🔙14. BÖLÜM🔙 2

685 75 71
                                    

✴ Kaybolmuşlar Kohlası/ Kırılan Lanet ve Günlüğe Sihirli Yazgı✴

Saatlerdir, belki de günlerdir amaçsızca, yorgunluk nedir bilmeden yürüyorduk. Her yer hala karanlık ve boşluktu. Hiçbir şey, ses, nefes dahi yoktu. Yürümekten yorulmamıştık çünkü beden değil ruhlarımız yürüyordu. Ama umutlarımız yorulmuş ve arayıştan vazgeçmiştik. İsteksizce durdurduğumuz adımlarımızın altımızda başlayan depreme benzer sarsıntılarla dört bir yana savrulmaya başladığımızda içine dalmış olduğumuz umutsuzluk okyanuslarından boğulmadan sıyrılmayı başarmış ve kendimize gelmiştik. Bir şeyler oluyordu ya da olmak üzereydi. Umarım bu bizim için kurtuluş olurdu.

Boşlukta bakışlarımız umutla bir şeyler arıyorken bir anda çevremiz içi hava dolu ışıltılar saçan baloncuklarla dolmaya başladı. Neler olduğunu sanırım anlamıştım ama bunu yapanın ne ya da kim olduğunu anlamıyordum. Bu baloncuklar Fağnula'ya -şekillerin diyarına- bedensel olarak kendini aktarmış biriydi. Orası hakkında başkaca bir bilgimiz yoktu. Fağnula Edna'nın zihni için bile büyük bir sırdı. Orası sadece şekillerin simyacılarının girebileceği bir diyardı ve kesinlikle Edna'da olmayan bir yerdi. Bambaşka bir diyar ya da evren artık siz ne derseniz oydu. Baloncuklar giderek artıyordu. Çok geçmeden Fağnula'dan bedensel aktarım tamamlanmış ve baloncuklar içindeki ışıksal özleri serbest bırakmak için bir bir patlamaya başlamıştı. Bu patlayan balonlar kısa sürede işini tamamlamış ve karşımızda durup bizi selamlayan bir ruhu serbest bırakmıştı. Bu tanıdık bir yüzdü,

"Selam size kadim dost ya da dostlar her neyse! Edna'nın kıymetli varisleri. Umarım Esbula'yı özlemişsinizdir?"

Bu dost sima Zertegular diyarında, varisi -yani beni- bedensel bütünleştiren ve kutsal veraset birleşmesini ve verasetin beden giymesini sağlayan Esbula'dan başkası değildi. Onun hakkında en son hatırladığım şey görevini tamamlamış olarak liderden izin istemiş ve intihar etmiş olmasıydı. Bu tabi ki de bir oyundu. Fağnula'ya bedensel aktarım yapmak için düzenlediği bu oyununu benimle paylaşmış, herkesten gizlememi isteyerek bana veda etmişti. Sonra baloncuklar halinde Fağnula'ya girerek gözden kaybolmuştu. Bunlar herkesten gizlenmiş farklı bir boyutta ve saniyeden daha az bir sürede olup bitmişti. Bu nedenle kimse ne olduğunu anlamamıştı.

Hala eskisi kadar pasaklı ve dağınık gözüküyordu. O sadece bedensel olarak değil ruhsal olarak da dağınık biriydi. Tüm bu düşünceler gülümsetiyordu beni. Dostumu çok özlemiş olduğumu da fark ediyordum. Tam da büyük bir çaresizlik anımda yeniden yanımda belirip yardımıma koşmuştu. Aynen daha önceki gibi. Ne zaman bedenimi kaybetsem ve kimliğimle buluşmam gerekse sanırım beni bulacak ve bana beden giydirecekti. Bu düşünceler beni iyice duygulandırmıştı. Karşımda gülümseyerek bakan dostuma doğru hamle yapmış ve onun ruhunu ruhumla kucaklamıştım. Tabi diğer Elza'lar da beni görünce duramamış onlar da Esbula'yı kucaklamıştı. Yaşadığımız bu duygusal an bedensel olmasa da onu hissetmem ve minnetimi sunmam için yetmişti. Muhteşem gücünü hissettiğim Esbula beni kucakladığında içim huzur ve güvenle dolmuştu. İşte çözüm ve kurtuluş buradaydı bu dostça güçlü kollarda.

Kısa süren samimi sarılmalar nedeniyle sevgiden boğulan Esbula üç Elza'yı da kendinden uzaklaştırarak,

"Sanırım bu kadar sevgi hepimiz için yeterli!" demişti. Bizden çok sıkıldığı belliydi. Tanıdığım Esbula zaten hiç de samimi biri değildi.

Çok geçmeden çıkış yolumuzu ve yapmamız gerekenleri bize bir bir anlatmaya başladı. Dediğine göre bu onun ikinci göreviydi. İlk görevi verasete beden giydirmekti. Şimdiki göreviyle verasetin dağılan bu üç kimliğini bir araya getirmekti. Bunun için yapması gerekenler belliydi. Yine elinde muhteşem bir kalem vardı ve mürekkeple dolu küçük bir şişe ışıltılar saçarak sanki bizi selamlıyordu. Anlaşılan Esbula bizi yeniden resmedecek ve bir bütün haline getirecekti. Bunun için bu kohlasın ruhları gizlediği sığınağı bulmamız gerekmeyecekti. Bizi bedensel olarak bu karanlık boşlukta dokuyacak ve son noktayı da koyarak ruhlarımızı bedenlerimize mühürleyecekti. Bu işlem bildiğimiz her şeyi değiştirecekti. Üçümüz de eskisinden daha güçlü ve farklı olacaktık ve bu lanetli kohlas kısa süre içinde çökecek burada kaybolmuş tüm ruhlar bedenlerini giyinip olması gereken yerlere -evlerine- ve kendi zamanlarına hiçbir şey olmamış gibi geri döneceklerdi. Hepimiz sevinç içindeydik ve Esbula'yı kucaklamamak için kendimizi zor tutuyorduk. Durumun farkında olan Esbula ise üçümüzü de uyarıyordu.

"Yeter! Durun lütfen. Yoksa çekip giderim kıçınızı kurtarmam!"

Esbula elindeki kalemin gözüne oldukça küçük olan mürekkep şişesini itinayla yerleştirdikten sonra üçümüzün bir araya gelmesini ve sıkıca sarılmamızı söylemişti. Talimatlarını gecikmeden eksiksizce yerine getiriyorduk. Yapacakları için duruş şeklimizi ikna olana dek değiştirmişti. Tam da birbirimize düğümlediğimizi söyleyip şikâyet edecek bir hale geldiğimiz anda ikna olup durmuştu. Büyük bir sessizlik ve hareketsizlik içinde kendimizi ona teslim etmemizi istiyordu. Biz ise ondan başka bir umudumuz olmadığı için bu uygunsuz ve garip pozisyonda "ne olacaksa olsun!" diyerek ona teslim oluyorduk.

Elindeki yazım için hazır olan ahşap oymalı eskitme kalemini büyük bir ritüel eşliğinde üç yüz altmış derecelik turlarla çevremizde döndürdükten sonra, mürekkebi karıştırmak istermiş gibi kalemi sallayarak dönüşüne devam etti. Daha önce duymadığımız bir lisan ile kulaklarımıza garip bir musikiyi fısıldamaya başlamıştı. Ama bu fısıltılar sanırım onan gelmiyordu. Az önceki çılgınca hareketlerle çalkaladığı kalem dile gelmiş ve kendi lisanıyla şarkı söylemeye başlamıştı. Kalem şarkısının sesini her saniye yükseltiyor ve parıltılar saçarak gözlerimizi kamaştırıyordu. Çok geçmeden Esbula'nın elinden savrularak kurtulan kalem büyük bir süratle çevremizde dönmeye başladı. Her şey o kadar hızlı oluyordu ki durduğunda eğer bedenimiz olsaydı kesinlikle kusmuş olurduk. Kalem havada asılı kalmış ve sanki gözleri varmış gibi bize odaklanmıştı. En son duyduğumuzsa Esbula'dan kaleme gelen talimattı.

"Yazgıyı tamamla ve kendini varise ekle!"

Bu talimatı alan kalem büyük bir süratle bize yönelmiş ve aynı anda ruhlarımıza saplanmıştı. Bu defa bizi yazmıyordu. Bizi kendisiyle birlikte küçük atomlara dönüştürüyordu. Çok geçmeden görülen tek şey sayısız atomun hava boşluğunda savrulan varlığıydı. Kalem ve mürekkep de bu varlığa karışıp gözden kaybolmuştu. Tam lanet olsun deyip küfürler savuracakken apayrı bir süreç tetiklenmiş ve atomlar birbiriyle çarpışmaya ve büyük patlamalar ve ışıktan şölenler eşliğinde bedenleri inşa etmeye başladı. İşte yeniden oluyordu atomlarımıza karışan kalem ve mürekkep bizim bir parçamız olarak bizi sıfırdan inşa ediyordu. Dakikalar süren bu beden giyinme süreci acısız olmuştu. Yaşlı Elza ve ben tamamen beden giyinmiştik. Savaşçı Elza ise bir üst boyutta gizli bir halde şeffaf formuyla benimle bütünleşmeyi büyük bir umutla bekliyordu. Ama istesek de yapamıyorduk, birleşmemiz tamamlanmıyordu. Sanırım bu iş yine Esbula'ya kalmıştı.

Bize gülümseyerek bakan Esbula,

"Sabırla bekleyin her şey yolunda. Kohlas yıkılınca tüm bedenler özlerini giyineceği gibi Savaşçı Elza'da özündeki saklı yerine dönecek. Tüm lanet artık kırıldı." dedi.

Sözlerini tamamlamasıyla birlikte içinde bulunduğumuz karanlık boşluk gözlerimizin önünde kırılıp yıkılmaya başladı. Kaybolan karanlık yerini ışıl ışıl ve renk cümbüşü bir ormana bırakıyordu. Geldiğimiz yer cennetten bir bahçe gibiydi. Savaşçı Elza ise saniyeler içinde bedenime girerek sessizce gözden kaybolmuştu. Kalan üçlü tam da birbirimize sarılmayı planladığı bir anda tiz bir sesle irkilmiştik.

Günlüğün özüne hoş geldiniz. Ben Ynowkle. İkinci günlüğün yazgıcısı

~~~~~~~~~

Kitabıma soru, görüş, yorum ve oylarınızla destek vermeyi unutmayın. Unutmayın ki her kitap büyük bir emek ve hayal gücünün eseridir.

Edna Günlükleri 'nin 1. kitabını tüm kitapçılardan temin edebilirsiniz.

Sevgilerimle,

Aygül Mudurlu

~~~~~~~~~

TELİF BELGELERİ - SAHİPLEN.COM üzerinden alınmıştır.

EDNA GÜNLÜKLERİ 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin