0.4

219 20 13
                                    

"Geleyim." dedi ve içeri girdi. Biraz etrafa göz gezdirdikten sonra beni takip etti. Mutfağa girince hazırladığım masayla karşılaştı. Yüz ifadesini görmek için ona döndüm. Şaşırmış görünüyordu. Tam istediğim gibi. "Demek ki yemek yapabiliyormuşsun. Şaşırtıcı. Ama sen kesin içine zehir falan koymuşsundur."

"Aynen, Gece. Seni zehirleyeceğim sonra YouTube videolarından kazandığın paraya çökeceğim." böyle söyleyince mantıklı geldi aslında.

"Senin o YouTube videosu diye küçümsediğin videolardan ben aylık ne kadar kazanıyorum biliyor musun?"

"Bilmiyorum ama emin ol benim kadar kazanmıyorsundur." kulağıma yaklaştı ve fısıldadı. "Yuh! İnanmıyorum! Ben yıllarca o hukuk fakültesini boşa mı okudum?"

"Neymiş Dokuzuncu Ay Hanım? İnsanlara önyargılı yaklaşmıyormuşuz. İnsanlar düşündüğümüzden de fazlası çıkabiliyormuş değil mi?" haklıydı ama onun bunları söylemesi sinirimi bozuyordu.

"Boş edebiyat yaptın ya, hadi yemeklerini çıkar da bakalım artık tatlarına. Kimin kazandığı zaten belli ama neyse."

İlk Çağlar benim yemeğimin tadına baktı. Yüzünde gerçekten beğenmiş bir ifade vardı. Ama beğendiği yemek benim yemeğim değildi. Riva'nındı. Neden bilmiyorum ama içten içe yemeği beğenmemesini istiyordum. "Bunu söyledim diye büyük ihtimalle dilinden düşürmeyeceksin ama yediğim en iyi yemeklerden biri." gerçekten dedi mi bunu? Açıkçası ben yemekleri tatmamıştım. O yüzden tatlarını bilmiyordum. Ama Çağlar'ın bunu açık açık belli ettiğine göre gerçekten güzel olmalı.

Ben ne yapıyorum? Neden bu çocukça rekabet içine girdim ki? Neden Riva'nın sevgilisi olduğunu söyledim? Gerçekten çocukça davranıyorum.

"Bu arada eğer hâlâ ilgileniyorsan diye söylüyorum; Riva'nın sevgilisi yokmuş. Bize şaka yapıyormuş. Ben ciddi olduğunu sanmıştım." ikisi birbirleri için mükemmellerdi. Zevkleri uyuyordu. Ayrıca Çağlar yemek yapmayı seviyor. Ben ise nefret ediyorum. Çağlar eğlenceli takılıyor ben ise ciddi. Biz kesinlikle zıttız. Daha doğrusu biz diye bir şey yok.

Çağlar dediğim şeye kafa salladı. "İyi." dedi. Açıkçası şaşırmıştım. Tepkisinin sadece düz bir suratla 'iyi' olmasını beklemiyordum. "Dediğimi duymadın mı? Riva'nın sevgilisi yok diyorum." dedim garipseyerek.

"Ne dememi beklerdin? Aaa, bu muhteşem bir haber. Şimdi gecenin bir saati hemen Riva'nın kapısına gidip onunla sevgili olmalıyım, falan mı?" aslında beklediğim tepki tam olarak oydu. "Neyse hadi tat bakalım yemeğimi. Beğeneceğinden eminim ama benim yemeklerim gibi şaheserleri beğenecek damak zevki var mı sende, bilmiyorum." yaptığı etten bir parça kestim ve ağzıma attım. Tam ayarında ve güzel pişmişti. Ama bunu Çağlar bilmek zorunda mı? Hayır.

"Eşek eti falan mı bu?"

"Bak dürüst ol, beğendin yemeğimi biliyorum. Çiğnerken zevk alıyordun bildiğin." gözlerimi büyüttüm. "Zevk değildir o, tiksinmedir." dedim.

"Zevk ve tiksinmenin arasındaki farkı bilecek kadar yaşlıyım, Dokuzuncu Ay." dedi ve göz kırptı.

"Hiç şüphem yoktu." diye mırıldandım.

"Duydum bile." dedi yalancı kızgın bir ifadeyle.

"Duy bana ne."

Sandalyeye iyice yayıldı ve "Çocuk gibisin." dedi ve başını yana yatırıp gülümsedi. Başımı onun gibi yana yatırdım ve yüzümde istemsizce gülümseme oluştu. "Aynı lisedeki gibi." yüzündeki gülümseme hâlâ duruyordu, benimkinin aksine.

Yerimden bir hışımla kalktım. "Siktir git, Gece." dedim. "Topla eşyalarını ve siktir git." onu mutfakta bırakıp banyoya geçtim. Nefesim sıkıştı ve gözlerimden yaşlar aktı. Çekmecede astım spreyimi aradım ama bulamadım. Bir yandan öksürüyor bir yandan spreyimi arıyordum. Çağlar kapıyı çaldı ama cevap vermedim. Veremedim. Öksürüklerim izin vermiyordu.

"Eylül, aç kapıyı. İnadın sırası değil şimdi. İlacın benim elimde. Salondaydı." kapıyı hızlıca açtım ve elinden spreyi çekip aldım. Bir fıs sıkıp derince nefesler aldım. Çağlar saçlarımı okşuyordu. Elini saçlarımdan çektim.

Nefesim düzenene girince Çağlar'a sert bir tokat attım. "Aaa, acıdı gerçekten! Elin sertmiş."

"Daha önce de tatmıştın tokatımı. Bilmen gerekirdi oradan, elimin sert olduğunu."

Yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. "Başka nelerde sertsin?"

"Ya sen neden hâlâ buradasın? Git demedim mi sana? Git."

"İyi, kıymetimi bilme sen benim." dedi sitemle.

"Çağlar, yeter! Gerçekten ne zaman çıkacaksın şu çocukça bakış açısından. Seks yapınca bilgili olmuyorsun. Üstün de olmuyorsun. Kendini şununla üstün görmeyi bırak. Övünüyorsun bir de bununla. İğrenç! Hâlâ olayların ciddiyetini kavrayabilecek zihniyette bile değilsin. Görmüyor musun, Çağlar? İnsanları kırıyorsun. İnsanları mahvediyorsun. Benden özür dilemek yerine hâlâ bununla alay ediyorsun. Özrün sana olan nefretimi azaltmayacaktı ama en azından beni tatmin edecekti. Bir daha bana yazma. Kapıma gelme. Arkadaşımdan da uzak dur. O senin için çok fazla." kapıyı açıp geçmesi için yol açtım. Son bir kez durgun bir suratla bana baktı ve gitti. Tuttuğumu fark etmediğim nefesimi bıraktım. Kapıyı kapadım.

-Bölüm Sonu-

Ya Çağlar var ya ben seni

Eylül'ün son konuşması?

Sosyal medya hesaplarım:

•Twitter: cigrttsafterhim

•Tiktok: .starashes

•Instagram: _starashes

Dokuzuncu Ay ve Gece |yarı texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin