Ama siz yorum yapmıyorsunuz neden?
On iki saat olmuştu ikisi de birbirine susup tek göz odalı eve gireli. Gülce camın önünde dikiliyor, namaz haricinde hareket etmiyordu. Akşam olunca dağların arası soğuk olmuştu.
"Bir iki lokma bir şey ye" dedi sobaya odun atarak. Kadının karnını doyuramıyor ama sıcak tutabiliyordu. Gerçekten kaçırmış, o eve kendiyle birlikte kilitlemişti. Dışarıda acayip bir rüzgar vardı, yüze çarpsa keser gider öyle bir rüzgar.
Ezanı dinlemek için açtı camı. Akşam ezanı okunuyordu, bu saatte evinde olmalıydı ve ne yazık ki değildi. Artık evine dönmesi imkansızdı. Akşam ezanı okunmuştu.
Ezan boyu sessiz sessiz ağladı. Neden hayatı bundan ileri gitmiyordu? Neden hep başına aynı şeyler geliyordu?
Zamanında babası da annesini kaçırmış, hatta kadın öyle sevmemiş ki adamı yıllarca adamın hayatını zindan etmiş. Gülce tek çocuk, çünkü babası kadını kaçırdığı ilk gece onunla birlikte olmuş ve kadın hamile kalmış. Sonra da babasının hayatı cehenneme dönmüş.
Annesi günbegün hırçınlaşıp her şeyden şikayet eder, adamı evden kovarmış. Gülce'yi evde yalnız doğurmuş, yardıma gelen köylüler kurtarmış Gülce'yi kadının öfkesinden. Annesi tarafından hiç sevilmediğini biliyordu. Bunun sebebinin ise sevdiği adamla nişanlıyken babasının onu kaçırıp kaderini değiştirmesindendi.
Gülce, Timur onu kaçırdığında elinde bıçakla beklemişti iki gece. Adamı yanına yaklaştırmamıştı. Dini nikahı kıyıldığında anlamıştı artık kocası olduğunu ve teslim olmaya hazırdı. Timur'un gitmesi gerekince Gülce ondan kurtulmuştu. Çünkü kimse sevmediği biriyle birlikte olmamalıydı.
Yerinden hareket ederek banyoya gitti. Abdestini aldı dualarla. Sonra geri çıkıp temiz hırkasını serdi kıbleye ve namaza durdu.
Agir namaz kılarken kadına arkasını döndü. O yemiyor diye kendi de bir şey yememişti. Bütün gece uyumamıştı ve çok uykusu vardı. Uyuyamıyordu da.
Annesi öğrenince çileden çıkacaktı biliyordu ama ona söylemişti, istemiyorum kızım günahına girme dedi. Dinlemeyen oydu, bu işi kendi temizleyecekti.
Gülce dua ederken geri döndü, çayını tazeledi bu sırada. Tek kelime etmeyen kadının daha ne kadar susacağını merak ediyordu.
"Gülce..." Gülce hırkasını topladı. Her daim yanında olan tesbihi eline alıp camın önüne gitti. Camı kapattı, perdeyi çekti ve koltuğa oturdu. Kolunu koltuğun başına dayayıp başını eline koydu. Sağ eliyle zikrini çekerken niyeti sağlık ve huzurdu.
"Bir şeyler ye artık. Çay koyayım mı sana?" Göz bebeklerini hareket ettirerek adama çevirdi. Agir sakindi de Gülce ne hissettiğini bilmiyordu. "Koyayım" deyip kalktı. Gülce için bir bardak aldı tezgahın üstünden. Onun nasıl içtiğini biliyordu evlerine gelip gittiği zamanlardan. Açık ve bir çay kaşığı şekerli. Bardağı götürüp kadına uzattı, Gülce başını kaldırıp diğer elime aldı çayı.
"Sağ olun" dediğinde adamın kaşları havalandı.
"Ne yapayım?"
"Hiç."
"Konuştun" dedi yanına otururken.
"Akşam ezanı okundu."
"Duydum."
"Akşam oldu yani. Bundan sonrası senin meselen Agir Bey, anana ne hesap vereceksin onu düşün. Beni nasıl aşağılayacağını, nasıl üzüleceğimi düşün. Beni kaçırdın tamam ama koynuna girmem, kimseye karşı arkanda durmam, yaptığını savunmam. Bu tamamen senin meselen. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEVEDDET
Short StoryBir depremde her şeyini kaybetmiş, bir başına hayatta kalmak zorundadır. Genç ve güzel Gülce, hem evlidir, hemde yasak duygulara kapılmak üzeredir...