heaven's secret, taennie

3

birisi parmağı ile yanağımdan geçirdi. sonra burun boyunca. el köprücük kemiğine indi ve ustalıkla, utanmadan kıyafetlerin altına daldı.

jennie:"ah! rosé?!"

yanımda yatağın kenarında oturuyordu. beni uyandırırken rosé gülümsedi ve biraz daha eğildi. gözüme çarpan ilk şey, yarı saydam sütyen, ve baştan çıkarıcı bir şekilde ince bir kumaştan şişen iki pembe ovaldı.

rosé:"dünyada herkes böyle uykucu mu?"

jennie:"saat kaç?"

rosé:"harekete geçme zamanı."

oynarken, parmaklarını vücudum boyunca koşturdu ve battaniyeyi keskin bir hareketle çekti.

jennie:"rosé! ne yapıyorsun?"

rosé:"kendini ağırdan satma, jennie. şeytanlar bu konuda çok rahat. eğer bir şey istiyorlarsa, sadece alırlar."

bacaklarımı biraz yaydı, uyluğumun içine dokundu ve aniden tereddüt etti, beni izledi.

rosé:"seni uyurken izledim. ve kendimi fazla kaptırdım. ve ben sadece izlemek istemediğimi, dokunmak istediğimi fark ettim."

jennie:"peki ya yasak?"

rosé:"ah, yasak... neden tanıtıldığını biliyor musun?

jennie:"hayır..."

rosé:"çocuklar yüzünden, aptal kız. kimse bize hiçbir şey yapmayacak..."

parmakları külotuma dokundu ve titredim, dişlerimin arasından hava çektim.

rosé:"bunu şimdi korkudan mı yoksa arzudan mı yaptın?"

bana baskı yapmak istemediğini göstererek, biraz geri çekildi.

jennie:" bu korkudan. daha doğrusu... hazır değilim rosé, bu..."

rosé hemen geri tepti ve yataktan kalktı.

rosé:"nasıl istersen."

jennie:"her şey yolunda mı?"

rosé:"tabii ki. bu bir teklifti, tecavüz girişimi değil.

rosé dolabı açıp bana kıyafet attı.

rosé:"hazırlan."

jennie:"nereye?"

rosé:"şeytanlar gururlu ve kaba olduğu için, melekler genellikle tanınmayanları işe alırlar. onlardan biri olmanı istemiyorum. ama rahibe gibi giyinirsen, şeytanların seninle konuşmak bile istemeleri mümkün değildir."

jennie:"peki nereye gidiyoruz?"

rosé komplocu bir gülümsemeyle döndü.

rosé:"göreceksin."

...

birkaç şeytan sıkılıp gargoyles üzerinde oturuyordu ve aşağı bakıyorlardı.

felix:"bıkmadı mı? bugün kaçıncı oldu?"

hyunjin:"ikinci. hala uçuyor mu?"

felix:"evet... tamam, açtı."

rosé:"jimin yine mi atlıyor?"

rosé kenara geldi ve korkusuzca onun altındaki uçuruma baktı.

hyunjin:"bu tanınmayanlar... onları kim anlayacak?"

komşu onu yana itti ve benim tarafıma doğru başını salladı.

hyunjin:"oh, seni bekliyorduk. benim adım hyunjin."