Not My Job Anymore - Thomas Day
"Sabah 4'te, 'çünkü ağlamanı durduramıyorsun'
Kör kütük sarhoş olduğunda seni eve bırakıyorum
Ve sen iyi olduğunu söylüyorsun
Ama yalan söylediğini biliyorum
Keşke ihtiyaç duyduğun şey ben olabilseydim"~ İlahi Bakış
ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ
Anka üzerine giydiği siyah kısa elbisesi üzerine kürk paltosunu geçirdi. Ayağındaki topuklu çizmelerin fermuarını çektikten sonra son bir kez makyajını kontrol etmek için aynaya baktı. Gayet güzel görünüyordu. Küçük çantasının içerisine kırmızı rujunu ve telefonunu koydu. Kalçasının hemen altına, iç bacağına, bağladığı çakısını tekrar kontrol etti ve odasından ayrıldı.
Dışarı çıkar çıkmaz soğuk hava, çıplak bacaklarına dolanırken kürkünün içine sığındı Anka. Kış kendini iyice belli etmeye başlamıştı. Ara sokaklarda hızla yürüyerek caddeye çıktı. Bir taksi çevirdi ve yarım saatlik yolculuğuna başladı.
Onun ardındaki takside ise Ejder vardı. Birkaç gündür Anka'dan gözlerini ayırmıyordu. Şu anda ise Anka'nın Ecel ile buluşmaya gittiğine adı gibi emindi. Yarım saatin ardından önlerindeki taksi durduğunda Ejder taksiciye yan sokağa girip öyle durmasını söyledi. Hızla taksiciye parasını verip Anka'nın durduğu sokağa girdi.
Anka anca iki insanın aynı anda yürümesine izin verecek bir ara sokağa saptığında Ejder derin bir nefes aldı. "Her seferinde dar ve pis bir sokak olmak zorunda değil mi Anka?" diye geçirdi içinden. Bir süre bekleyip kendisi de sokağa döndüğünde gördüğü görüntü ile olduğu yerde sabitlendi. Sokak, çıkmaz sokaktı ve Anka'nın girebileceği hiçbir kapı yoktu. Fakat Anka da sokakta gözükmüyordu. Ejder şaşkın gözlerle etrafa bakınırken ensesinde hissettiği silahla elleri otomatik olarak havaya kalktı. Dudaklarından sessiz küfürler akarken elleri havada bir şekilde arkasını döndü.
"Boktan bir takipçisin Ejder!"
Anka ile karşılaşınca derin bir nefes alıp silahı aşağı doğru itti.
"Ne yaptığını sanıyorsun?"
Anka tek kaşını kaldırıp alaycı bir gülüşle Ejder'e "Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun? Son günlerde nefesin hep ensemde. Fark etmeyeceğimi mi düşündün cidden?" dedi. Ejder boynunu kütletip düz bir bakışla "Ecel'le buluşacağını biliyorum." dediğinde Anka sahte bir alkış yaparak "Aferin koca adam. Bunu bildiğini biliyorum çünkü bilmene ben izin verdim. İsteseydim beni izlediğini anladığım ilk an seni köşeye sıkıştırabilirdim biliyorsun." dedi. Ejder sinirle tuttuğu nefesini verirken sokağın başından araba sesi duyuldu.
Anka Ejder'i duvara yaslanmış olan çöp kovalarına doğru iterken "Sakın ses çıkarayım deme! İkimizi de öldürtmek istemiyorsan tabi.. Ve olabildiğince şu kovaların arkasına saklanmaya çalış. O bedenle nasıl yaparsın bilmiyorum ama?.." dedi.
Ejder yüzünde oluşacak olan gülümsemeye hakim olarak Anka'nın dediğini yaptı. Neden sorgusuz sualsiz yapmıştı bilmiyordu ve o an için sorgulamamıştı da. Çöp kovalarının ve poşetlerinin arasında olabildiğince gözükmemeye çalışarak kendine bir pusu yeri kurmuş, olan biteni izlemeye koyulmuştu.
Tahmin ettiği gibi Anka'nın buluştuğu kişi Ecel'di. Ecel kara kirli sakalları, yeni tıraş olmuş saçı ve takım elbisesinin üzerine giydiği uzun kabanla sokağa giriş yaptığında Anka samimiyetsiz bir şekilde gülümsedi. Ecel ona sarılmak için yaklaştığında Anka geriye doğru birkaç adım atarak "Cık cık cık. Kişisel alana saygı. Gereksiz samimiyetten kıyametler kopar." dedi. Ecel ufak bir kahkaha atıp "Nasıl isterseniz majesteleri. Yalnız yıllardır aynı güzelliğini koruduğuna inanamıyorum. Hala ilk karşılaştığımız gündeki gibi gençsin." diyerek pis bir sırıtış yerleştirmişti yüzüne. Ejder bulunduğu konumdan kalkıp Ecel'in suratına yumruk geçirmemek için kendini zar zor tutarken Anka ona cevabını vermişti: "Beni arkamdan bıçaklayan insanların soğuk bedenlerinden akan kanlar sayesinde hayatım. Onlar sayesinde hala genç ve güzelim. Bilmem anlatabildim mi?".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I CAN(NOT) SAVE US
AçãoBizi kurtaramam, Atlantis'im, düşeriz Bu şehri dayanaksız toprağa inşa ettik Bizi kurtaramam, Atlantis'im Şehri yıkmak için inşa ettik