dolaptan başka bir kıyafet çıkardığımda ellerim titriyordu. kalede bizi bekliyorlardı. bu görüşmenin nasıl biteceğini bilmiyordum. okul ve çevresi dışında, daha önce hiçbir yere gitmedim.
jennie iç ses:"cennetin başkenti nasıl görünüyor merak ediyorum?"
pıt- pıt. tavana alçakgönüllü bakışlarımı sabitledim. köşe sızdı ve kahverengi lekeler yere damladı.
jennie iç ses:"evet, şimdi lüksün zamanı değil."
alıp yatağa atmayı başardığım kıyafetler üzerinde elimi gezdirdim. üzerimi değiştirir değiştirmez kapı çaldı.
jennie:"girin."
nayeon:"hazır mısın.
jennie:"evet."
annem kapıyı açtı, beni ileriye doğru itti. sokakta birkaç deniz ejderhası bizi bekliyordu.
nayeon:"kale çok uzakta, ejderhalarla oraya daha hızlı varacağız, ve o kadar da yorgun olmayacağız."
jennie:"fyr'la uçmak istiyorum."
annem birkaç dakika sessiz kaldı, sonra başını salladı.
nayeon:"kendi ejderhanı alabildiğine sevindim."
jennie:"o bir eşya değil. ben sahibi değilim."
nayeon:"öyle diyorsan."
fyr'ı zihinsel olarak çağırdım. hala görünmedi.
jennie iç ses:"belki henüz iyileşmemiştir?"
ama birkaç dakika daha geçti, ve uzun bir ejderha figürü gökyüzünde dönmeye başladı. yanıma indi.
fyr:"fyr!"
fyr doğrudan gözlerimin içine baktı. bu bakışa direnemedim ve arkamı döndüm.
jennie iç ses:"şepfa, insan olduğunun farkına varmak ne kadar tuhaf. bunca zamandır insandı..."
taehyung ve jungkook bize doğru geldi.
nayeon:"söylediğiniz her kelimeye dikkat etmenizi istiyorum."
jungkook:"saklayacak hiçbir şeyimiz yok."
taehyung ejderhayı hemen eyerledi.
taehyung:"hadi- bitirelim şu işi."
annem de ejderhaya tırmandı.
nayeon:"o zaman gidelim."
...
kalenin ana binasının yanına indik. uzaktan büyük şehrin yankıları duyuldu. orada hayat tüm hızıyla ilerliyordu. uzaktan ölümsüzler bir karınca sürüsüne benziyordu. ve buradaki hava farklıydı: kasvetli, inatçı yağmurlar ve rüzgar. kapı bir gürültü ve titreyerek açıldı ve bizi daha ileriye götürdü. titreşimden dolayı titredim, bu devasa ile karşılaştırıldığında tüm değersizliğimi hissettim.
suho:"kale sizi ağırlıyor."
nayeon:"baş melek suho. peki prognoz nedir?"
annemin sesi sert ve küstahtı. suho'nun boynunda, şişmiş damarlar bastırılmış öfkeyle zonkladı. ama itaatkar bir şekilde cevap verdi, ve sesi tek bir notayla hoşnutsuzluğa ihanet etmedi.
suho:"yoğun bir beklenti içindeler, seraf nayeon. ama malbonte hakkında hiçbir endişe duymuyorlar."
nayeon:"duymuyorlar mı? küstah hindiler! rakibini hafife almaktan daha kötü bir şey yok!"
suho:"sizi bekliyorlar."
baş melek bizi karanlık koridorlardan geçirdi. sanki zemine dokunmadan sessizce ilerliyordu. elleri cübbesinin kollarına katlandı. iç karartıcı bir şekilde sessizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven's secret, taennie
Adventureöldüm ve bir melek ve şeytanlar okuluna girdim. cehennem dersleri, melek çocuklar, ve cennetin kurallarını çiğnemenin cazibesi - bu fantastik, ama tehlikeli dünyada başka neler bekliyor? romantizm klubu goklerin sirri hikayesinin kpop halidir bir da...