Kafamı kaldırıp ona baktığımda halâ telefona bakıyordu. Beni 'Deniz Gözlüm' olarak kaydetmişti. Acaba ben ona lakap koyarken o da mı bana lakap koymuştu? Bu kelimeyi normalde görsem çok ergence filan derdim ama onda o kadar çok havalı duruyordu ki bu saçma düşünceden çıktım. Büyük ihtimalle mavi gözlerimden dolayı böyle düşünmüş. Yeşil ışık yandığında telefonu vitesin boş kalan kenarına bıraktı ve arabayı çalıştırdı.
Kafasını döndürmeden
" Bir işin var mı? Kafeye filan oturmaya gidelim ama ceketi giymek şartıyla? " dediğinde sessizce kıkırdadım. Aslında şimdi onu sinir edip giymemek vardı ama bu bizim Araf ' la ilk buluşmamız o yüzden bu buluşmayı mahvedemem. Usulca başımı salladım. Sessizce ' tamam ' o zaman diyip direksiyonu kırdı.
Umut cafe & bar adlı bir mekana gelmiştik. Aslında kafe kadar küçük değildi, bar gibi mekan değildi. Büyük ihtimalle içeride ikiye ayrılıyor, aslında dışarıdan çok şık bir Restaurant gibi gözüküyordu. O kadar güzeldi ki gözlerimi alamadım. Araf arabayı veya verdi ve benim indiğim tarafa gelip elimi tuttu. İçeri girer girmez çalışanlar başımıza toplanmaya başladı. Araf ' ın ceketini aldıktan sonra benim çantama uzandılar, vermek istemedim. Daha çok uzandılar yüzüme gülümserken aynı zamanda almaya çalışıyorlardı. Ben de Araf' ın koluna sarıldım, bir şey söylemesini beklercesine. Sonunda Araf eliyle gidin işareti yaptılar ve çantamı bıraktılar. Az da olsa yanımızda ki kalabalık azalmıştı .
Çalışanların başı olduğunu yazan yaka kartı bulanan adam " Araf bey her zaman ki yer mi? " dediğinde şaşırdım. Her zaman ki yer derken? Araf çok tanınan biri miydi? Bunu daha sonra sormak için aklıma not ettim . Araf cevap olarak " Hayır, sakin olan bir yere gidicez, her zamanki yeri boşaltın, şık bir masa ayarlayın orada kimse bulunmasın. Sevgilimle beraber sakinlik istiyoruz. " derken sevgilim kısmını buraya geldiğimizden beri bana hayran bakan erkeklerin gözlerinin içine bakarak söylemişti ve beni daha çok yanına çekmişti. Bu hali daha çok hoşuma gitmişti. Kıskanç Sevgilim. Böyle söyleyince insan daha değişik hissediyor kendini.
Kafe ' den dışarı baktığımda çok güzel bir sahil manzarası olduğunu gördüm. Zaten dibimde olan Araf' ın kulağına yaklaşıp " Onlar masayı hazırlarken biz de dışarı çıkalım mı ? Çok güzel bir manzarası var. " dediğimde gülüp kafasını salladı. Mekandan çıktıktan sonra ikimizin elini sallayarak sahile doğru seke seke gittim. Çok heyecanlıydım, çünkü bunu hayal etmiştim. İkimiz birlikte sahilde yürürken hoş sohbetler etmeyi hayal etmiştim. Sahile vardığımızda Araf ' ın elini bırakıp denize doğru koştum. Burası tam anlamıyla mükemmeldi, kusursuzdu . Kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Suyun dalgası karaya vurduğunda bana sıçradı ve kahkahamı patlattım. Biraz geriye çekilip botlarımı çıkardım. Rüzgardan dolayı eteğim çok uçuşuyordu. Etek diyince Araf ' ı unuttuğumu hatırladım. Arkama döndüğümde Araf hayran bir şekilde beni izliyordu. Sanki bana bakıyor ama beni görmüyor başka bir şeyi hayal ediyor gibiydi. Botlarımı alıp yanına gittim, ayağının ucuna bıraktıktan sonra yanağına masum bir öpücük kondurdum. Sonunda hayal dünyasından çıkıp bana döndü, gözleri doku gibiydi ama gülümsüyordu. Kafaya takmak istediğim için sonra sormayı yine aklıma not ettim.
" Hadi sende bana katılsana. " demeye kalmadan o eğilip ayakkabısını çıkardı ve pantolonun paçasını katladı. O da ayakkabısını benimkinin yanına bıraktı. Onu elinden tutup denize doğru çekmeye başladım. Suyu elimle alıp ona atmaya başladım aynı zamanda bana da su sıçramaya başladı. Kahkahalarımın arasında ona su sıçratırken o da kendini korumaya çalışıyordu. Artık elim yorulmuştu ama bu sefer o bana atmaya başlayınca çığlık atarak koşmaya başladım. Hem kaçıyordum hem de yapmaması için
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF [DÜZENLENİYOR ]
Novela JuvenilBir tarafta onu hayata bağlayan intikam hırsıyla yanıp tutuşan genç... Diğer tarafta annesine verdiği sözü tutmak için çabalayan genç kız... Ya onların yolları hiç ummadıkları bir yerde kesişirse ... Ve o can alıcı cümleyle hayata ve birbirlerine...