UH OH! - Sub Urban
"Bu sefer terliyorsun, gözlerini okuyorum
Ağzından kaçırdığın için çağrılıyorsun
Yüzün solgunlaştı, baygınlaştı, iyi değilsin
Dikkatin dağılmışken sana büyü yaptım
Şimdi kaçsan iyi olur"
~ Anka
ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ
...yalnızlık...
Uzun zaman sonra ilk kez yalnızlığı hissediyordum iliklerimde. Etrafta mızıldanan Meth, sürekli bana bulaşan Pedro, delirmek ile delirmemek arasındaki sınırda gezen Ekstazi, sürekli iyiliğimi düşünen Valencia ve dengesiz hareketlere sahip Ejder yokken bulunduğum bu ev çok yalnız hissettiriyordu şimdi bana.
Pazar günü ekiple beraber geçirdiğimiz keyifli molanın ardından bugün Eva'nın evine gelmiştim ve birazdan heykelcilik dersi için evden ayrılacaktım. Ama bir türlü hazırlanmak için ayaklanamıyordum. Yalnızlık hissiyatının verdiği berbat düşünce ve duygularla boğuşmaktan başka bir şey yapmamıştım.
Aslında yalnızlık çok büyük bir olay değildi benim için. Beni tanımlayan bir sıfattı üstelik. Kendim yıllar boyu bunu tercih etmiştim. Hem bazı insanlar gibi mutlu olmak için de yalnız kalmayı tercih etmiyordum. Mutlu olmak denilen olgu benim hayatımda pek bulunan bir şey değildi zaten. Huzurun peşinden koşmak için kendimi dağa çıkan ermişler gibi yalnız da bırakmamıştım. Gerçi kim sahip olmuştu ki huzura? Kim erebilimişti ölmeden önce o mertebeye bilinmezdi. Ben yalnızca ortadan kaybolmak için yalnız kalmak istemiştim. Kimse beni fark etmesin diye yalnız kalmıştım bunca zaman.
Şimdi ise beş insanın özlemini çekip onların yokluğunun bana bahşettiği yalnızlıkla boğuşuyordum.
Ne kadar inkar etsem de onlara bağlanabileceğimin farkındaydım. Bir yandan kimseyle yakınlaşmama sebeplerimden biriydi bu. Çok çabuk bağlanıyordum sevdiğim insanlara ve bu Anka için büyük bir sorundu.
Fakat aşmıştım. Artık sınırlarımı gevşetmiştim bir kere ve bu saatten sonra dönüşü yoktu.
Çalan telefon sesiyle irkilerek yayıldığım koltukta toparlandım. El yordamıyla bulduğum telefonumu bir çırpıda açıp kulağıma götürdüm.
"Selam Eva nabersin?"
Telefonun ardındaki Ecel'in şapşal gülüşü gözleri önüme gelirken onun yaptığı gibi rolüme bürünüp devam etmiştim. "Sen aradın kötü oldum Poyraz." dediğimde güçlü bir kahkaha işitmiştim.
"Şakacı seni. Fazla uzatmayacağım bugün heykelcilik kursuna gideceğini duydum. Seni ben götüreyim diyorum. Hem yarınki parti hakkında konuşuruz."
Heykelcilik kursuna gideceğimi duyduğuna göre iki ihtimal vardı: Ya Eva'nın telefonunu dinliyordu ya da çalıştığım usta ile sürekli iletişim halindeydi. Açıkçası iki olasılık da muhtemeldi. İkisinin de ucu beni kontrol altında tuttuğu yönündeydi. Bir nefes gibi ensemdeydi sürekli. Bu demek oluyordu ki ekiptekilerle iletişime geçip onların yanlarıma giderken çok daha dikkatli olmalıydım.
"Birlikte bir yerlere gitmemiz uygun olur mu sence?" diye sorduğumda kastettiğim şeyi anlamış olacak ki "Hakan beni aylar önce takip ettirmeyi bıraktı. Sen de henüz kendini gözlemletecek kadar yaklaşmadın ona. O yüzden şu aralar beraber dolaşmamız sorun olmaz. Zaten bir süre sonra sevgilim olacağın için işler daha da kolaylaşacak." demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I CAN(NOT) SAVE US
AcciónBizi kurtaramam, Atlantis'im, düşeriz Bu şehri dayanaksız toprağa inşa ettik Bizi kurtaramam, Atlantis'im Şehri yıkmak için inşa ettik