001

628 37 45
                                    

15 Mart 20**
Washington D.C., Amerika Birleşik Devletleri

"Evet, Bay Birleşmiş Milletler. Neler oluyor da beni çağırdınız?" dedi Bay ABD. Üzerinde gündelik kıyafetler olan siyah bir kot pantolon, boğazlı siyah bir badi ve üstüne kendisine yakışan pastel renginde bir hırka ile oldukça şıkdı. Siyah demir kenarlı gözlükleri ise gözünde kendisine ayrı bir hava katmıştı.

Bütün işlerini ve toplantılarını sabahın köründe yaptığı için bu saatlerde boştu. Ama şimdi ona açıklanmayan bir nedenle Beyaz Saray'a çağrılmıştı. Ve bu durum tabiki de canını sıkmıştı. Hem Saray'ın önünde ki polis memurları da gözünden kaçmamıştı.

"Pek iç açıcı haberlerim yok diyebilirim sana- hem bunu senin de bizzat görmen lazım!" dedi takım kıyafetli olan. Kravatını çıkarmış olmalı ki sadece üzerinde beyaz gömlek ve siyah takım vardı. Yüzünde endişe vardı Bay Birleşmiş Milletler'in.

ABD, merakla tek kaşını kaldırdı. Gerçekten de neler oluyordu?

Nereye gittiklerine baktığı zaman bir asansörün önünde durdular. Sessizlik içinde ikisi de asansör kabinin gelmesini beklediler. Geldiği zaman da kapılar açıldı ve içeriye girdiler. Bay Birleşmiş Milletler, cebinden hademeden aldığı emanet anahtar ile düğmelerin bulunduğu kondolda anahtarın gireceği olan yere soktu ve iki kere döndürdü. Böylece kilidi açmış oldu. Minik dörtgen kapağı açtığında onlara bakan yeşil bir düğme daha doğrusu buton vardı. Bu buton Saray'ın en altına yani sadece depo ve elektrik,su, doğalgaz gibi önemli ihtiyaçların karmaşık tesisatı da bulunduran yere götüren kat butonuydu. Oralara erişim sınırlıydı ve böyle bir önlem alınmıştı. Asansörün kapıları kapandı ve aşağıya inmeye başladılar. Amerika, o zaman anlamıştı indikleri yeri...

Asnasör kapıları tekrar açıldığı zaman da tekrar dışarıya adım attılar. Normalde bu katın sessiz, karanlık ve kimse olmaması gerekirken polis memurlarının yanında asker, kendi enerji bakanlığından gelme timler, dedektifler, avukatlar... yani olaylarla ilgili olabilecek herkes buradaydı.

Bu kadar insanın, bu yerde olması doğru değildi. Kendisinden habersiz neler olmuştu?

"Bay Birleşmiş Milletler! Gerçekten de neler oluyor ve bu insanların burada ne işleri var? Olay ne?" başını hızla çevirerek, çatık kaşlarla soruyordu. Hâlâ anlamamıştı. Ama büyük şeyler olduğu kesindi.
Konuşurlarken bir yandan da dolu olan koridorda ilerliyordular.

"Bay ABD, lütfen sakin olun ve beni dinleyin. Bu yaşanan olay büyük ihtimalle sizin buradan çıktığınız zaman diliminden sonra oldu. Değil mi?"

"Neler döndüğünü bilmiyorum ama ancak öyle olmuşa benziyor?" diyerek tek kaşını havaya kaldırdı.

Derin bir iç çekti Bay BM. O kadar çok derdi varken bir de bu eksikti! Neden böyle şeyler kendisini buluyordu ki?

En sonunda bu ikili olay yerine varmayı başarmıştılar. Polis teşkilatına ait olan o meşhur sarı bant, olay yerinin etrafına çekilmişti bile.
Duvarlardan tavana havada asılı kalan kablolar, borular, gibi bir çok şey manzarayı tamamlıyordu. İnsanın baktıkça gözünü yoran manzaraya baktı.

"Waow, buraya gelmeyeli uzun zaman olmuş." dedi ABD. Zaten hassas olan gözleri acımaya başlamıştı. Gözünü manzaradan BM'nin yan profiline çevirdi.

"Harbiden de uzun zaman olmuş, herneyse- konu bu değil Bay Amerika. Lütfen beni takip edin." dedi kibarca ve yerdeki boru ile kablolara dikkat ederek yürümeye başladı önden giderek.

Amerika, bir kaç dakika onun arkasından baktıktan sonra kendisi de ilerlemeye başladı. Burada ne işi vardı ki? Canı sıkılmıştı.
İlerledikçe daha da polis memurlarından oluşmuş kalabalığa girdiğini fark etti.

ILUÇJ || Countryhumans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin