İyi okumalar!
***
Tırnaklarım uzamış dolayısıyla da şekilleri bozulmaya başlamıştı. En yakın zamanda güzellik merkezine gitmeliydim. Saçlarım yıpranmış, yüz bakımı yaptırmamın zamanı gelmişti.
Ek olarak bir de oje modeli bakmalıydım pinterestten. Uzun süredir ojesiz kullanıyordum tırnaklarımı.
"Ay hayatta gördüğüm en saçma kız grubu o üçlü. Nerde bulmuşlar birbirlerini, anlamadım."
Uzun vaadeli maruz kaldığım iki kızın dedikodusu yavaş yavaş ilgimi çekmeye başlamıştı.
İzlediğim elimi toz varmışçasına silkeleyip, dizimin üzerine bıraktım.
Okulun lavabosunun bir kabinine kilitlemiştim kendimi. Öğrencilerin ergen triplerine katlanamadığımda sürekli böyle yapıyordum. Tuvalet temiz olduğu için telefonla ilgilenmesi ya da makyaj yapması daha rahat oluyordu.
Özellikle Japonyalardan aldığım makyaj malzemelerini tuvalet köşelerinde harcamam ironikti.
Şunu da söylemeden geçemeyecektim: gerçek makyaj üstadları bilirdi ki, makyaj ürünlerinin en iyisi Orta Asya'dan alınırdı. Avrupa'dan değil.
"Defne'nin Naz'a gıcık gittiğine yemin edebilirim. Çok sinsi bir tip zaten. En kısa sürede harcar kızı, bakma öyle iyi anlaşıyormuş gibi durduklarına."
"Naz, Çağrı ile flörtleştikçe kuduruyor. Çağrı'nın sevgilisinin yanında başka bir kızla flörtleşebilmesi zaten bambaşka bir seviye."
Erkekler hepiniz mi aynısınız ya?
Bu detayı aklıma not ederken sinsice gülümsedim. Demek Defne'nin arası Nazla daha çabuk bozabilirdim. İşime gelmişti bu. Önce o grubu dağıtacaktım. Sonrada o grubun hiçbir üyesinin bu okulda barınmasına izin vermeyecektim.
Bu da Mısra sözü olsun.
"Sen de mi fark ettin onu? Ben de sadece bana öyle geliyor sanıyordum."
"Yok be, açıkça flörtleşiyorlar işte. Hâlâ daha nasıl kavga çıkmadı, anlamadım."
Kızların son sözü kıkırdayarak "Kavga yakındır." demesi oldu. Sonrasında da kapının kapanma sesi gelmişti. Tuvaletten çıkmışlardı.
Gülümsemeye devam ederken telefonumu biraz daha sıkı tutup, kabinden çıktım. Bu okulun dedikodu sevdası sonunda bir işime yaramıştı.
İphone olan telefonumu cebime soktum. Beni burslu sananların hayallerini başlarına yıkmak istemezdim.
Aynada kendimi süzüp, kötü duran bir şeyin olmadığına karar vererek tuvaletten çıktım. Öğle arasıydı ve ben henüz yemek yememiştim. Sınıftan para alıp, yemek alsam iyi olacaktı.
***
Kantinin bir ucuna oturmuş avakadolu salatamı yiyordum. Bir taraftan da kantindeki insanları seyrediyordum.
Mesela girişin yanındaki masada oturan çocuk, iki saattir yanındaki kızı kesiyordu. Kız da ondan hoşlanıyor olacak ki, gözlerini bir türlü çocuğa çeviremiyordu.
Az önce birisi de sandalyede amacına uygun olmayacak bir şekilde sallanırken düşmüştü. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi sandalyeyi kontrol etmişti kırılmış mı diye.
İkiye bölünmesi haricinde problem yoktu.
Yan masamda oturan eşcinsel çiftse, her şeyden uzaklaşmış ders çalışıyorlardı. Sözde. Bir sevişmedikleri kalmıştı.
Okulun başarısının bu kadar düşük olmasına şaşmamalıydı. İnsanlar ders çalışmak hariç her şeyi yapıyorlardı.
Onaylamazca kafamı salladım. Bu okul çok boş bırakılmıştı.
Ayağa kalkıp eteğimi düzelttim. Birkaç bakış bana dönmüştü fakat umursamadım. Bana bakmayıp kime bakacaklardı?
Gidip Defneyle mi uğraşsaydım yoksa ders mi çalışsaydım diye düşünsem de çok kısa süre, Defne vakit ayırmama bile değmezdi. Ders çalışacaktım.
Çöpümü alıp büfenin oradaki çöpe attım. Bir maden suyu aldıktan sonra da sınıfa doğru yürümeye başlamıştım.
Merdivenlerden çıkarkan çarpıştığım bedenle bedenim gerilemiş, elimdeki maden suyu düşmüştü. Trabzanlara tutunmasaydım düşen tek şey şişe olmayacaktı muhtemelen.
Bana çarpan bedenin bana çıkışmasını beklerken tek düşündüğüm sabredip, edemeyeceğimdi.
"Çüş amına koyayım." diyen kişiyle bakışlarımı merdiven boşluğundan çekip, sesin geldiğini düşündüğüm kişiye baktım. Bana mı demişti?
"Öldü kız." demesiyle bana demediğini anlamıştım. Arkadaş grubuydular ve arkadaşına demişti ya da birbirlerini hiç tanımıyorlardı ve kavga çıkaracak yer arıyorlardı?
"İttirmeseydin şerefsiz. Bir hamburger uğruna tüm amel defterimi kapatıyordun." diye yanıtladı diğeri. Bana çarpan kişiydi galiba.
Onların kendi aralarında atışmalarını fırsat bilerek merdivenlerden çıkmaya devam ettim.
"Lan kız gidiyor! Bir özür dileseydin hayvan herif!"
"Ayıp oldu lan kıza!" diye konuşmalarını duymuştum sadece. Bana bulaşmadıkları sürece özre falan gerek yoktu.
🎭| bölüm sonu
bu bölümleri mısra'nın karakterini biraz da olsa anlayın diye yazıyorum eğleniyorsunuzdur umarım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zorba | textimsi [düzenleniyor]
Teen Fiction"Herkesi tanıttığıma göre," dedim kafamı sola yatırırken. "Yeniden tanışmanın zamanı geldi. Ben Mısra Yekta. Serhat Esen'in aklınca dolandırmaya çalıştığı Selçuk Yekta'nın kızı olan Mısra Yekta." Kim olduğumu duyan Esen ailesinin yüzünde beliren kor...