✴ Zamanın Gölgeleri/Skyproptera Diyarı / Thkpras Mabedi ✴
Girdiğim oda arkadaşlarımın aksine beni dinlenmeye götürmeyecekti. Aksine onları korkunç bir yüzleşmeden uzak tutacaktım. Bunun mümkün olmasının tek yolu bu küçük kandırmacaydı. Onların odasının kapısı uyku için benim kapım ise emanetleri bir an önce teslim etmek için az önceki gerçekliğe açılmıştı. En azından karnım doymuş ve ısınmıştım. Bu simya ile üzerime bedenimi ısıtacak kalın giysiler almıştım. Hızlıca giyindikten sonra odanın içinde olan diğer kapıyı açarak Skyproptera diyarına geçiş yaptım.
Karşıma ilk çıkan canavar ağaçların arasından hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Az önceki şaşırtma ile zamansal gölgeleri yeterince uzaklaştırmıştım. Beni yeniden bulmaları için gereken sürenin benim hedefime ulaşmam için yetmesi için dua ediyordum. Şimdi bulmam gereken yer Amadarn zindanlarındaki tahasın mührünün üretildiği yer yani mühürlerin mabedi "Thkpras" tı. Onu bulmaksa zor olmayacaktı. Karanlık ve korkunun arttığı, soğuğun dondurucu noktaya ulaştığı yeri bulmak onu bulmak demekti. Bunun için de karanlık gökyüzüne bakmak yetiyordu. Gökyüzünde giderek zifiri karanlığa dönüşen yer tam olarak orasıydı.
Rehber olarak gökyüzünü kullanarak, bedenimde hissettiğim titremenin eşliğinde saatler süren yolculuğum görmediğim bedenlerin çığlıklarını duymaya başlamamla biraz duraksamıştı. Bunun olacağını bildiğim halde yine de korkmaya başlamıştım. Ortada bana saldıran birileri yoktu ya da katledilenler ve duyduklarım, karanlık ve soğuk tamamen bir yanılsamaydı. Tıpkı Amadarn zindanlarında giderken geçmek zorunda kaldığımız Tig-Sefr yani kesitler tarlası gibi. Burası da orası gibi sonsuz boyut korku ve ölüm tuzaklarıyla sarılıydı. Zihinde oluşturduğu yanılgı ve algı boşlukları insanın kendi kendini öldürmesine bile neden olabilirdi. İnsan farkında olmadan aslında kendinden kaçıyor ve kendi korkuları yüzünden kendini katlediyordu. Tabi benim gibi her şeyi biliyor ve güçlü bir simya ile bunlardan korunmuyorsa.
Yapmış olduğum koruma kalkanı beni korumaya yetmişti ama kalkanı aşan korku çığlıkları ve soğuk ürpermem için yetiyordu. Her ihtimale karşı hızlandırdığım adımlarım çok gerilerde görünmeye başlayan akımsal hareketlilik nedeniyle koşuya dönmüştü. Büyük bir hızla koşuyor ve daha hızlı olabilmek için diğer Elza'ya ihtiyaç olduğunu biliyordum. Çünkü bundan sonraki yolculuk için bedensel güç ve savaş taktikleri gerekiyordu. Anında ön plana geçen savaşçı Elza adımlarımı birkaç kat daha hızlandırmıştı. Hem koşuyor hem de şekillerin simyası ile yaptığı aletlerle havayı ve zemini gölgelere karşı tuzaklıyordu. Bu tuzaklar geçici adımlarla gölgeleri anlık tutsak kılacak şeylerdi ama bize zaman kazandıracaktı.
Dakikalarca süren koşu sonunda bitmiş ve mühürlerin mabedi Thkpras'ı bulmuştuk. Karanlık olan tüm gerçekliğin aksine o büyük ışıltılar saçıyordu. Sanki ışıkları açık bırakılmış dış duvarları da tamamen aydınlatılmış bir şato gibi. Bu büyük taştan binanın ahşaptan oldukça kalın kapısını bir omuz darbesiyle açan Savaşçı Elza mabedin içine dalmıştı. Arka plandan verdiğim talimatları takip ederek mabedin dar koridorlarında koşar adım ilerliyordu. İçerisi labirent gibiydi. Mabet ise bulmak istediğimiz gerçekliği bizden gizlemek için elinden gelen her şeyi yapıyor, labirenti her saniye değiştiriyor bütün çıkışları kapatıyordu. Bilmediği şeyse içerideki yolcunun kim olduğuydu. Tüm gerçekliğini Edna'nın zihninden alan bu yer ona ne kadar karşı koyabilirdi.
Çok geçmeden çözdüğümüz labirent bize çıkış vermiş ve kendimizi olmamız gereken yerde bulmuştuk. Savaşçı Elza gerçekleşmek üzere olan saldırı için hazır bir şekilde bekliyordu. O zamansal gölgelere savaşırken bense özsel yükselmeyle bedenimden sıyrılacak bu emanetleri yerlerine koyacaktım. Yani bu simya gizlenmiş gözle görünmeyen ikinci bir Elza'yı inşa edecekti. Bu kusursuz simya özsel yükselme simyası yani "protograns" tı.
Bulunduğumuz yerde eski bir lahit vardı. Emanetleri lahidin içinde gizlenmiş kırmızı nişaneleri olan ikinci günlüğe teslim edecektim ve bu teslimle birlikte ikinci günlük açılacak ve yazılmaya başlayacaktı. Güçlü kolları olan Elza lahidin kapağını büyük bir güçle ileriye doğru çoktan itmişti şimdi tam karşımda beş adet kırmızı nişaneli günlük duruyordu. Birinci günlüğü biliyordum. O dostum Sajtera'ydı ya da günlüğün beden giymeden önceki orijinal haliydi. İkinci günlük mührü kırılmak üzere bizi bekliyordu. Diğer üç günlük ise tüm sırlarıyla kendi sırasının gelmesini bekleyecekti.
Biz bu günlükleri incelerken içeride ufak esintiler hissedilmeye başlamıştı. Evet oluyordu zamansal gölgeler her şeyi durdurmak için geliyordu. Ben zaman kaybetmeden protograns simyasına odaklandım. Tamamlanan simya ile saniyeler içinde özsel yükselme sürecim başladı. Bedenim kırılmaya başladı. Tüm derim çatlıyor, etlerin kuruyor ve kırılıyordu. Çok geçmeden bildiğim gerçeklediğim kırılıp toz haline gelmişti. Şimdi simyanın etkisiyle toz bedenim yerden yükselip yeniden giyinmeye başlamıştı. Ve işte olmuştu aynı zeminde ama farklı gerçekliklerde iki Elza bedensel olarak duruyordu. Biri gerçek bedenimi emanet alan Savaşçı Elza, diğeri ise özsel yükselmiş Varis Elza.
Gördüğüm diğer şey ise çoktan büyük bir savaşın içinde olan Savaşçı Elza'ydı. Ben özsel yükselirken o savaşına başlamıştı. Şekil simyasıyla sayısız zamansal tuzaklar kuruyor ve akımlar halinde saldıran gölgeleri kısa süreli tutsak ediyordu. Bu süreçte benim işimi bitirmem ve onları bu mabede hapsederek mühürlemem gerekiyordu. Onlar zaten ölmüş ruhların gölgeleriyken öldürülmeleri imkansızdı.
Varlığımın fark edilmediğini bildiğim için yeni bir simya ile lahidi özsel yükselme ile kendi gerçekliğime taşımıştım. Zaman kaybetmeden ikinci günlüğü ellerimin arasına almış ve ritüeli başlatmıştım. Çok geçmeden günlük, obka özü, flüt ve yaprak havada asılı bir hale gelmişti. Bu güçlü simyanın sihirli sözlerini söylemeye devam ettikçe obka özü, flüt ve yaprak ışıksal bir patlamayla form değiştirmiş ve ışık demeti haline gelmişti. Mührün son sözüyle birlikte ise bir anahtar halinde günlüğün kilidini kırmış ve içine girip ona dahil olarak gözden kaybolmuştu. Yeni rehberim ve dostum olacak ve daha kendisiyle henüz tanışmadım günlüğüm ellerimin arasında duruyordu. Şimdi yapmam gereken şey özsel birleşme ve bu mabedi içinde zamansal gölgelere birlikte sonsuza dek mühürlemekti. Bunun için yapmam gereken tek şey bir damla kanımı günlüğün dış yüzüne akıtmaktı.
Çok geçmeden kanımı günlüğün dış yüzüne akıtmış ve Tahas'ın mührünün sesine benzer bir ses kulaklarımda çınlamıştı. Şimdi tüm gerçeklik gözlerimin önünde kırılıyordu. Gerçek bedenim savaşçı Elza ile birlikte bulunduğum gerçekliğe sürüklenmiş ve büyük bir çarpma ile özsel bütünleşmiştik. Diğer gerçeklikteki lahit içindekilerle birlikte yeni arındırılmış gerçekliğe taşınmıştı. Yine aynı mabedin içindeydik ama tek farkla eski gerçeklik içindekilerle birlikte karanlığın sonsuzluğuna hapsedilmişti. Ben ise görevini bitirmenin verdiği huzurla arkadaşlarıma katılmak için beni bekleyen odama dönmek ve güzelce dinlenmek istiyordum.
Mabedin dışına çıktığım gibi az önceki saklı sığınağımıza küçük bir simya yardımı ile ulaşmayı başardım.☆ Şimdi içinde olduğum oda büyük rahat bir yatak, yanmakta olan bir şömine, ufak tefek atıştırmalıklardan oluşan bir masa ve giyilmeyi bekleyen yeni giysilerle dolu bir dolapla beni karşılıyordu. Benimse yapmam gereken tek şey kendimi yatağın yumuşak zeminine teslim etmekti. ☆
~~~~~~~~~
Kitabıma soru, görüş, yorum ve oylarınızla destek vermeyi unutmayın. Unutmayın ki her kitap büyük bir emek ve hayal gücünün eseridir.
Edna Günlükleri 'nin 1. kitabını tüm kitapçılardan temin edebilirsiniz.
Sevgilerimle,
Aygül Mudurlu
~~~~~~~~~
TELİF BELGELERİ - SAHİPLEN.COM üzerinden alınmıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EDNA GÜNLÜKLERİ 2
FantasyZamanın çok ötesinde kaderin taşları ile tutsak kılınan efsanevi bir geçmiş anlatılır Edna dilinde. Bu geçmiş öngörülemezliğin küllerinde geleceğin mezarlığına dönmüştü. Tahmin edilemez gerçekliğe kırılan her bir kutsal yazıt ise zamanın kıvrımları...