🔙 2. BÖLÜM 🔚

143K 7.4K 1K
                                    

✴ Sığınak ve Saklı Dünyası ✴

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sığınak ve Saklı Dünyası ✴

Bulunduğumuz sığınak fazlasıyla karanlıktı. Okyanustaki canlıların ışıltısı olmasa önümüzü dahi göremezdik. Kısa süren bu karanlık Theo'nun çıkardığı tıkırtılar ve aradığı şeyi bulduğundaki küçük kahkahasıyla son buldu. Şimdi sığınak tamamen aydınlıktı. Işığın kaynağıysa sığınağın duvarları boyunca uzanan olukların içindeki okyanus sıvısıydı. Theo'nun yaptığı tek şey ilk oksijen parçacığını yakmak olmuştu. Peki ya bu işlem kalkan oluşturmak yerine neden sıvının parlamasıyla son buluyordu? Bu parçacıklar nasıl ışık kaynağı oluyordu? Ben kafam karışmış bir şekilde olanları anlamaya çalışırken, Theo ise sorularımı erteleyip gözlerimi okyanusa çevirmemi önerdi. Sığınakla ilgilenmeyi sonraya bırakıp gözlerimi okyanusa çevirdiğimde ise daha önce göremediğim canlıları net bir şekilde görünce istemsizce birkaç adım geriledim. Çünkü gördüğüm şeyler kesinlikle lanetliydi.

Canlıların baş kısımları karıncaya benziyordu ama antenleri yerine büyük ve keskin boynuzları vardı. Yüzleri oldukça tüylü, gözleri ise büyük ve çekikti. Ağızları neredeyse yüzlerinin tamamını kaplıyordu. Dudaklarının yanlarında oldukça keskin ve uzun dişleri vardı. Burunları geniş iki delikten oluşuyor ve yüzlerinin tam ortasında tüm çirkinliğiyle duruyordu. Başlarının büyüklüğü yüzünden göremediğim boyunları bu çirkin kafaları gövdelerine bağlıyordu. Gövdeleri ise kalın pullardan oluşan sert katmanlarla çevriliydi. Bu katmanlar da sıvıdaki diğer canlılar gibi çevresine ışıklar saçıyordu. Gövdeleri oldukça geniş ve sırtları ise çift kamburluydu. Bu tiksindirici vücut oldukça kaslı kalça ve bacaklara bağlanıyordu. Kalça ve bacaklarsa kalın pul ve zırh gibi derileri hariç daha çok insanı anımsatıyordu. Ayakları ise tam anlamıyla pençelerden oluşuyordu. En korkunç uzuvları sanırım kollarıydı. Istakoz kıskaçlarına benzeyen kollar tek hamlede avını ortadan ikiye ayırabilirdi. Bu ürkütücü yaratıkların boyları en az 2,50 metre kadardı. Bu korkutucu şeylerin yüzlercesi okyanusta hem yüzerek hem de zeminde yürüyerek bıkıp usanmadan bizi arıyordu. Ben gördüklerimin dehşetiyle istemsizce neredeyse Theo' ya sarılıyorken Theo ise,

"Bunlar Straptor'lar, okyanusun katilleri olarak bilinirler. Karakter olarak maalesef ki bizim gibiler yani aç gözlüler. Şimdiye kadar belki de binlerce türü sadece zevk için katlettiler. Onların çığlıkları okyanusta duyulduğunda tüm canlılar büyük bir korkuyla buldukları ilk deliğe gizlenir. Bu okyanusta en son görmek isteyeceğin şey kesinlikle bu kahrolası yaratıklardır. Sanırım yeterince gördük." diyerek sözlerini tamamlayan Theo yeniden bir şeyler yapmaya odaklandı.

Eliyle oluktaki okyanus sıvısının içinden yakamoz renkli bir parçacık çıkardı ve onu iki tırnağıyla parçaladı. Bu işlemin ardından havada saniyeler içinde oluşan filizi sığınağın duvarına büyük bir özenle yerleştirdi. Ben anlam veremediğim bu ritüeli seyrederken gözlerimin önünde küçük bir parçacıktan başlayan yaşam zinciri kendini çoğaltmaya devam ediyordu. Çok geçmeden de sığınağın tüm duvarları sarmaşıklarla kaplanmıştı. Ben olanları izlerken, Theo ise bana gülümseyerek bakıyordu. Çok geçmeden sarmaşıklar sayesinde okyanustaki korkunç görüntüden kurtulmuştuk. Artık tüm dikkatimi sığınağa verebilirdim.

EDNA GÜNLÜKLERİ 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin