Sabit ritimle yavaşça sallanan vücudumun yaslı olduğu sıcaklık bilincimi açılması için zorlarken uykum daha ağır basıyordu. Gözlerimi açamasam bile belirsiz adımları algılayabiliyordum. Fakat hissettiklerimin rüya ya da gerçek olduğunu anlayamayacak kadar bilinçsizdim. Sadece başımı güzel ve huzur verici kokan sıcaklığa biraz daha yasladım.
Kısa süre sonra vücudum sıcaklıktan ayrılıp tanıdık yumuşaklığı hissederken istemsizce kıpırdandım. Ardından hissettiğim tek şey, saçlarımdan yanağıma uzanan ufak dokunuşlardı...Yüzümde hissettiğim ıslaklık ile hızla gözlerimi açarak tam anlamıyla yatakta zıpladım. Elimin tersiyle yüzümü silerken elindeki bardakla bana sırıtan Styles'ı farkettiğimde küfür etmemek için dilimi ısırmıştım.
Tanrım, ne halt ediyordu?
"Seni aptal! Ne yaptığını sanıyorsun!"
Bu tarz şeylerden cidden nefret ederdim.
"Vicdanıma yenik düşerek okula geç kalmaman için seni uyandırmaya karar verdim." dedi sakin bir şekilde elindeki bardağı komidinin üzerine bırakırken.
"Beyinsizin tekisin Styles! Keşke o aptal vicdanından biraz da insan gibi uyandırabilmeyi öğrenseydin."
Yataktan hızla kalkıp dolabıma yöneldim.
"İnsan gibi uyusaydın, belki." dediğinde arkamı dönüp ona ciddi anlamda ters bir bakış attım.
Omuz silkti ve kapıya yöneldi. "5 dakika içinde aşağıda olursan belki seni de okula bırakabilirim."
Kapının kapanma sesini duyduğumda "Aptal." dedim ve dolabı açtım.
"Seni duyuyorum Nanci, 3 dakikaya indi!"
Burada olmasa bile ona göz devirdim. Cidden aptaldı.
Dolaptan çıkardığım dar, koyu kot pantolunumu hızla altımdaki taytı çıkarıp bacaklarımdan geçirdim. Ardından üstümdeki tişörtü de çıkarıp odanın bir köşesine fırlattım. Dolaptan sırtının yarıya kadar açık olduğu, bol gri tişörtümü alıp hızla üzerime geçirdiğimde henüz iki dakikamın daha olduğunu tahmin ediyordum. Tişörtün uçlarını pantolonumun içine sıkıştırırken bir yandan da komidine ilerledim. Çekmeceden biraz para ve telefonumu alıp arka cebime koydum ve hızla kapıya yöneldim. Bugün kesinlikle geç kalmamalıydım. Kimse son sınıftayken devamsızlık nedeniyle kalmak istemez, değil mi?
Odadan çıkıp hızla merdiven basamaklarını inerken bir yandan da saçlarımı yukarıdan dağınık bir topuz yaptım. -Herzaman ki ben ve herzaman ki dağınık topuzlarım.-
Dış kapıya ulaştığımda paçalarımı birkaç kez katlayıp siyah sandaletlerimi ayağıma geçirdim ve kapının yanındaki ayakkabı dolabının çekmecesinden siyah güneş gözlüğümü alıp taktım. Son olarak dolaptan çantamı alıp dışarı çıktığımda günü zihnimde, En Hızlı Hazırlandığım Günler Listesi'nin ilk sırasına yerleştirdim. Ve hava cidden çok güzeldi.
Temiz havayı bolca içime çekerken -Holpes Chappel'da güneşli gün sayısı azdır- Styles'ı daha fazla bekletmemek için adımlarımı hızlandırarak bahçeden çıkıp karşımdaki siyah jipe bindim.
"Cidden aptalın tekisin Styles." dedim koltuğa yerleşirken. Ardından karşımdaki yeşil bere ve siyah güneş gözlüğü takmış Styles'a uzun bir süre baktım. "Yüzümü bile yıkayamadım."
Günün ilk sırıtışı yüzünü kaplarken "Bir kez daha düşün." deyip yola odaklandı.
Önce ne dediğini anlayamasamda ardından zihnime dolan bugünkü harika (!) uyandırılış şeklimle sahte bir kahkaha attım. Ardından düz bir ifadeyle Harry'e baktım. "Çok komik."
Bana bakmasada yüzündeki sırıtış büyürken arabayı sürmeye devam etti.
Onu umursamadan çantamın içinde bordo rujumu aramaya başladığımda zihnime dolan sorularla durdum.
Richard ve Anne? Molly ve Max? Çizgi film ve yastıklar?
"Dün?" dedim sorarca Harry'e bakarken.
"Bir an hiç sormayacaksın sandım."
"Söylesene Styles." dedim merakla.
"Üçünüzde uyuya kaldınız." dedi ve bir an bana bakıp "Mary'di, değil mi?" diye sordu.
Olumlu şekilde başımı salladığımda tekrar yola odaklandı ve devam etti. "Geldi ve Max ile Molly'i eve götürdü. Son olarak Richard ve Anne bir arkadaşlarında kalacağını bildirdi. Ayrıntıları anlatamayacak kadar açım."
Söylediklerini beyin süzgeçimden geçirirken-
"Bir dakika, beni sen mi taşıdın?" diye sordum dün geceden hatırladığım birkaç şey zihnime dolarken.
"Hayır, ışınlandın ve belim hala sebebini bilmediğim bir nedenle ağrıyor." dedi bana kısa bir bakış atarken.
"Aptal..." diye homurdandım ve çantamdan bordo rujumu çıkarıp dudağıma sürdüm. Rujun kapağını kapattım ve çantama geri koydum. Dudaklarımı birbirine bastırırken Harry'e baktığımda kafasını yola çevirdi.
Zihnimdeki kareler birleşirken dün gece hissettiğim şeylerin -mesela belirsiz parmaklar gibi- rüya olabileceğini düşündüm. Ya da kabus. Evet.
Arabanın durmasıyla düşüncelerim bölünmüştü. Camdan dışarı baktığımda okuldan çok ilgisiz bir yerde olduğumuzu fark ederek Styles'a baktım. Benzin mi bitmişti?
Tek kelime etmeden arabadan indiğinde aptal gibi ona bakmayı kesip bende arabadan indim.
"Burası neresi ve neden çok geç kaldığım okulda değil de buradayız?" diye sordum kapıyı kapatırken.
Cevap vermeden karşı kaldırıma geçtiğinde arkasından gittim.
"Hey!" diye seslendim adımlarına ayak uydurmaya çalışırken.
Yan taraftaki sevimli görünen küçük kafeye girdiğinde arkasından çaresizce içeri girdim.
Sinirleniyordum.
"Okula kahvaltı yapmadan gitmem." dedi sakin bir şekilde ve güneş gözlüğünü çıkardı. Ardından bize "Hoşgeldiniz." diyen kadına gülümsedi.
"Okula geç kalıyoruz Bay Vicdan!" dedim sitem ederce.
Camdan oluşan duvarın yanındaki küçük masaya oturup gözlüğünü masanın üzerine koydu.
"Daha yarım saatimiz var."
Tanrım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD GIRL (Harry Styles Fanficton)
FanfictionHayatının çıkmaz yoluna 18 yaşında girmeyi nasıl hayal edebilirdi ki?