on üç

5.3K 170 24
                                    

Ateş'ten

"Sen artık yalnızca kendini düşün." de ne demek?

Lila'nın diğer yazdıklarını göz kararı okudum. Takıldığım cümlesini kaydırıp altına bir şeyler yazmaya başladım. Gönderdim sonra. Gitmedi. Bildirim çubuğuna baktım, internet vardı.

Yutkunarak az aşağı baktığımda kaşlarım çatıldı. Nerede hata yaptığımı düşünerek mesajları tekrar okudum. "Üçünüzünde canı cehenneme." dediği son satırda gözlerim kalırken sehpaya konan kahve fincanıyla oraya baktım. Güneş bir fincanı düzgünce koydu ama ikincisini yanlışlıkla üstüne döktü.

"Ah!" diye inlediğinde şaşırdım.

Sehpadaki kahveden buhar çıkıyordu, tamam ama kesinlikle döktüğü kahvede tık yoktu. Belki ben yanlış anlıyorumdur diye telefonumun güç tuşuna bastım. Ayağa kalktığımda oturmamı işaret ediyordu.

"Sorun yok, Ateş. Ben hallederim."

"Olmaz öyle şey," Elimi koluna attım. Kazağından ne derece bir kızarıklık oluştuğunu göremesem de ıslaklığın sıcak olmadığına emin olmuştum. "Ben yanık kremi getireceğim sana." Aklımı toparlamaya çalışarak doğru düzgün bir cümle kurduğumda başını hızla olumlu anlamda salladı.

Telefonumu koltuktan aldım. İlk kattaki banyoya doğru yürümeye başladım. Bir haltlar dönüyordu ve ben daha çözmeden çoktan kaybetmiş gibi hissediyordum. Normal miydi?

Banyoya varır varmaz acil yardım çantasını ikinci dolap kapağını açıp, elime aldım. Telefona hâlâ bildirim gelmemişti. Zaten Lila'da birini engelleyince oturup engelini geri açmayı, birkaç şey daha saydırmayı düşünmezdi. Muhtemelen o bildirim hiçbir zaman gelmeyecekti.

Kapının koluna elimi atarken titrediğimi fark ettim. Çantayı tutan elim istemeden sıklaştı. Derin derin birkaç nefes alıp verdim ve dudaklarıma bir gülümseme yerleştirdim.

Geriye dönebilseydim tek dileğim Güneş'in ecdanını bulup sikmek olurdu.

Kapıyı açıp çıktım banyodan. Salonda göremedim onu. Mutfağa gitmiştir bir ihtimal diye oraya yöneldim. Ezbere bildiğim evdeki değişiklikler yeni yeni gözüme batarken içimden kendime sövdüm. En başından beri kurallardan taviz vermemeliydim. Yabancı birini eve sokmamalıydım.

Mutfaktan içeriye girince Güneş'i ocağın başında gördüm. Oraya doğru yavaşça ilerledim. Önündeki tencerede kaynayan yemeğin başında birine bir şeyler yazıyordu. Arkasına geçip üstten telefona baktım.

"Her şey yolunda." yazmıştı. Gerçekten de her şey yolunda mıydı? Elimi telefonuna uzatıp hızla elinden aldım. Bana doğru döndüğünde yüzüne bakmamıştım.

"Ateş, ne yapıyorsun!"

"..."

"Sana diyorum ver telefonumu."

"..."

"Bak kolum acıyor, yapma lütfen."

Elini tam ben "Araları gittikçe kötüleşiyor," metnini okurken telefonun ekranına attı. Sadece kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım.

"Eğer elini çekmezsen dolandırıcı diye polisi ararım. İnan bana bu piç," telefona kısa bir bakış atıp devam ettim. "Senin arkanda filan durmaz."

Bir şeyleri anladığımı fark etmesi yüzünü düşürdü. Elini çekti ve benden uzaklaştı. Malum metni okumaya devam ettim.

"Araları gittikçe kötüleşiyor. Bu iş sandığımdan daha kolay gözüküyor. Sen paradan haber ver. Ben Ateş'e çoktan psikopat babamın peşime takıldığını söyledim bile. Ve sen sormadan söyleyeyim Savaş, inandı. Buna da inandı. Ha birde şu köpeğin sahibi yani arkadaşım. Köpeği sorup duruyor. Diyorum ki köpek kira ücreti diye bir şey yok mu anlaşmamız da? Yoksa koyalım artık lütfen."

Üste kaydıramadım. Yoktu çünkü. Mesajlar düzenli olarak siliniyordu sanırım. Harika bir düzenekti. Sebebini anlayamasam da muhteşemdi.

Kalçamı arkamdaki tezgaha yasladım. Telefonun ekranını kapattım ve öylece düşündüm.

"Soru sormayacak mısın?"

"Ben değil, sana soruyu emniyette polisler soracak." Telefonu ister istemez sıktım. Küçük bir olay değerlendirmesinden sonra Güneş'e doğru yürüdüm. Kolunu tuttuğumda korkuyla gözlerime baktı. Ciddi miyim diye tartıyordu bir yandan da.

Üstümdeki eşofman ve tişörte aldırış etmeden onu sürüklemeye başladım. Çekeceği vardı.

"Saçmalama, daha çok küçüğüm!"

"..."

Mutfaktan salona, salondan askılığa kadar gittik. Arabamın anahtarını aldım yalnızca yanıma. Kendi telefonum arka cebimdeydi, Güneş'in telefonunu ön cebime koydum. Kapıyı açtığımda kendini çekmeye çalıştı

"Yemin ediyorum tehdit etti beni!"

"Çok para verip seni parayla imtihan etmekle mi?"

"Ateş, düşündüğün gibi değil!"

Bacağına baktım. Ruh hastası ayağını kapıya yaslamış gitmemek için direniyordu. Bu azmine sinir oldum. Sertçe çekiştirdim. Dayanamadı, peşimden gelmek zorunda kaldı.

"Pekâlâ, sana doğruları anlatacağım." diye bağırdı bu sefer. Aldırış etmedim. Garaja geldiğimizde açık kapıdan içeriye girdik. Anahtarın tuşuna bastım araba açılınca Güneş'i sıkı sıkıya tuttum. Bagajı açıp içerisinden Lila'yla pikniğe giderken kullandığımız salıncak ipini çıkardım.

"Ne yapacaksın bana?"

"Öldürüp deniz kenarına atacağım. Manyağım çünkü ben. Ruh hastasıyım sizin gibi. Delirttiniz beni de. Oldu mu?"

İpi düzgünce tek elimle ayırdım ve Güneş'in ellerine geçirdim direkt. Sıkıca bağladım ellerini. Yolcu kapısını açıp içeri attım sonra bunu.

Kendimde şoför koltuğuna geçtiğimde kapıyı sertçe kapadım. Güneş'e baktım. Ağlayarak bana bakıyordu.

Lila'yla üç sene önce ilk kez bu evde kaldığımız gece izlediğimiz bir filmin konusuydu bu. Hırsız geliyordu, adam hırsızı yakalıyordu ve onu polise götürmeye çalışıyordu. Fakat, hırsızın elini bağlamadığı için araba yolda giderken uçurumdan aşağıya düşüyorlardı. Lila "mal bu elini bağlasaydı böyle olmazdı" demişti o gün. Sonra beni ayağıyla dürtüp "Sen bu eve hırsız girince öyle yap, tamam mı?" demişti. "Bok yolunda ölme, değmez. Önlemini al koç."

Hatırladığım anılarla iç çektim.

Bok yoluna gittim ama ölmedim...

"İddiaya girmişler. Savaş abi ve Lila iddiaya girmiş. Savaş abiyi yazlıktan hatırlıyorum. Ben sadece yardım etmek istedim."

Arabanın motorunu çalıştırmamla duyduğum şeyleri umursamadan geri geri gittim. Dikiz aynasından gözümü ayırmıyordum.

"Eğer sen benimle sevgili olursan Savaş abi kazanmış olacaktı ama sen beni yakaladın. Kazanamadı. Lütfen beni polise götürme!"

Evin bahçesinden çıktığım gibi gaza bastım.

"Bunları polise anlatırsın. Onlar seni dinler. Ben bu konuyu," dönüp ağlamaktan harap olmuş yüzüne baktım. Acımıyordum, tiksiniyordum. "Senden dinlemeyeceğim."

-

-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
best friend | tex ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin