0.9

127 9 0
                                    

Uyandım ve etrafıma baktım. Salonda değildim, Çağlar'ın yatak odasındaydım. Buraya nasıl geldim? Uyurgezer miyim acaba?

Yataktan kalktım ve odada biri var mı diye etrafa bakındım. Görünür de kimse yoktu. Valizimden şort ve sweatshirt çıkarttım, üstüme giydim. Acaba resmi bir şey mi giyseydim ki? Çünkü çalışacağım şimdi. Neyse eminim ki Çağlar takım falan giymiyordur, ben neden resmi giyineyim ki yani. Odadan çıkınca Çağlar'ı aradım etrafta ama yoktu. Bakınırken evde çalışan bir tane hizmetli gördüm ve onu durdurup ona sordum. Bahçede olduklarını söyledi. Bu havada mı? Hava aşırı soğuk denilebilecek bir hava değildi ama esiyordu.

Bahçeye çıkınca manken gibi arkası dönük iki tane erkek görmemle afalladım. Ve sanırım biri Çağlar diğeri de Yankı'ydı. Bu havada üstlerinde niye bir şey yoktu?

"Playgirl için çekim yapmıyoruz burada. Hava da soğuk zaten üşümüyor musunuz? Altınızda eşofman var üstünüzde bir şey yok. Çok anlamsız!" dedim ve sandalye çekip oturdum. Bir de resmi bir şey giymeyi düşünüyordum! Bunların üstünde kıyafet bile yok!

Yankı, "Özür dileriz anne. Ayağımızda çorap yok kızacak mısın?" diyince kızacaktım ki daha fazla alay konusu olmamak için sustum.

"Öncelikle Dokuzuncu Ay ayağa kalk, oturmak yok." zorla ayağa kalktım ve hâlâ uykum olduğu için esnedim. "Bu enerjiyle çalışamayız seninle. Kendine kahve yap, bana da getir." kaşlarım şaşkınlıkla kalktı ve ağzım açık kaldı.

"Dalga geçiyor olmalısın? Şöyle yapalım; sen gidip kendine kahve yap, bende kendime." içeri girecektim ki, "Lisedeki zorba tavırların burada şu an geçerli değil, Sonbahar. Anlaşmamıza göre ben senin patronunum." dedi. Evet, şu anlık maalesef patronumdu. Yani tam olarak patron demeyelim.

"Bunun içinde sana kahve yapmak yok."

"Patronunsam; evet var." daha da sinirlenmeye başladım çünkü Çağlar'a hizmet etme fikri hatta onun için çalışma fikri berbattı! "Bekle, geliyorum." odama çıktım ve valizimdeki dosyamı aradım ama bulamadım. Bir süre etrafa bakındım fakat hâlâ yoktu. Aşağı inip orayı da inceledim ve bilgisayarımın üstündeki dosyamı gördüm. Alıp hızlıca bahçeye çıktım.

"Evet, imzala." diyip dosyayı önüne koydum. Belgeyi içinden çıkardı ve bir süre inceledi, yüzünde şaşkınlık ve gülümseme belirdi ardından "Tamam," dedi. Nihayet bir konuda anlaşabilmiştik.

"Kalem yok." kalem getirmeyi unutmuştum! Yankı, "Bende var kalem." dedi ve Çağlar'a uzattı. Çağlar imzalayıp kağıtları bana verdi. Direkt imzaladım.

"Evet, sevgili karıcığım kahve getirecek misin bize?" karıcığım? Kahve? "Ağzını toplasan iyi olur, Gece."

Ayağa kalktı ve bana yaklaştı ellerini belime koydu. "Evli değil miyiz?" dedi yüzündeki gülümsemeyle ama sıradan bir gülümseme değil. Sinsi bir gülümseme. Yüzümü buruşturup onu ittirdim. "Biliyorum o gülüşü! Ne yaptın?"

"Asıl sen ne yaptın? Senin fikrindi evlenmek. Benim değil." dedi ve yerine geri oturdu.

"Dalga geçiyor olmalısın!" masadaki belgeleri hızlıca aldım ve inceledim. Hayatımın en büyük hatasını yapmıştım. Bir avukat olarak belgeleri incelemeden imzalamıştım. Sanırım anlaşmalı evlilik kağıdı hazırlarken müşterilerim için bizim anlaşmamızla karıştırdım. İsimler falan birbirine girmiş hep. Uykum varken çalışmamalıydım! "İptal ettirebiliriz."

"1 yıl yazıyor üstünde, Sonbahar. Okuma yazman yok mu? Anlaşılan yok."

"Bu Sonbahar nereden çıktı? Ayrıca sen okudun, niye imzalıyorsun?"

Dokuzuncu Ay ve Gece |yarı texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin