17. Bölüm: "Yabancı değil Yalancı"

7 4 35
                                    

Ew- Joji

"Kimse seni kurtarmak için burada olmayacak
Ve kimse sana haber vermek için burada olmayacak
Bu senin dünyan, oldukça sessiz, bir yalanın içinde
Oh, iyi geceler; umrumda değil"


-İlahi Bakış

ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ ღ


Yarım saattir karanlık sayılabilecek kadar loş olan soğuk bodrum katında elleri oturduğu demir sandalyenin arkasından bağlanmış bir şekilde birilerinin gelip burada ne halt yediğini söylemesini bekliyordu Anka. Ama kimse gelmiyordu. Gözleri karanlığa alıştığı için içkilerin saklandığı bir mahzende olduğunu anlaması çok zor olmamıştı. Ayrıca işittiği klasik müzik sesi de bu mahzenin dakikalar önce güzel kıyafetler içinde süzüldüğü kokteyl salonunun altında bir yerlerde olduğunu bildirir nitelikteydi.

Üzerindeki elbiseden eser kalmamıştı. Altında yalnızca kilodu üzerinde ise kime ait olduğunu bilmediği bol bir erkek tişörtü ile duruyordu. Saçındaki peruk çıkarılmış kısa koyu kahve saçları alnından akan kanla karışık kızıla dönmeye başlamıştı. Dudaklarına gelen demir tadı temiz bir dayak yemiş olduğunu ona hissettirirken akan makyajı göz kapaklarının git gide ağırlaşmasına sebep oluyordu.

Biri tarafından kaçırılmıştı.

Hem de ismini bilen biri tarafından...

Anka'yı bilen biri... göt kadar şehirde bir kez bile onu bulamayan biri nasıl olur da Almanya'da bulurdu aklı almıyordu. Üstelik bambaşka bir role bürünmüşken bulmuştu onu.

Korku hissetmiyordu. Ölümden korkmayı uzun zaman önce bırakmıştı fakat tedirgindi. Tüm operasyonun içine edecek olmak, ölmekten daha berbat hissettiriyordu ona.

Kulaklarına dolan adım sesleri ile bakışlarını mahzenin girişi olduğunu düşündüğü karanlığa doğru çevirdi. İçeriye siyahlar içerisinde parıldayan kızıl saçlarıyla Anka'dan küçük duran bir adam girdi. Hafif uzun olan kıvırıcık saçlarını geriye atıp yeşil gözlerini ona diktiğinde gülümsedi.

Ve siktir- Onu tanıyordu.

Yıllar önce ailesinin intikamını almak için öldürdüğü Basri İnci adında galeri sahibinin oğluydu karşısındaki adam. İsmini dahi hatırlıyordu. Anka, "Talha İnci" diyerek güldüğünde yanına yaklaşıp çömeldi kızıl saçlı adam. "Demek hatırlıyorsun beni." dedi fısıldayarak.

Kafasını olumlu anlamda sallarken "Herkese merhamet göstermem Talha. Gösterdiklerimi de hatırlarım." demişti ama aslında demek istediği "O gün sana acıyıp seni öldürmediğim aklımı sikeyim." idi.

Talha sol tarafındaki sandalyeyi tam karşısına çekip oturduğunda eliyle Anka'nın çenesini kavradı ve cebinden çıkardığı mendille onun kanayan dudağını silmeye koyuldu. "Aslında biliyor musun Anka, senden nefret etmemek için çok uğraştım. Gerçek isminin Gülse değil de Anka olduğunu bulmak için uğraştığım kadar çok uğraştım ama bu mümkün olmadı. Çünkü insan ailesini katleden birinden nasıl nefret etmez ki?"

Anka kafasını Talha'nın elleri arasından kurtarıp histerik bir kahkaha attı. "Tam üzerine bastın. Nasıl nefret etmez değil mi?" diyerek imalı bakışlarını ona yolladığında kendi babasının da Anka'nın ailesinin katliamında büyük rol oynadığını hatırlatmış oldu ona. Talha bunun üzerine sırtını oturduğu sandalyeye yaslayıp yayvan bir şekilde oturmaya başladı. "Beni hayatta bırakmamalıydın Anka." dediğinde gözlerindeki alay yerini hüzne bırakmıştı.

I CAN(NOT) SAVE USHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin