yirmi sekiz

4.3K 117 20
                                    

İlk Öpücük
~Lila'dan (23.bölümün yazılmayan ama bahsi geçen öpüşme sahnesidir..)

"Neden sanki sana 'gel, kumam ol' demişim gibi davranıyorsun?" diyip aralık kapıdan bir adım içeri attığında durmasını işaret ettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Neden sanki sana 'gel, kumam ol' demişim gibi davranıyorsun?" diyip aralık kapıdan bir adım içeri attığında durmasını işaret ettim. Durdu da. "Bak," dedi, anlaşılır olması için jestlerini de kullanmaya başlamıştı. Baktım. Üstündeki haki yeşili gömleğine, kravatına, ceketine, pantolonuna... Aklıma Ateş'inki gelince gözlerimi kaçırdım.

Az önceki anlar dehşet vericiydi.

Agah elini yanağıma sardı, bana biraz daha yaklaştı. Vücudumu daha çok kapıya yasladım.

Kocaman elinin içinde küçük yüzüm kaybolurken bu pozisyondan rahatsız olup elimi kaldırdım ve elini ittirdim. "Bak, dediğinde de anlıyorum. Dokunmana gerek yok." dedim, sinirlenmemeye özen göstererek. Umursamaz bir tavır takınıp bıkkın bir nefes verdim.

"Bak dediğimi anlıyorsun ama gerisini duyma gereksinimi bile-" bir nefes daha verdiğimde sesli, sustu. Bir adım daha attı bana. Geri gitmedim, gitmezdim de. O adım atmayacaktı. Elimi kaldırdım ve tekrar durmasını işaret ettim. Durmadı bu defa. İşten geldiği üstüyle pis pis üstüme çullandı. Belime sarılan koluyla kaşlarımı çattım.

"Bedenini seviyorum ve aramızdaki bu şeyin bitmesini istemiyorum, güzelim." dediğinde dudaklarım kıvrıldı. "Öyle mi?" der gibi baktım, başını salladı. Elimi yanağına sardım. Tırnaklarımı gözlerinin altından başlayarak çenesine doğru hızla bastırarak çizik attım. Yüzünü buruştursa da geri çekilmedi. "Senin de benim bedenimi sevdiğini biliyordum." dedi, kendinden emin bir sesle.

"Ha?" diye kalakaldım. Bir elime bir yanağındaki çizgilerden akan kana baktım. "Psikopat mısın sen? İstemiyorum, diyorum." Ellerimi gövdesine koyup onu geri ittirdim. Anlamıyordu manyak. "Eğer burada biraz daha kalırsan Savaş'ı arar gerçeği anlatırım, Agah."

Yirmi bir yıllık hayatımda ilk defa birini tehdit ediyordum. Agah'a bile bu kısa süreli tanışıklığımız içerisinde bu sözleri kurmuş olmam saçma geldi. "Öyle bir şey yapmayacaksın." dediğinde elimi arka cebime attım. Yoktu.

Cebim yoktu!

Telefonuma ulaşamamanın verdiği bozuntuyla elimi şortumdan çektim. O esnada belime sarılan kolla irkildim. Yan tarafıma baktım. Ateş'i gördüm. Bana bakıyordu boncuk boncuk gözleriyle. Alnındaki ter tanesi dikkatimi çekerken aşağıya indirdim bakışlarımı. Eşofmanı siyah olduğu için net bir duruş göremedim.

"Sevgilim?" dedi, Ateş ve belimi daha çok sıktı. Doğru yerlere bakmam konusunda uyarı yiyordum tam şu an. Fakat, sevgilim kelimesini anlayamamıştım. Agah'ın homurtusu ve bize doğru bir adım gelmesiyle Ateş belimi daha sıkı kavradı. Elinin üstüne elimi yerleştirdim. Sakin olması için ben de onun elini sıktım.

"Oturup konuşsak anlaşabiliriz, Lila. Bana oyun oynamaya kalkmayın." dedi, duydum bir şeyler ama pek dinlemedim.

"Lila?" dedi ilgi çekmek istercesine. Ela gözlerinden sabırsızlık okunuyordu. Bir an önce buradan bir otele geçme peşindeydi. Birlikte.

"Ne Lila, Agah? Görmüyor musun sevgilim var." Ateş'in belimi saran elini işaret ederken "İlla karşında sevişelim mi? Ancak o zaman mı inanacaksın?" dediğimde elini saçlarına götürdü. Yaşına uygun olmayan bir serserilikle onları çekiştirmeye başladı.

"Bana oyun oynamayın!" sesini yükselterek işaret parmağını bize doğrulttu. "Yoğun bir gün geçirdim, zaten. Bu saçma tiyatroya maruz kalmak istemiyorum. İkimizde senin bu çocukla arkadaş-"

Çocuk kelimesini duyan Ateş, boştaki eliyle çenemi kavrayıp yüzümü yüzüne hizaladı ve dudaklarımı dudaklarıyla örttü.

Gözlerim önce irice açılsa da sonra Agah izliyor diye kapadım hemen onları. Kollarımı Ateş'in boynuna sardım. Dudaklarımı aralayıp üst ıslak dudağını emmeye başladım.

Buraya gelmeden önce su içmiş olmalıydı.

Ateş alt dudağımı sanki ilk kez öpüşüyormuş gibi amatörce emdi önce. Ardından ellerini belime, oradan kalçalarıma ve kalçamın hemen altına götürürken dudaklarımı hazla öpmeye başladı. Kollarımı iyice boynuna doladım. Baskı yapıp beni kaldırdığında bacaklarımı beline sardım.

"Sen Savaş'ı bununla mı aldatıyordun?"

Ateş beni kapının hemen yanındaki vitrine götürüp oturttu. Agah'ın varlığından bihaber gibi davranarak elini tişörtümün eteğinden içeri soktu. Sırtımı okşamaya başladığında ürperdim. Ellerimi omuzlarına sardım ve alt dudağını son kez emerek alnımı alnına yasladım.

"Özür dilerim." dedi, kısık sesle.

"Sorun yok." diye fısıldayıp dudaklarını öptüm.

Koyu kahveleri fazlası için bana bakmaya sürdürürken ben bir merakımı gidermek adına bacaklarımla onu kendime çektim. Kasıkları bacak arama sıfırdı ama yeterli değildi bu elbette. Vitrini tutarak kendimi ona bastırdım. Hissettiğim büyüklükle sarsıldım.

Yıllarca benim ona açılmamı mı beklemişti yani?

Kasılan çenesine, gözlerini kaçıran ifadesine ve dahası geri çekilmeyişine baktım. Elimi yanağına götürüp tenini okşadım. "Agah gitmedi sanırım." diyip dudaklarımı dudaklarına sürttüm. Kapının oradan gelen seste bana destek olunca Ateş tekrar beni öpmeye başladı.

Bense ona eşlik ettim.

•|

Agah: Lila ve Ateş ev arkadaşı değil miydi?

Savaş: Çok çok önceden evet.

Savaş: Artık değiller.

Agah: Emin misin?

Savaş: Evet, neden soruyorsun?

Agah: Bugün bir arkadaşımı ziyarete gitmiştim rezidansa. Sonra bu ikisini gördüm. Kapıları açıktı ve içeride baya yakın bir pozisyondaydılar.

Savaş: Onlar hep yakın.

Savaş: Yani fotoğraflarda sen de görmüşsündür.

Savaş | Yazıyor...

Agah: fotoğraf*

Agah: Bundan haberdar mıydın?

Savaş: Oov işi ilerletmişler.

Savaş: Kesin sevişiyorlardı en başından beri.

Savaş: Lila'ya sorduğumda inkar etmişti.

Savaş: "İlk birlikteliğim seninle oldu." demişti. Keşke sonraki birlikteliklerini de sorsaydım.

Savaş: Keşke ona güvenmeseydim.

Agah: Ne yapacaksın peki bu duruma?

Savaş: Artık ne yapabilirim ki?

Savaş: Öpüşmüşler resmen.

Savaş: Ne yapayım Ankara'dan oraya yola mı çıkayım? Ben gelene kadar kaç tur atarlar.

Savaş: Ben de işte eski sevgili olarak kapılarını kırmaya çalışır, şanslıysam kırar ve içeri girer onları basarım.

Savaş: Lila'yı işaret edip "Sen, sen benim sevdiğim kadındın." der, Ateş'e bakarak "O senin yengendi!" de derim.

Savaş: Lila'nın da çokta umrunda olur ya alır kendini bir silahla öldürür. Aynen, yaşanır bu.

Savaş: Gece gece kafamı amma açtın abi.

Savaş: İşim gücüm var, görüşürüz sonra.

best friend | tex ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin