. Ses tellerime faça çekmek istiyorum!
Ona olan ciddi halime karşılık yüzünü koca bir sırıtış kapladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD GIRL (Harry Styles Fanficton)
FanfictionHayatının çıkmaz yoluna 18 yaşında girmeyi nasıl hayal edebilirdi ki?