1.3

10.9K 470 42
                                    

İyi okumalar!

***

Ülkeler arası okul değiştirmemle, bu ülkedeki sisteme ayak uydurmam biraz zor olmuştu. İki ülkenin eğitim sistemi arasında dünyalar kadar fark vardı.

Bir kere İtalya'nın konuları daha üstü kapalıydı. Türkiye'ye gelince fark etmiştim ki, bize hayatımı boyunca asla işimize yaramayacak şeyleri öğretiyorlar, bu da yetmiyor bir de ondan sınava tabi tutuyorlardı.

Bana kalırsa bu deli saçmasıydı.

Boş derste çözdüğüm test kitabını dolabıma koydum. Türk tarihine olan ilgim Tarih dersi için işleri kolaylaştırsa da diğer derslerden hiçbir şey anlamıyordum.

İtalya'da başlayan eğitim hayatımın burada hiçbir faydası yoktu. O yüzden özel ders alıyordum buradaki müfredata yetişmek adına. Ve özel ders hocalarım sağ olsunlar, ödev verirken ellerini hiç korkak alıştırmıyorlardı.

"Sonunda buldum seni!" dedi yanımda bir ses. Telaşla elimdeki kitapları dolabın içine atıp, kapağını da kapattım. İçindeki fotoğrafları kimsenin görmesini istemiyordum.

Yanımda neşeyle konuşan bedene baktığımda, kızı tanımadığımı fark ettim. Kaşlarım yavaşça çatıldı ve dik bakışlarımın hedefi, bu tanımadığım kız oldu.

Fakat kız bakışlarıma aldırmadı. "Vay canına, böyle bakınca çok korkunç oluyorsun." dedi korkmuş bir sesle. Tamam belki de biraz aldırmıştır.

Hâlâ onun kim olduğunu bilmediğim için, "Sen kimsin?" diye sordum. Kısaca "Buğlem ben." diye yanıtladı beni. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken, ağzımdan da şaşkınlık dolu bir nida kaçmıştı.

İtiraf etmek gerekirse Buğlem'i bu kadar güzel beklemiyordum. Mesajlaşırken çok özgüvensiz göstermişti kendini. Ben de bu özgüvensizliğin altında dış görünüşü beğenmemesi vardır diye yorumlamıştım. Yanlış yorumlamışım.

Herkeste oduğu gibi benim için de dış görünüş önemliydi. Öz bakımına dikkat eden, şık giyinen, güzel kokmaya özen gösteren birisiyle; haftadan haftaya duş alan, kıyafetlerine dikkat etmeyen, kötü kokan birisini nasıl aynı kefeye koyabilirdim?

Yine de dış görünüş işini abartıp olayı ön yargı safhasına taşımamak için elimden gelen gayreti gösteriyordum. Sonuçta doğduğumuz bedeni biz seçemiyorduk.

"Bugün mü buluşacaktık? Ben mesajı görmemişim." dedim suçlulukla. Kızda fazla kırılgan bir tip vardı. İster istemez ona karşı biraz daha kibar olmuştum.

"Hayır hayır," dedi aceleyle. Yanlış anlaşılmayı düzeltmeye çalışır gibi bir hali vardı ve bu hâlini destekleyen jestlerin kullanmaktan hiç çekinmiyordu. "Sen istemedin ama ben yine de notların fotokopisini çıkartıp sana getirdim." dedi.

"Burada her şeyi kısa ve akılda kalıcı olacak şekilde not aldım. Renkli kalemlerle alınan notlar bende daha çok çalışma hevesi uyandırdığı için bol bol renkli kalem de kullandım. Umarım senin de işine yarar." dedi.

O diyene kadar varlığını fark ettiğim fakat hiç ilgimi çekmeyen elindeki A4 kağıtlarına baktım. Bir tane poşet dosyasının içine koymuştu ve görebildiğim kadarıyla dediği gibi bol bol renkli kalem kullanmıştı.

"Teşekkür ederim ama buna gerek yok." dedim çok sert olmamaya çalışarak. Neden böyle bir gayem vardı inanın ben de bilmiyordum. Başkası olsa çoktan yüzüne bile bakmadan çekip gitmiştim.

Bu okuldaki tek bir kişiye bile tahamülüm yoktu.

"Ama uğraştım o kadar." dedi kırılgan bir kız çocuğu gibi. Alt dudağını sarkıtmış, her an ağlayacak gibi bakıyordu.

"İstemiyorum." dedim elimden geldiğince sert bir tavırla. Sonrasında da ona arkamı döndüm ve oradan çıktım.

Defnelerin beni onunla görmelerini istemiyordum. Benim için öncelik planımdı ve kimsenin bunun önüne geçmesine izin veremezdim.

Hem ayrıca kızın benimle arkadaş olmak istediği çok belliydi. Biz onunla arkadaş olamazdık ki. Benim bu okuldan birini görmeye tahamülüm yoktu, değil arkadaş olmak.

Üstüne üstlük ben zaman zaman çok kaba birisi olabiliyordum. O da çok kırılgan bir yapıya sahip gibi duruyordu. Olası bir arkadaşlık durumunda onı sürekli kıracağıma, tek seferlik kırardım daha iyiydi.

zorba | textimsi [düzenleniyor] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin