elma çayı

164 5 39
                                    


-Zehra pov

İstanbulun en sakin semtlerinden birinde güneş yeni doğmuştu. Saat 8'e gelmek üzereydi ve ben okula geç kalmamak için kalkmalıydım artık. Uyandıktan yaklaşık bir yarım saat sonra mental olarak hazır hissedip yatağımdan kalkabildim. O kadar üşüyordum ki sadece iki dakikada okul kıyafetimi giyip mutfağa yöneldim. Kahvaltı yapmadan okula gitmek istemedim. Aslında sabahın bu saatinde tek lokma yiyecek enerjim yoktu fakat okulda yemeyi sevmiyordum.

Hızlıca bir şeyler atıştırıp banyoya girdim ve upuzun saçlarımı cebelleşerek en sonunda toplayabildim. Yüzüme güneş kremi sürüp üstüme ceketimi aldım ve annemi uyandırmadan evden çıktım. Okula toplu taşıma ile gittiğim için durağa koştum. Son dakika otobüse binip 15 dakikanın ardından da okula vardım.

Bu sene 11. Sınıf olmuştum ve birinci sınavların ardından tatile girmemizle bugün okulun tatilden sonraki ilk günüydü. Büyük ve güzel bir okula gidiyordum. İstanbuldaki en prestijli okullardan biriydi. Önümüzdeki sene okula veda etmeyi düşünüyordum çünkü sistem kurbanları olarak okula sadece vakit geçirmek için gelir olmuştuk. Ama seneye sınav odaklı olmak istediğim için okulda devam etmeyecektim.

Okulun bahçesinden adımımı atıp merdivenlere yöneldiğim sırada İkra hemen arkamdan bana yetişmişti.

"Günaydın!"

"Günaydın Zehra! Münazaraya hazır mısın?"

"Hazırım tabi. Sen hazır mısın peki İkra?"

"Ben hep hazırım olum"

İkra ile münazara yarışmasına katılmıştık ve önümüzdeki haftaya kadar tüm hazırlıkları ayarlamalıydık. Üç kişilik bir gruptuk ancak gruptaki diğer kişi başka bir sınıftaydı. Biz ise İkra ile aynı sınıftaydık.

Münazara ile ilgili konuşarak merdivenleri çıktık ve sınıfa girdik. Henüz dersin başlamasına 15 dakika vardı.
Cam tarafı en arka sırada Merve ile oturuyordum ve hemen önümüzde İkra ile Betül Büşra oturuyordu. Onların da önünde Tuba ve diğer Betül oturuyordu. İkra ile sıralarımıza oturduk. Biraz sonra Betül Büşra ve Merve geldiler. Ardından Tuba'da geldi ve bir araya toplanıp ders başlayana kadar konuştuk durduk.

Ders zili çalmıştı ve Betül tabiki ortada yoktu. Kesinlikle ilk derse bilerek gelmediğine ise hepimiz emindik. Nedense ders felsefe olunca geç kalası tutuyordu. Ancak ikinci dersin sonunda gelen Betüle en güzel sözlerimizi sallamayı unutmadan teneffüse çıkmıştık. Tekrar derse girmemizi söyleyen *teknofest zil sesi* çalınca koridordan sınıfa yöneldik. Malum teknofest haftası.

"Benim karnım acıktı." demişti Merve hocayı beklediğimiz sırada.

"Benimde" diye aynı anda Betüller, İkra, ben ve Tuba katılmıştık Merveye.

"Ben kek getirdim" diyerek çantasındaki kekleri sıraya koydu Betül Büşra.

"İşte bu"

"Yaa harikasın"

"Sen mi yaptın?"

"Ya daha önce hiç kimse beni bu kadar sevmemişti"

"Eline sağlık karım"

diye yine hep bir ağızdan abartı tepkilerimiz ile Betül Büşranın getirdiği kekleri yedik afiyetle.

"Afiyet olsunlar"

Yaklaşık onbeş dakikadır hoca gelmemişti ve doğal olarak ders düşmüştü.
Sınıftan çıkıp koridorun sonundaki koltuklara yürüdük. Orada sohbet başka akıyordu.

Camdan bakıp bahçede beden eğitimi yapan sınıfları gözlüyorduk. Normalde ders spor salonunda işlenirdi ama yeni gelen Beden hocası biraz tuhaftı. Tüm bahçede tur attırıyordu. Ona aldırış etmeden dersin boşluğundan faydalanıp koridora üşüşen sınıf arkadaşlarıma baktım.
Koridorda ses düzeyi yükseldiğinden tekrar sınıfa girdik. Zaten sınıf 25 kişiydi. Sınıfa girdiğimiz sırada sadece Burak köşede oturuyordu.

Sıralarımıza oturup biraz da orda sıkılmaya devam ettik. Az sonra ise Nisa geldi sınıfa. Çok vakit geçirmesek bile sınıfta küçük grubumuz hariç en sevimli kişiydi.

"Nisaaa!" diye bağırdım.

"Hoşgeldin yaaaa" dedi İkra
Genelde Nisa sınıfa her adım attığında benzer tepkilerimize katlanıyordu ve gülüşüyorduk.

"BTS askere gidecekmiş" diye bi konu başkattı Nisa gülüşmelerimiz kesilince.

"Evet biliyorum. 2025'te mi toplanacaklardı yine" dedi Betül Büşra.

"Evet" diye bilgi verdi Merve.

"13 Aralık tarihinde ilk Jin gidecekmiş" dedi Nisa.

"YAA! Asker uğurlama yapcaz dimi" diye sorarcasına konuştum.

"Tabii" diye ekledi İkra.

"Davulcu zurnacı tutalım" diye fikir attı Tuba.

"O şimdi asker canı neler ister..." diye şarkıya girince Betül hepimiz senkronize bir şekilde şarkıya eşlik edip yine gülüşmüştük.

"Elma çayı getirdim yine" diye hepimiz susunca ortaya konuşmuştu Merve.

"Yeeeeey" diye yükseldim bu söylediğine. Elma çayını çok sevmiştim ve aroması aşırı güzeldi.

Merve çantasından termos ve bardakları çıkartıp hepimize birer elma çayı uzattı.

"Miss gibi kokuyo"

"Çok güzel"

Hepimiz çaylarımızı yudumlarken telefonumu elime aldım. Nisa yerine oturmuştu. Çay ikram ettik ama istemedi. Telefonumla bir fotoğrafımız çektim çaylarımızı içerken.

Kendimi mental olarak iyi hissetmediğim bu dönemde geçirdiğim her güzel vakit bana hayatı düşündürtüyordu. Ne zaman iyi hissedecektim bilmiyorum ama burada şuan oturmuş arkadaşlarım ile enfes elma çayını yudumlamak epey keyifliydi. Eğer uzun yıllar sonra olurda yollarımız ayrılırsa bu vakitlerimizi çok özlerdim. Birden derin düşüncelere dalmak gibi aptal olan bu huyumu ise bırakmalıydım. Belki de artık çok ihtiyacım olan profesyonel yardımı almalıydım.

En son telefonuma gelen bildirimleri açıp bi kaç mesaja cevap verdikten sonra bir müzik açtım.

Sınıfta rahatsız olacak pek biri olmadığı için sesi açtım.

'Kaç yıl oldu saymadım, köyden göçeli
Mevsimler geldi geçti, görüşmeyeli'...

🧚🏻‍♂️

Saat 14:40'ı gösterdiğinde son ders zili de çalmıştı ve evlere dağılmıştık. Eve gider gitmez Betülün bana sosyal medyadan attığı videoları izliyordum. Biraz dinlenip yemeğimi yedikten sonra odama geçtim ve ödevlerimi bitirdim. Bu sene her ne kadar ders çalışmayı yavaştan alsam da okulda başarılı olmayı diliyordum. Zira Londradaki gitmek istediğim okul beni ortalamanın altında notlarla kabul etmezdi. Hoş benimde pek çabaladığım söylenemezdi ama hayali çok güzeldi işte. Her masanın başına oturduğumda 'Bekle beni Londra' diye içimden geçirmeden edemiyordum. Ama muhtemelen sistemin kurbanlarından biri olacaktım ve potansiyelime rağmen istemediğim bir meslekte harcanacaktım.

Sıkıcı düşüncelerden kurtulmak istediğimden telefonumu tekrar elime aldım ve gerçek hayatta yüz yüze hiç görmediğim sanal arkadaşım Yankı'nın yazdıklarına cevap yazdım.
*Black Panther vizyona girmiş izledin mi? diye yazmıştı. Sıkı Marvel fanıydı tıpkı ben, Merve ve Betül gibi.

İzledim olm çok iyiydi. *

Okuldan çıkınca anca görürdü mesajımı. Türkiyede yaşamadığı için saat farkıyla mücadele ediyorduk resmen.

Mesaj kutusundan çıkıp biraz internette gezindim. Akşama doğru ise kitap okurken erkenden uyuya kalmışım.

Bu ışıltılı hayatı ben seçmedim askimWhere stories live. Discover now