2.7

8.7K 396 32
                                    

İyi okumalar!

***

"Ben burada ineyim." diyerekten şoföre durmasını belirttim. Arabadan inmek adına yan tarafıma bıraktığım çantaı kucağıma alırken, "Beklemenize gerek yok. Gidebilirsiniz." demiştim.

Dikiz aynasından bana bir göz attı çokta yaşlı olmayan adam. "Babanız sizi beklemem konusunda kesin talimat verdi, efendim. Üzgünüm." diyerek reddetti beni.

Kaşlarım çatılırken sebebini anlayamamıştım. Tartıştıktan sonra hiç yüz yüze gelmemiştik babamla. Aramızda bir konuşma da geçmediği için bunu neden yaptığını bilmiyordum.

"Ödevim bittikten sonra Batu gelecek beni almaya." diye bir yalan söyledim. Fakir edebiyatı yaptığım okulun öğrencilerinden birisi olan Buğlemle buluşmaya son model araba ve şoförle gelmem yeterince tehlikeli değilmiş gibi bir de Mustafa Bey'in beni beklemesini göze alamazdım.

Mustafa Bey tekrardan ağzını açıp itiraz edecekken, "Babamı arayıp Batu'yla buluşacağımı söylerim. Sizi zor duruma sokmayacağımdan emin olabilirsiniz. Sorumluluk her türlü bende."

Tereddütle son bir kez bana baktı. İkna etmek amacıyla hafifçe gülümserken, kabullendiğini omuzlarının düşmesinden anlamıştım.

"Teşekkür ederim bıraktığınız için. İyi günler." diyerek arabadan indim.

Mesut Bey işlek olan caddede daha fazla yer işgal etmeyerek arabayı kaldırdı ve gitti. Gözlerimle etrafı kolaçan ederken amacım sözleştiğimiz kafenin tabelasını bulabilmekti.

Benim ödev için Buğlem'in yanına gitmemin üstünden yaklaşık iki gün geçmişti ve biz buluşamamıştık. Köpeği hastalandığı için veterineri sık sık ziyaret etmek zorunda kalmıştı.

Açıkçası aklı köpeğindeyken ödev yaparken verim almayacağımızı bildiğim için bu durumu anlayışla karşılamıştım. Her şeyden önce bir candan bahsediyorduk. Her türlü daha önemliydi.

Şaşalı tabelada yazan ismi fark ettiğimde adımlarımı oraya yönelttim.

Lüks bir mekandı. Etrafı yine aynı şekilde lüks arabalarla çevrilmişti fakat pek fazla kişi olmadığını bu mesafeden fark edebiliyordum. Kapıdan içeriye girdiğimde kasım ayının ortalarında olmamızdan kaynaklı üşüdüğümü hissettim.

Üşüyeceğimi bilmeme rağmen hiçbir türlü çorap kullanmadan etek giymiştim. Üşüyordum fakat buna değerdi. Kışın etek giymek vs yazın etek giymek...İkisinin seksiliği kesinlikle aynı değildi.

Etrafı kolaçan ettiğimde Buğlem'i çok kolay bir şekilde fark ettim. Ayrıca yanındaki arkadaşlarını da. Benim ona güvennediğim gibi onun arkadaşları da bana güvenmiyordu anlaşılan.

İfadesizliğimi koruyarak cam kenarında en sona oturdukları masaya ilerledim. Ders çalışmak için ideal bir yerdi. Kafenin kalabalık ortamına epey uzak düşmüştü. Ayrıca diğer masalara nispeten bu masanın sandalye yerine koltuğu olması beni sevindirmişti.

Köşe koltuğun bir tarafına oturmuş Efe ve Buğlem'in hemen yanındaki sandalyede Şahin oturuyordu. Adlarını daha dün öğrendiğim için doğru olduğu konusunda pek emin değildim ama...

Koltuğun boş olan tarafına kol çantamı bırakmadan hemen önce, "Selam," demiştim. Buğlem'den de aynı şekilde karşılık almıştım fakat bana çarpan ikili bana hâlâ kin besliyor olacak ki cevap vermemişti.

Onları umursamadan koltuğa geçtim ve oturdum. Eğer rahatsızlarsa, gelmemeliydiler.

Bilgisayar çantamı da masanın üzerine bıraktığımsa tamamen yerleşmiştim.

"Biz uzun süredir burada olduğumuz için sipariş vermeyeceğiz. Sen ver istersen." diye bir teklifte bulundu Buğlem bize doğru gelen garsonla.

Onaylarcasına başımı salladım ve gelen garsondan çilekli limonata istedim. Sabahtan beri filtre kahve içmekten böbreğim iflas etmişti.

Garsonun gitmesiyle eş zamanlı olarak bilgisayar çantasının fermuarını açtım ve bilgisayarı çantadan çıkardım. Benimle beraber Buğlem'de zaten masanın üstünde olan bilgisayardan bir şeyler yapmaya başlamıştı.

Bilgisayar açılmaya başladığında yanıma birisinin oturduğunu hissettim. Dönüp baktığımda beklediğim en son kişi bile Devrim değildi.

Şaşırdığımı belirten bir mimik yapmamak için uğaşırken hiçbir şey olmamış gibi geri bilgisayara çevirdim kafamı.

"Aklında tam olarak nasıl bir şey var bilmiyorum ama ilk olarak kitaplardan biraz bahsedip, kapak resmini koyarak bir fikir edinmelerini sağlayabiliriz. Atatürk'ün yazma amacına falan değinip oradan da konuya geçeriz. Zaten slayt şeklinde yapacağımız için çok zorlanacağımızı düşünmüyorum."

Uygulamayı açarken kurduğum cümlelerden sonra kafamı kaldırmış ve Buğlem'in beni dinleyip dinlemediğini kontrol etmiştim. Atladığım bir nokta vardı ki sadece Buğlem değil tüm masa dinliyordu...

Konumuz Atatürk'ün yazdığı kitapların, özellikle Söylev'in, İnkılâp tarihi ve Atatürkçülük dersindeki kullanımıydı.

Konuyu duyunca sevinmiştim çünkü hakim olduğum bir konuydu. Atatürk'ü benimsemiş birisi olarak tüm kitaplarını anlayarak okumaya çalışmıştım. Kısmen başarılı olduğumu da düşünüyordum.

"Aynen," diyerek beni onayladı Buğlem. "Konu çok zor değil. Slaytı da güzelce süslersek kesin yüksek puan verir Şeyda Hoca."

Telefonuma gelen bildirime bakmak adına Buğlem'e sadece gülümsedim.

Mesaj Devrim'den gelmişti. Surat ifademi bozmadan mesaja baktım.

Aa: Maddi durumunun iyi olduğunu o kadar saklamıyorsun ki öaxkamsk

Aa: Bilgisayarın çok güzelmiş Mısra'cık.

Mesajı görüldüde bırakarak sohbetten çıktım. Telefonumu da sessize aldığımda dönüp Devrim'e bakmamıştım bile

Macbook ve İphone ile bu buluşmaya gelmek tamamen benim aptallığımdı fakat bunu sadece Devrim'in fark etmesi bu ortamdaki tek aptalın ben olmadığımı gösteriyordu.

Derin bir nefes aldım ve başka bir pot kırmamak adına dua ettim.

İnsanlar beni burslu zannederken her şey daha kolaydı...

🎭| bölüm sonu

aklımdakilerin yarısını yazdım bir de baktım 700 kelime olmuş...kendim son zamanlarda uzun bölüm okuyamadığım için mecburen siz de kısa bölümler okuyacaksınız

bu bencilliğim için çok özür
dilerim aödlaösl

eğer takip etmek isterseniz dün bir instagram hesabı açtım. muhtemelen pek aktif kullanmayacağım ama yine de iletişime geçmek isterseniz diye aşağıya bırakıyorum...

instagram: ilovepikap

görüşmek üzeree iyi kalmaya çalışın ve deprem bölgesindeki insanlara çokça dua edin

seviliyorsunuuuzz

zorba | textimsi [düzenleniyor] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin