Ve 10.BÖLÜM Geri sayım başladı...
İnsan kaderini kendi değiştirir derler. Gülce kaderini insanların eline verdiğini biliyordu, anlıyordu. Bu her şeye boyun eğmesi babasının yüzündendi. Onun öğütleri, onun sözleri, onun davranışlarıydı ve onun annesine olan koşulsuz sevgisi. Bu sevgi o kadın onu öldürmeye çalışırken kendi öldüğü halde bitmemiş, babası bir daha asla evlenmemişti.
Birini böyle sevmek nasıl bir şeydi bilmiyordu Gülce. Hiç birini iliklerinde, damarlarında hissetmedi ki. Başına gelene razı olan hali babasının - ne yapalım kızım, kader - deyişlerindendi. Olmuyorsa olmuyordur, zorlamanın anlamı yok deyip bırakmalıydı o kadını ama bırakmadı. Bir gün sever deyip bekledi o da olmadı.
Allah'a döndü yüzünü sonra, dedi ki; bizi seven Rabbimiz var Gülce'm, o ne derse o olur. Gönlüne Allah sevgisini dolduranın kulun verdiğinde gözü olmazdı. Namazını kılıp çokça şükretti. En azından sağlığı yerinde, en azından bu defa kocası onu bir başına koyup gitmedi, en azından hâlâ başını sokacak bir evi var ve en azından bu durum kimseyi öldürmedi.
Babasını özlüyordu ama biliyordu ki o çok istediği yerdeydi. Bu can, bu beden bize emanetti. Allah bir gün geri almak için verdi. Bir gün ölüp gittiğinde o da Allah'a kavuşmuş olacaktı ve acı son bulacaktı. Ruhunu öne koyan insanın bedeni üç günden fazla acımazdı, bilirdi. Ruh Allah'a bağlıydı, beden sadece ona uyum sağlardı.
Başını yastığa koyduğunda huzurla uyuyamıyordu belki ama bu dünyada uyumak çokta önemli değildi. Bedenin uykuya ihtiyacı vardı, ruh uyumaz.
Dua ettiği ellerini yüzüne sürdü, şimdi içi huzur doluydu. Seccadesini kaldırıp düzgünce katladı ve onu masanın bir köşesine koydu. Onun en sevdiği eşyaları seccadeleri, tesbihleri ve yazmalarıydı.
Üstünü değiştirdi hızlıca. Su yeşili elbise giymiş, onu gül kurusu şalıyla süsledi. Ayağına şalıyla aynı renk babetlerini giyecekti. Küçük çantasını aldı eline, içinde pek önemli şeyleri yoktu, zaten telefon kullanmıyordu. Hafif, çokta göze çarpmayan makyaj yaptı. Dudağına ten rengi bir ruj sürdü. Gül kokulu losyonunu sürdü bileklerine. Hazırdı, düğüne gidiyordu.
Agir girdi odaya, bu eve geleli yalnızca bir saat olmuştu ve kimseyle muhatap olmadan odasına çekildi.
"Hazır mısın?" diye soran kocasına döndüğünde adamın sakinliği buhar olup uçup gitti. "Ne bu halin Gülce?"
"Nesi var?"
"Sen evlisin."
"Farkındayım."
"Sil şu yüzünü."
"Silmek istemiyorum."
"Ben silmeni istiyorum."
"Ben istemiyorum."
"Benimle inatlaşma."
"Sende beni sana karşı çıkmak zorunda bırakarak günaha sokma."
"Kocan izin vermiyorsa yüzünü silmek zorundasın."
"Henüz kocam değilsin Agir Bey. O yüzden ben yüzümü silmeyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEVEDDET
ContoBir depremde her şeyini kaybetmiş, bir başına hayatta kalmak zorundadır. Genç ve güzel Gülce, hem evlidir, hemde yasak duygulara kapılmak üzeredir...