İyi okumalar!
***
But I cut people out like tags on my clothing
(Ama insanları kıyafetlerimdeki etiketler gibi kestim.)
I end up all alone, but I still keep hoping
(Sonunda yalnızım fakat umut etmeye devam ediyorum.)
I wanna feel all that love and emotion
(Tüm bu sevgi ve duyguları hissetmek istiyorum.)Kulağımı dolduran şarkıya parmaklarıma ritim tutarak eşlik ediyordum. Bir taraftan da akıcı ingilizcemle eşlik etmeden duramıyordum. Şarkının bu kısmı ayriyeten hoşuma gidiyordu. Beni kendine çeken bir yer vardı bu satırlarda.
Önümdeki sıraya birisi oturunca kulaklığımı çıkardım. Telefonun kilit ekranından şarkıyı da durdurdum ve test kitabını kapattım. Zaten hiç çözememiştim.
Kaşlarımı konuşması için havaya kaldırdığımda, "Bir şey mi oldu?" diye de sormuştum. Başka türlü Buğlem'in yanıma gelmesi için sebep göremiyordum.
"Hayır." dedi kırk yıllık dostmuşuz gibi. Yönünü sıranın izin verdiği kadarıyla bana döndü ve ellerini masanın üzerine bıraktı. Bu hareketiyle kaşlarım mümkünmüş gibi daha da havalanmıştı. "Sadece yanına gelmek istedim."
"Sınıfta olduğumu nereden bildin?"
"Kantinde değildin." dedi omuzlarını, silkip, 'bu da laf mı' der gibi bir tavırla.
Bu konuyu daha da uzatabilirdim fakat boş verdim. Yüsra'nın arkadaşı olduğunu söylemişti ama ben bu okuldaki herkes gibi onun da hakkında hiçbir şey bilmediğim için sözüne güvenemiyordum. Üstelik anksiyetem de var demişti fakat benimle gayet rahat konuşabiliyordu.
"Neden geldin, Buğlem?" diye sordum sıkılgan bir tavırla. Benimle bu kadar çok konuşmak istemesi ve sözleriyle hareketlerinin uyumsuzluğu kafamda şüpheye yol açmıştı. Kim ona güvenmemi bekleyebilirdi ki?
"Konuşmak için geldim, Mısra. Başka ne için gelebilirim ki?" diye sordu büyük bir saflıkla. Fakat bu da inandırıcı gelmemişti bana.
"Seninle konuşmak istediğimi sanmıyorum." dedim sert bir sesle. Ona karşı duyduğum şüpheler istemsiz böyle davranmaya itmişti beni. Birkaç gün öncesine kadar kırmaktan korktuğum kız değilmiş gibi...
"İyi ama," dedi hayal kırıklığıyla. Benden ne beklemişti bilmiyordum fakat hayal kırıklığının ne derece büyük olduğunu gözlerinden okuyabiliyordum. "Neden böyle davranıyorsun?" diye de sordu.
"Sana karşı nasıl davranmam gerektiğini kestiremiyorum, Buğlem. Üzgünün ama bana güven vermiyorsun." dedim tüm dürüstlüğümle. Ona yalan söylemek için şu anlık bir sebebim yoktu.
"Defneler mi sana güven veriyor?" diye sordu tüm şaşkınlığıyla. Ve biraz da sinirlenmişti sanırım.
"Ben öyle bir şey söylemedim." dedim devam eden aksi tavrımla. Laflarımı farklı yerlere çekemezdi.
"Ya ne?" diye sordu büyük bir öfkeyle. Neye bu kadar sinirlenmişti bilmiyorum ama sabah babamla yeterince gerginlik yaşamıştım. Daha fazlasının lüzumu yoktu.
"Sana açıklama yapmak zorunda değilim." diyerekten kestirip attım. Ona ümit verip sonra da ortada bırakmışım gibi davranamzdı. Ben en başından beri mesafemi korumuştum fakat kibar bir dil kullanmam ona ısrarcı olabileceğini düşündürtmüştü demek ki.
Bariz bozulduğunı belli ederek,"İyi madem. Konuşmayalım." dedi. Küstüğü belli etmeye çalışan küçük bir çocuk gibi başını trip atarcasına çevirdi ve sınıftan çıktı. Bense sadece arkasından bakmakla yetindim.
Gittiğinden emin olduktan sonra bugün hiç açma gereği duymadığım çantamı aldım ve okuldan gitmek adına sıramdan kalktım.
Zaten tüm gece uyumamıştım. Üstüne bir de üşütmüştüm. Daha fazla okulda kalmamın bir anlamı yoktu. Zaten bir verim alabildiğim de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zorba | textimsi [düzenleniyor]
Teen Fiction"Herkesi tanıttığıma göre," dedim kafamı sola yatırırken. "Yeniden tanışmanın zamanı geldi. Ben Mısra Yekta. Serhat Esen'in aklınca dolandırmaya çalıştığı Selçuk Yekta'nın kızı olan Mısra Yekta." Kim olduğumu duyan Esen ailesinin yüzünde beliren kor...