beş

8.1K 185 37
                                    

"Sana hayranım,"

Zihnim, her gece olduğu gibi bu gecede karanlıkla olan cinsel birlikteliğine tam başlayacakken duyduğum sesle elimi tekrar harekete geçirdim. Hemen karnımın üstünde yatan Ateş'in saçlarını okşamaya başladım. "Sana diyorum ki bok yoluna gidiyorsun, sen hâlâ uyumanın derdindesin."

"Ama yol nasıl güzel..." diye mırıldanıp kafamı yan çevirdim. Onaylamaz sesler çıkardığında tebessüm ettim. "Hayvan gibi uykum var, lütfen daha fazla ses çıkarma." Elimle saçlarını çekiştirdim uyarırcasına. Sustu.

Dakikalar önce kucağıma yatmadan önce gidip keki fırından çıkarmıştı. Koku hâlâ etrafta gezinse de bunu umursamıyorduk. Çünkü salondaki sprey zaten görevini yapıyordu. Şimdi kalkıp bir daha pencereyi açmak filan... Oldukça zordu.

Ateş'in üstümde hareketlenmesiyle gözlerimi araladım. Çatık kaşlarımla aşağı doğru baktım. Elini bacağıma uzatıp tenimi okşamaya başladı. Mümkünmüş gibi biraz daha mayıştım.

Tam tekrar gözlerimi kapatacakken telefonuma bildirim geldi. İç çekerek boştaki elimi yastığın yan tarafına attım. Tek bir amacım vardı. O da telefonun sesini kısmaktı.

Ta ki yabancı bir numaranın bana fotoğraf attığını görene kadar. Ufak bir merakla şifreyi girip, mesaja tıkladım.

+90532***:

+90532***: Neden sakladın?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

+90532***: Neden sakladın?

+90532***: Biz anlaşarak ayrılmadık mı?

+90532*** | Yazıyor...

Siz: Kimsiniz, bayım?

Kim olduğunu elbette biliyordum.

Yazmayı bırakıp çevrim içi olduğunda dudaklarım kıvrıldı. O, birkaç kez daha yazma girişiminde bulundu ve ben hepsinden ayrı ayrı keyif aldım.

+90532***: Kaç kişiyle böyle fotoğrafların var?

Siz: Saymadım.

+90532***: Yalan söylüyorsun.

+90532***: Bak, seninle uğraşmak istemiyorum.

"Yazmasaydın?" yazıp gönderdiğim esnada Ateş hareketlendi. Kafasını kaldırıp bana baktı. Göz göze geldiğimizde "sorun yok" manasında başımı salladım. Karnımın üstüne tekrar yattı ve gözlerini yumdu.

"Saçlarımı okşa." diye sitemde bulunduğunda bir elimi yine saçlarına götürdüm. Telefonumun ekranına döndüm. Bildirim panelinden telefonu sessize aldım. Titreyip ya da ötüp Ateş'i rahatsız etmesin diye.

Mesajlara geri döndüğümde yazdığını gördüm.

+90532***: Haklısın, yazması gereken kişi sendin.

+90532***: "Başım dertte." demek çok mu zordu?

Başımı sağa sola salladım, "Başım dertte değildi ki?" diye yazıp gönderdiğimde tekrar yazıp yazıp silmeye başladı.

Onu beklemedim bu sefer.

Siz: Hem sen fotoğraflardan nasıl haberdar oldun?

+90532***: Tesadüfen oldu.

Siz: Sana da attı, değil mi?

Bunu yazarken birden Ateş'in daha aşağıya gidip kasıklarımın üstüne başını yaslamasıyla ellerime baktım. Saçlarını okşamadığım için uzaklaşmıştı sanırım. "Ateş..." Sesim üzgün çıkarken o karşılık vermedi. Katlanan tişörtüm yüzünden direkt olarak nefesi bacağımın iç kısmını yalayıp geçiyordu. Ürperdim.

Ekrandaki hareketle telefona geri döndüm.

+90532***: Bana da?

+90532***: Başka kime attı ki?

+90532***: Sikerler bu çocuğun kafasını...

Siz: Pek bir endişelendin.

Siz: Çok sorun ediyorsan git yanına al telefonunu ve bütün fotoğrafları sil. Hem böylelikle bu dertten beni kurtarmış olursun.

+90532***: Bu olaya gereken tepkiyi vermiyorsun.

Cevap yazmadım, bekledim.

+90532***: Pekâlâ merak etmiyorsun ama yine de söyleyeyim, Bayan Koper. Fotoğrafları bir saat önce telefonundan sildim.

Siz: Vaov.

Siz: Etkileyici.

Siz: İyi geceler o hâlde.

Gözlerimi devirip güç tuşuna bastım. Telefonu hemen yastığımın kenarına geri koyarken elimi Ateş'in saçlarına uzattım. Fakat, yetişemedim.

Nefesi bacak arama da geliyordu.

Uyuduğunu birkaç saniye bakmamla anlarken yanaklarımı şişirip kafamı yastığa yasladım. Biri beni uykumdan etse ona kırk gün kırk gece söverdim. Ben de o yüzden uyandırmadım onu.

Bunun yerine zaman geçtikçe sıcaklaşan ortamın bunaltıcılığını en aza indirmek için elimle tişörtümü yukarıya doğru ittirdim. Göğüs hizama geldiğin de ise yavaşça doğrulup onu üstümden çıkarıp attım. Hareket ettiğimde Ateş pozisyon değiştirip kasıklarıma başı gelecek şekilde iki bacağımın arasına yattı.

Aralık olan bacaklarıma baktım. O kadar dar bir alanda nefes alıp veriyordu ki kendime ilk kez acıdım.

Hepsi Savaş yüzündendi.

Başımı yastığa gömdüm ve tavana baktım. Film hâlâ bitmediği için yansımasıyla birçok alanı aydınlatıyordu. Sadece sesi kısıktı. Kafamı yana çevirip televizyona baktım. Klasik senaryosuyla kareler akıp giderken buldukları her yerde sevişmelerine lanet ettim.

Sanki bacaklarımın arası bir el bombasıydı. Ateş, bombanın anlamadan pimini tutmuştu. Farkında olmadan ise çekmek üzereydi.

Filme bakarken aklıma yıllar önce doğum gününde çekildiğimiz o fotoğraf gelince elim önce karnımı sonra yavaş yavaş iç çamaşırımı buldu. Parmaklarım çamaşırımı aşıp içeriye yol bulurken irkilerek elimi çektim.

Yanlıştı.

Dehşetle bir elime bir Ateş'e baktım. Biz sonsuza kadar arkadaş kalmalıydık. Bir anlık hevesle bunu mahvetmeye niyetim yoktu. Aklımdan ilk geçeni yapmak yerine ikinciyi yaptım. Görüş açıma tavanı aldım. Kısık inleme seslerini duymazlıktan geldim. Kısa sürede gözlerimi yumdum ve uyumaya çalıştım. Başaracaktım da, eminim.

Duş başlığını vajinama doğrultmuş, soğuk suyu da açmış gibi hissederken ne kadar mümkünse tabii.

best friend | tex ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin