Let Me Down Slowly - Alec Benjamin
"Beni kestirip atma, başından savma, burada yitip gitmem için beni bırakma
Ben önceden itibarlı ve saygın bir insandım
Ama şimdi soğuk kucağının çatlaklarında kayboluyorum
Eğer gidiyorsan bebeğim, lütfen beni yavaşça bırak"-Anka
ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღYavaş adımlarla onun ardı sıra ilerliyordum. Sırtı siyah sweatinin altında kamufle olamayacak kadar geniş, tüm vücudu özenle çizilmiş gibi mükemmel orantıdaydı. Ensesinin örtecek uzunuktakı kıvırcık kumral saçları ise insanda onlarla oynama isteği uyandırıyordu. Tüm bu mükemmel bedenin altında ise hangi duyguyla karşılaşacağımı bilememenin verdiği büyük bir endişeye sahiptim.
Ejder tok ses çıkaran postallarını durdurdu. Önce solumuzda bulunan odanın kapısını açıp içeriye göz attı ardından omuzları üzerinden bana bakarak "Buraya geçelim." dedi. Ona uyup bana yol gösterdiği kapıdan içeriye girdim. Bu esnada yüzümde tamamen hissettiklerimin tam tersi bir özgüven maskesi taşıyordum. Ejder'in yüzü ise hiçbir duygunun okunamayacağı kadar mimiksiz ve boştu.
Boş bir hasta odasına girmiştik. Pedro'nun kaldığı odanın boş hali ile aynı düzene sahipti. Ejder odada birkaç tur attı önce sonra pencereyi açıp soluklandı. Ne onun konuşmaya cesareti vardı ne benim. Ama yine de "Ne konuşacağız?" diye sorarak aramızdaki sessizliği bozma cesareti gösterebilmiştim.
Ejder camın kenarında son bir kez soluklanmış ve pervaza yaslanmıştı. İki kolunu göğsünde kavuştururken düz bakışlarını bir an olsun üzerimden çekmemişti. "Neden telefonlarımı cevaplamadın?" diye sormuştu yüzü kadar duygusuz bir tonla.
"Vakit bulamadım."
Alayla gülüp başını iki yana sallayarak öne düşürdükten sonra kafasını oynatmadan alttan bakışlarla bana bakmıştı. "En azından doğru söyle Anka." dediğinde ben de gülümsemiştim.
"Bunu duymak seni kırmayacaksa söyleyim. Seninle konuşmak istemiyordum."
Ellerini iki yana düşürüp gözlerini kapatıp bir süre öyle durduktan sonra bana doğru yaklaşmış ve endişeli bakışlarla bana bakmaya başlamıştı. "En azından iyi olduğuna dair bana mesaj atmalıydın. Ne kadar endişelendiğim hakkında bir fikrin var mı?" Şaşkınlıkla açılması gerek gözlerime hakim olup onları iyice kısarken "İyi olduğumu diğerlerinden öğrendiğini biliyordum." diye yanıtladım onu.
"Onlardan duymak ve sesini duymak arasında dağlar kadar fark var." dediğinde zar zor yutkundum. Siktir bu çok zor olacaktı. Onu avuçlarım arasından uçuruma bırakmak çok zor olacaktı.
Sızlayan kalbimi görmezden gelerek "Bu kadar endişeleneceğin bir durum olmadığı gibi yakınlığımız da yok diye biliyorum Ejder." dedim. Bu esnada bana yaklaşan bedeninin daha fazla yaklaşmaması için elimi onun göğsüne yaslamıştım. O, kemikli parmaklarını elimin üzerine koyup "Kırıkları hissetmiyor musun? Elini kanatacak kadar kırılmış olduğunu hissetmiyor musun?" diye sordu bana.
Çok üzülmüştü. Sıçayım böyle işe kendime hakim olmalıydım.
"Hassas bir insan olduğunu bilmiyordum. Olayları bu kadar büyütmene de gerek olmadığını düşünüyorum. İyiyim, hatta iyiyiz. Buradayız. Görev aksamadı. Daha fazla bu konu hakkında konuşmamıza gerek yok."
Ondan kaçıp odadan çıkmak için elimi göğsünden çekmeye kalktığımda büyük bir hışımla bileğimden kendine çekmiş ve göğüslerimizin birbirine yapışmasına sebep olmuştu. "Benimle oyun oynama Anka. Beraber içtiğimiz o geceden sonra bu kadar değişmenin hiçbir mantığı yok."
![](https://img.wattpad.com/cover/161889299-288-k611979.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I CAN(NOT) SAVE US
ActionBizi kurtaramam, Atlantis'im, düşeriz Bu şehri dayanaksız toprağa inşa ettik Bizi kurtaramam, Atlantis'im Şehri yıkmak için inşa ettik