on dokuz

4.8K 157 12
                                    

| Ateş'ten

"Hâlâ yeri belli değil mi?" diye yazıp babamın asayişteki tanıdığına yolladım mesajı. Duyduğum korna sesleriyle başımı kaldırıp dikiz aynasına baktım. Arkası coşuyordu. Gece de İstanbul trafiği tadından tuzundan yenmiyordu.

Bir önümdeki kuyruğa bir arkamdakine bakarken bacağımın üstündeki telefonum titredi. Hızla oraya döndüm. Ellerimle telefonu tutup, gözüme kadar soktum.

Asayiş: Köprüde gözüküyor.

Asayiş: Net bir yere geçsin konum yollayacağım.

"Hangi köprü?" diye sormadan ekranı kapadım ve telefonu yolcu koltuğuna attım. Arabanın anahtarını çekip çıkardım. Kapıyı açtım, dışarıya çıktım. Soğuk hızlı bir şekilde bedenime çarpıp geçti. Ürperdim. Kapıyı arkamdan kapatırken gözümü öndeki arabalarda gezdirdim. Yoktu.

Arkama döndüm, jeep aradım.

İlk sırada değildi, ikinci sırada hep küçük arabalar varken üçüncü sırada iki büyük araba vardı ama onlar da değildi, dördüncü sırada siyah bir jeep görür gibi oldum. Üstelik korna seslerinin çoğu oradan geliyordu. Anahtarın tuşuna bastım. Araba kilitlenince hedefe doğru yürüdüm.

İlk sırayı geçtiğimda daha netleşti, ikinci sırada o olduğuna emin oldum, üçüncü sıranın yanına gelince ise bir an duraksadım. Çünkü direksiyona alnını yaslamış öylece durduğu bir pozisyondaydı. Yüzü gözükmüyordu.

Arabanın etrafında insanlar vardı.

Korka korka birkaç adım daha attım. Arabanın yanına gelince birkaç insanı ittirip şoför kapısının oradan cama vurdum. Bakmadı, zaten bakacak olsaydı diğerlerine de bakardı. Başına kötü bir şey gelmiş olma ihtimali yüzde kaçtı?

Arka cebimden yedek anahtarı çıkardım. Arabası çalışır hâlde olmadığı için tek tuşla jeepin kilidini açtım. Yanımdaki insanların sesi bir an için durdu. Şaşırdıklarını anlasam da dönüp onlara açıklama yapmakla uğraşamazdım.

Kapının kolunu aşağıya indirdim. Açıldığı gibi elimi Lila'nın yüzüne düşmüş saçlarına attım. Hareketlendi. Kafasının kenarını direksiyona yaslayıp aralık gözleriyle bana baktı. Arabanın içi buram buram alkol kokuyordu.

Bir çakmakla burayı patlabilirdik.

"Aa sen," Zorlukla kaldırdığı işaret parmağıyla beni gösterip konuştuğunda insanlar dağılmaya başlamıştı. Birkaç abi geçerken omzuma vurup "geçmiş olsun kardeşim" demişti. Lila onların bu tavrına karşın yüzünü buruşturup arkasına yaslandı aniden.

Alkol kokusu daha çok yüzüme geldi.

"Nereye sürmeliyim, Ateş?" dedi ve hıçkırdı.

"İlerisi çok karanlık arkaya mı sürsem?" dikiz aynasından arkaya baktığında gözlerini açabildiği kadar açtı. Kocaman bir şaşkınlık nidası çıkarıp yüzüme baktı. "Cehennem sırası bu! Nerede görsem tanırım. Baksana, çok kalabalık."

"Daha önce kaç kez cehennem sırası gördün?" arabanın içine doğru adım attım. Üstüne geldiğimi görünce geri kaçtı. Yalpalaya yalpalaya yolcu koltuğuna geçti, sırtını serçte koltuğa yasladı.

"Rüyalarımda görüyorum arada."

"Bu ondan değil," kendi elimdeki anahtarı torpidoya koydum. Arabanın üstündekini döndürdüm. "Rüyalarında gördüklerin eminim daha kalabalıktır." dedim, yan profiline kısa bir bakış atarken. Klimayı çalıştırmıştım.

Kafasını yan yatırıp bana baktı. Düşünür gibi yaptı ilk, sonra öndeki kuyruğa tekrar baktı.

"Aslında tam da rüyalarımdaki uzunluktaydı." dudaklarını büküp konuştuğunda bütün stresim uçup gitti. Bilincini çoktandır kaybettiği belliydi. Muhtemelen anahtarı çevirecek gücü bile yoktu. Arka koltuğa baktım, sayılı dolu ve sayısız boş içki şişesi vardı. Onu bu kadar üzen neydi?

"İlerliyorlar!" bağırtısıyla arabalara baktım. Birkaçı yeşil ışıkta birkaçı ise diğer şeritlere geçtiği için önümüz boşalmıştı. "Dünyada ne kadar günah işlediysem cehenneme vip giriyorum." dedi.

Boşluğuma geldi, kahkaha attım.

Umarım sabaha kadar alkol komasına girmezdi.

Arabayı sürmeye başladığımda kemere tutunmaya başladı. Takmadığı kemere üstelik? Aklıma kendi kemerim geldi. Bir yandan arabayı sürerken diğer yandan kemerimi taktım. Işıkların oradan çıkınca arabayı yavaşlattım.

"Kendine doğru çek," dedim, kemeri işaret ederek. Yapması gereken hamleyi kendi kemerimin üstünde göstermeye çalıştım, başını aşağıya yukarıya salladı ama yapmadı. Önüne bakarak kemere sarılmaya devam etti. "Onu kendine çekmelisin." ikaz ettiğimde başını sağa sola salladı bu kez.

Bana bakıp homurdanmaya başladı.

"Köprüden geçiriyorlar tekrar, Ateş. Bu kemer sayesinde bu sefer cennete-"

"Lila sen ateist değil misin?"

Durdu, düşündü.

Arada önümü kontrol ediyor sıklıklıkla da ona bakıyordum. Ateist olduğuna hemfikir olduğumuzda kemeri bıraktı. Silkelendi ve terden yüzüne yapışan saçlarını elleriyle yüzünden çekti. Bana baktı. "Evet, doğru söylüyorsun." elini kaldırıp direksiyondaki elimin üstüne attı.

"Hep böyle mantıklı bir erkek miydin?"

"Efendim?"

"Yakışıklısın da,"

"Anlamıyorum." dedim, yola bakarken. Bir an önce rezidansa ulaşmak için gaza bastığım sırada onun tarafında hareketlilik hissettim. Lila'ya baktığımda doğrulamaya çalıştığını gördüm. Oturmasını işaret ettiğim hâlde dinlemedi.

Sürüne sürüne şoför koltuğuna ilerledi. Bacağının birini kapının olduğu tarafa attı ve kucağıma yerleşti. Gazdan ayağımı yavaşça çektim. Yüzle bir yere çarpmak istemiyordum. Altmışa indirdim hızı.

Ellerini yanaklarıma sarıp yüzümü yüzüne hizaladığında hâlâ yola bakmaya çalışıyordum.

"Sahipli değilsen üstüne konacağım."

Pekâlâ, her zamanki klasik flörtleşmeler.

"Kondun ya?"

"Öyle değil," dedi kucağımda hareketlenerek. Ellerini yanaklarımdan boynuma indirince yola daha rahat bakmaya başladım. Muhtemelen şu an benim kendi arabamı çekiyorlardı.

İçime derin bir nefes aldım sıkıntıyla. Hiç değil telefonumu alabilirdim yanıma. Aldığım nefesi verecekken boynumda nefesini hissettim.

"Orada şu an uyuyamazsın," elimi vitesten çekip sırtına koydum ve iki kere hafifçe vurdum. "Kalk yerine yat, Lila."

"Hı?" sanki dakikalardır süren derin uykusundan uyandırmışım gibi tepki verince sesindeki tınıya tebessüm ederek karşılık verdim. Tabii o bunu görmedi. O sırada boynuma dudaklarını bastırmakla meşguldü.

"Eğer bir kez daha beni uyandırmaya cüret edersen Süleyman'a söyleyeceğim, giyotin getirecek ve kelleni..." yüzünü boynuma tam anlamıyla gömüp üstüme ağırlığını verdi ve sessizliğe gömüldü.

Sanırım bayılmıştı.

Ya da sadece çok uykusu vardı.

best friend | tex ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin