✴ Heretis Flütü ile Obka Özü Sentezi ✴Sıkışıp kaldığım çekmecede ruhum çok daralmıştı. İçeride kalan havanın azlığı ciğerlerimi kirleten büyük bir boğulma krizine dönüşerek az önceki sevincimi bitirip, kendimi çığlık atar halde bulmama neden olmuştu. İçinden çıkmak istediğim bu kahrolası ölüm çekmecesinde ileri geri yumruk ve tekmeler atıyor, bir çıkış yolu arıyordum. Her hareketimle bulunduğum ortam çekmeceden kopan kumların etkisiyle tamamen toza dönüyordu. Bir süre daha devam eden bu mücadelenin ardından amacıma ulaşamamış ve tamamen nefessiz kalmıştım. Son çare olarak da Savaşçı Elza aklıma gelmişti. Kollarımda kalan az güçle göğsümün ortasına dokunmuş ve başlayan sürecin etkisiyle saniyeler içerisinde geri plana itilmiştim.
Savaşçı Elza ön plana geçtiğinde karşılaştığı manzaranın etkisiyle biraz afallamış olsa da ilk hamlesi elindeki flütü derin bir soluk eşliğinde üflemek olmuştu. Flütten yayılan ses daha önce benzerini hiç duymadığım musikiden küçük bir kesitmiş gibi kulaklarımda tatlı bir ahenk bırakıyordu.
Ben müzikten büyülenmiş bir halde kendimden geçmişken ancak çok sonra çevremde olanları fark edebildim. Flütün sesiyle içinde bulunduğumuz çekmece büyük bir sarsıntıyla çökmeye başlamıştı. Çöküşün etkisiyle savrulan tozlar yüzünden göz gözü görmüyordu. Dar alan stresiyle varlığını bile unuttuğum Edgar ve Wlaykras'ı da ancak çığlıklarını duyduğumda hatırlamış ve yaşananların etkisiyle büyük bir korkuya kapılmıştım. Savaşçı Elza ise elimde duran yaprak ve flütü sanki toz olup gideceklermiş gibi tişörtünün altına sokmuş, büyük bir korkuyla onlara sımsıkı sarılmıştı. Başka hiçbir şey yapmıyor sanki az sonra başına gelecekleri bekliyordu.
Sarsıntılar ve çöküş uçuşan kumlarla birlikte büyük bir hızla devam ederken, bedenlerimizin altındaki zemin hızla kayıyor, gerçeklik zemin algımız birbirine karışıyordu. Oluşan bu deprem sanki birkaç katlı kumdan bir binayı değil de yüzlerce belki de binlerce katlı bir şehri yok ediyormuş gibi uzun bir süre daha devam etti. Kafam karışmış bir şekilde yığın haline gelen kumun içinde gömüldükçe istemsizce ölüm korkusuna kapılıyordum. Geri planda olduğum için cenin pozisyonundaki çaresiz bedenim için hiçbir şey yapamıyordum. Bir süre daha devam eden bu korkulu süreç sonunda tamamlanmış, toz yığınına gömülmüş bir şekilde uyanmayı beklerken gözümü ışıl ışıl bir gerçekliğe açmıştım. Savaşçı Elza ise tahminimin aksine kendini çoktan geri plana almıştı.
Bulunduğum zemin küçük parıltılı yakutlarla döşenmiş, birbirinden farklı şekillerin kombini ile sanki göremediğim bir şeyi resmediyordu. Yakutların çevreye yaydığı ışıklar ardın sıra kırılıyor, dans eder gibi faklı yönlere büyük bir ahenkle dağılıyordu. Işıklardan gözlerimi ayırabildiğimde içinde bulunduğum devasa yükseklikte tavanı olan sarayı fark edebildim. Kırılan bütün ışıklar tavana kadar yükseliyor ve orada kusursuz güzellikte bir ormanı resmediyordu. Sarayın duvarları daha önce benzerini görmediğim değişik kesim ve boyutlarda kıymetli taşlarla döşenmişti. Bu nedenle ışıksal gösteri görsel bir şölen haline geliyordu. Anlam veremediğim bu görsel şöleni büyük bir hayranlıkla izlerken birden arkadaşlarım aklıma gelmiş, irkilmenin eşliğinde onları aramaya başlamıştım.
Gözlerimi saraydan ayırıp onları aramaya odaklandığım bir anda ürkütücü bir hareketlilik olmaya başladı. Sarayın her köşesinden süzülerek havada akan ışık huzmeleri bir noktada birleşmeye ve sanki canlı bir bedeni oluşturmaya başlamıştı. Karşımda ışık darbeleriyle resmedilen bu canlı az sonra tanıdık bir surete bürünmüş payıma düşen soruyu soracak Gargalyal bilgelerinden Elza suretli olanı kanlı canlı bir şekilde gözlerimin önüme sunmuştu. Kısa süreli bakışmanın ardından bilge,
" Evet son kadim hazırsan sorunu soracağım?" diyerek cevabımı görmek için bakışlarını yüzümde gezdirdi. Benim bakışlarımda gördüğü onayın ardından,
" Heretis ağacı ile gerçeklik kırıldığında, Yugnera'ya can veren yaprak konar avuçlarına. Peki obka özü nasıl zuhur eder kadim yolculuğunda?"
Sözünü tamamlayan bilge gülümser bir ifadeyle tüm dikkatini bakışlarıma odaklamış benden gelecek cevabı bekliyordu. Bense soruyu aklımda defalarca çevirmeye başlamıştım. Çünkü vereceğim cevabın doğru olması bu kader yolculuğu ve Edna çok için önemliydi. Tam sorunun doğru cevabını bulduğumu düşünüp konuşmak için hamle yapmışken büyük bir enerji akımı tüm vücudumu sarmaya başladı. Ne kadar mücadele etsem de konuşamıyor, hareket dahi edemiyordum. Akım bir anda vücudumu kalkan gibi çevrelemiş ve beni olduğum yerden sarayın tavanına doğru yükseltmeye başlamıştı. Tişörtümün altında olan yaprak ve flüt kendiliğinden sıyrılmış, tam gözlerimin önünde süzülmeye başlamıştı. Bedenimi saran akım vücudumdan yavaşça sıyrılarak beynime doğru yol almaya başlayınca istemsizce büyük bir korkuya kapıldım. Bedenim neden bana bunu yapıyordu? Varis benken neden olanlara karşı çıkamıyordum? Yavaşça süzülen bedenimi oynatmaya başladığımı fark edince beni çevreleyen kalkana büyük bir öfkeyle saldırdım. Bu hareketimle birlikte büyük bir şey bilincimi teslim almaya başladı.
~~~~~~~~~
Merhaba değerli okurlarım. Edna Günlükleri 2 yeniden okurlarıyla buluşuyor.
Enda Günlükleri 'nin 1. kitabını tüm kitapçılardan temin edebilirsiniz.
Kitabıma soru, görüş, yorum ve oylarınızla destek vermeyi unutmayın. Unutmayın ki her kitap büyük bir emek ve hayal gücünün eseridir.
Sevgilerimle,
Aygül Mudurlu
~~~~~~~~~
TELİF BELGELERİ - SAHİPLEN.COM üzerinden alınmıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EDNA GÜNLÜKLERİ 2
FantasyZamanın çok ötesinde kaderin taşları ile tutsak kılınan efsanevi bir geçmiş anlatılır Edna dilinde. Bu geçmiş öngörülemezliğin küllerinde geleceğin mezarlığına dönmüştü. Tahmin edilemez gerçekliğe kırılan her bir kutsal yazıt ise zamanın kıvrımları...