Otele girişimizi sonunda yapabildiğimizde cidden ölü gibi hissediyordum. Saatlerce süren bir yolculuktan sonra en fazla nasıl iyi hissedilebilirdi ki zaten? Resmen tatil benim için başlamadan bitmişti. Neden Yunanistan gibi yakın bir ülke yerine tatil için Hawaii kadar uzak bir ülkede olduğumuzla ilgili ise hiçbir fikrim yoktu. Tamamen Anne ve Richard'a ait bir karardı.
Harry ise omuzumda uyandıktan sonra birkaç dakika boyunca, tahminimce aralıksız uyuduğu için kendine gelememişti fakat sonrasında tabii ki eski ahmak moduna bürünmüştü. Yolculuğun bir kısmı da yeni tanıştığımız Edward ve Ellen'ın yaşadıkları maceraları dinlemekle geçmişti. Yani cidden, tahmin ettiğimden bile daha çılgın çıkmışlardı. Ve her ne kadar sürekli çekişiyor olsalar da birbirlerine hala aşık oldukları fazlaca belli oluyordu. Onları tanımak güzeldi.
Ve artık kendimi benim için ayırtılmış olan küçük otel odasına atabildiğimde direk olarak kendimi yatağa fırlatmış ve vücudumun açılmasını beklemiştim. Uçakta yeterince uyumama rağmen hala yorgun ve bitkin hissediyordum. Üstelik vücudumda kalıcı bir iz bırakacak kadar kuvvetli hissediyordum.
Odamdaki kapının çalmasıyla başımı yavaşça yataktan kaldırdım ve içimden bir küfür sıraladım. Tek başıma kalamayacaksam burada olmamın ne anlamı vardı ki?
Kendimi toparlayıp yataktan kalkarak kapıya ilerledim ve hızla açtım.
"Çantan benimkilere karışmış."
Harry küçük sırt çantamı bana doğru uzatırken onu daha fazla bekletmeden elinden aldım. Onun eşyalarına nasıl oluyor da karışabiliyordu bilmiyordum fakat bunu çok da önemsememiştim.
"Teşekkür ederim.." diye mırıldanıp ardından kapıyı yüzüne kapattım.
Styles'ın odası benim odamın sağındaki odaydı ve neden Richard'ın sürekli beni onunla yapışık ikizlermişiz gibi yan yana tutmasına bir anlam veremiyordum. Muhtemelen beni koruması amaçlı düşünceleri vardı ki Styles ahmağı benim abim falan değildi. Aman Tanrım, bahsetmesi bile kulağa inanılmaz derecede korkunç geliyordu.
Richard ile Anne'nin odası ise 2 kat yukarıdaydı. Bizden bu kadar uzakta olmalarının nedeni neydi bilmiyordum ve öğrenmek de istemiyordum fakat bu benim işime gelirdi. Yani olabildiğince herkesten uzak takılmak istiyordum ki yan odamda kalacak olan Harry Edward Styles da bahsettiğim bu herkesin içine dahildi. Hem belki de Lisa'nın da dediği gibi gerçek bir yaz aşkına yelken açabilirdim. Ölene kadar yalnız kalamazdım, değil mi?
Tekrar yatağıma ilerlerken çantayı bavullarımın olduğu köşeye koydum. Ardından yatağa yatma fikrimi değiştirerek odamı keşfetmeye karar verdim. Fazla büyük değildi ki kaldığımız otel de gördüğüm kadarıyla küçük bir yerdi. Odanın içinde tek kişilik bir yatak, hemen yanında minik bir buz dolabı ve bir de koltuk bulunuyordu. Yatağın hemen karşısında ise duvara sabitlenmiş orta boyda bir televizyon vardı. Odadaki cam kapıdan dışarıya açılan balkon ise neredeyse tüm manzarayı gözler önüne sererek harika görünüyordu. Odanın giriş kapısının yanında ise küçük bir dolap ve bir kapı bulunuyordu. Ve tahmin ettiğim gibi kapının ardında da küçük bir banyo bulunuyordu.
Banyonun içine girdim ve yüzümü yıkayıp aynada birkaç dakika kendime baktım. Ardından üzerimdekileri çıkardım ve kısa bir duş için kabine girdim. Gerçekten iki dakikayı geçmeyecek kadar suyun altında kaldıktan sonra kabinden çıktım ve kapının arkasında asılı olan beyaz bornozu üzerime geçirdim.
Banyodan çıkıp bavullarımın olduğu yere yönelirken daha dinç hissettiğimi fark etmiştim. Cidden, hava alanına ilk ayak bastığımız an beynim başımın içinde resmen takla atıyordu. İngiltere ile arasında olan saat farkı da buna bir etkendi. Resmen başım dönmüştü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD GIRL (Harry Styles Fanficton)
FanfictionHayatının çıkmaz yoluna 18 yaşında girmeyi nasıl hayal edebilirdi ki?