on sekiz

4.8K 159 17
                                    

"Agah!" Hızla içime çarpıp çıkıyor, şiddetle tekrar girdiğinde ise bedenim duvarla çarpışıyordu. "Dur..." diye inledim nefesim gitgide sıklaşırken. Stresten tırnaklarımı bedenine o kadar çok batırmıştım ki çıkarmak için doktor gerekebilirdi.

Oturduğum vitrin hiç güven vermiyordu. Agah'ın sert tavırları karşısında benden daha çok sarsılması ürkütücüydü. Vitrindeki elini sıklaştırıp birkaç kere daha sertçe gidip geldi. Sona geldiğimizi hissederken kulağım çınlamaya başladı. Belindeki bacaklarımı sıklaştırdım. Son kez içime çarptığında kendimi bıraktım, kendini bıraktı.

İri bedeni üstüme çullanırken bütün ağırlığını vermesin diye kollarından tuttum.

"Camların içinde kalmak istemiyorum." Yıpranan ciğerlerime tekrar düzenli hava akışı yapmak için çırpınırken zorlukla konuştuğumda beni dinledi. Bedenimin tamamiyle rahatlamasıyla geri çekildi. Çekildiği gibi ise prezervatifi çıkardı, kenara attı.

"Bu gece yapmamalıydık." dedi, pişman olmuş bir ses tonuyla. Titreyen bacaklarımla vitrinden destek alarak yere indim. Yerdeki tişörtünü eğilip bir çırpıda elime aldım. "Neden?" diye sordum üstüme giyerken.

Aletiyle ilgilendi bir süre. Boşalmıştı boşalmasına ama bir türlü eski hâline inmiyordu. Kafasını kaldırıp bana baktı.

"Bu akşam randevum var ve böyle gidemem."

"Ne randevusu? Daha yeni başlamadık mı?"  Yanına doğru gittim. Önünde durup elimi erkekliğine attım. Dizlerimle yere çöktüm. Aletini okşamaya başladım.

"Gizem'le buluşacağım."

Efendim?

Kaşlarımı çatıp kafamı yukarı kaldırdım. Gözlerime bakıyordu devam etmemi istercesine. "Neden?" diye baktım anlamaz gözlerle. Önemsiz bir ayrıntı gibi es verdi önce, sonra elini saçına atıp karıştırdı.

"Çocuk konusunda fikri değişmiş."

Ne?

Ellerim ister istemez çözüldü. Yerden destek alarak ayağa kalktım ve üçlü koltuğa doğru yürüdüm. Telefonum üzerindeydi. Onu aldım hemen.

"Neden durdun?" Sesindeki şaşkınlıkla sinirden güldüm. "Bu hâlde gidemem, son kez en azından-"

"Seni iyi hatırlamak istiyorum, sıvama."

"Anlamadım?" Bana doğru geldiğini hissetsem de arkama dönmedim. Onun yerine telefonumdan haritayı açtım ve bulunduğumuz bölgeye baktım. En yakın oteli aradım. Önce birkaç gün bir otelde kalır, sonra bir ev ayarlardım kendime.

Elini koluma sardı. Dönüp kısa bir bakış attım. Eli bedenimle teması kessin diye bir adım öne gidip ona döndüm.

Hâlâ çırılçıplaktı.

"Siz barıştıktan sonra metresin olarak da devam edeyim mi, Tekinoğlu? Hayır yani amacın buysa açıkca söyleyebilirsin. İnan bana daha az canımı sıkarsın."

"Barışacağımızı da nereden çıkardın?"

Bu cümleyi gerçekten kurmuş muydu?

Kaşlarımı çatıp yüzüne baktım öylece. Bir şeyin değişmeyeceğini anlayınca omzuna çarparak yanından geçip merdivenlere doğru yürümeye başladım. Dinlemeye değer değildi sonraki sözleri.

"Bunu yemekten sonra konuşacağız!" Arkamdan bir şeyler vızılsa da umursamadım. Merdivenleri tek tek çıkıp, odama gittim. Kapıyı hızla üstüne örttüm ve kilitledim.

Erkek değil miydi, hepsi aynıydı.

Gerçi iki buçuk ayım gitmişti toplasan. Bu sefer kaybım azdı. Küçük adımlarla boy aynasının önüne gittim. Üstümdeki tişörtün eteklerine ellerimi atıp onu bir çırpıda çıkardım. Geriye morluklarla dolu vücudum kaldığında yüzüm buruşmuştu.

best friend | tex ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin