Uzun uzun yazacak şeyler tasarlamadım bu kitapta. O yüzden çabucak bitecek. Kısa hikaye demiştim zaten...
Keyifli okumalar...
Yollar değildi insanı yoran, ya da yaptığı işler. İnsanı yoran yine insandı. Her zaman söyleyecekleri olanlar, yoksa da uyduranlardı. Köyde Agir, Gülce'yi bırakmış dedikoduları alıp yürürken yine yerinde kıs kıs kıvranan oldu Gülce ve kendini en güvenilir yere kadar zor götürdü. Osman hocanın evine. Bu insanlar yüzünden yüzü yerden kalkmaz olmuştu.
"Gülce, hoş geldin kızım" dedi kapıyı açar açmaz Sevgi Hanım.
"Hoş buldum teyzeciğim, müsait miydiniz?"
" Aa o nasıl soru deli kız, geç içeriye."
Utana sıkıla girdi eve. Huzur dolu bu yerde rahat nefesler alacaktı, hatta burası dünyadan uzakta, fezaya yakındaymış gibi hissettirecekti.
Abdest alan Osman hoca gördü gelen misafiri.
" Hoş geldin kızım." Elini öpüp başını salladı ağlamaklı yüzüyle. "Hele bir namaza duralım mı?"
"Olur hocam."
"Al abdestini gel bakalım."
Gülce elindekileri bırakıp banyoya girdi. Üstü başı temizdi, gönül rahatlığıyla abdestini aldı ve Sevgi Hanımla birlikte hocanın arkasında namaza durdular. Akşam namazını birlikte eda ettiler. Hoca uzun ve sesli dua etti onlar da amin dediler. Seccadeler toplandı ama oradan kalkmadılar, hoca dizlerinin üstüne döndü onlara.
"Hayrola inşallah?"
"Hocam ben yapamıyorum. O evde duramadım, kocama ısınamadım, evime döndüm."
"Onun izni olmadan mı?"
"Evet, kaçtım" dedi başını sallayarak. Namaza başlayan gözyaşları akmaya devam ediyordu. "Annesi kabul gelmedi, zülm etmeye başladı. Hâlâ bileğim çok acıyor. Artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyorum, sıkışıp kaldım sanki."
"Yüreğin?"
"Anlamıyorum ki nesi var. Sürekli vicdan azabı bir his var içimde. Agir'in son hali gitmiyor gözümün önünden. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, nasıl davranmam gerektiğini de. Günah giriyorum biliyorum ama yüreğim öylesine de razı değil."
"Kadınlar dünyanın en güçlü ve en ince düşünceli varlıklarıdır. Biz erkekler onları anlamak için bazen çok zorlanırız, hele de onların nasıl ve niçin yaratıldığını bilmeyen erkekler daha çok zorlanır. Kendini o sıkıştığın yerden kaçırmak elbette en doğal hakkın. Kocanın haberi varsa özellikle. Mutsuz olduğun yerde durmak veya zorla tutulmakta günahtır. İnsana bile bile zülm etmek işte o şeytan işidir evladım. Kocanla konuştun mu? "
" Evet, yani kısmen. Annesinin yaptıklarını anlatamadım. "
" İyi yapmışsın, bunu anlaması gerek. Anlamıyorsa uygun bir dille anlatmak lazım gelir. "
" Ne yapacağımı bilmiyorum. Boşa beni dedim, düşüneceğini söyledi. Onun için durup beklemek zorunda kaldım. "
" Ne istediğini sor kendine. O çok mu kötü bir adam? Sana çok mu kötü davranıyor? Hiç mi düzelmez? Allah'ın hakkı üçtür derler ama bence sonsuzdur. İstediğin kadar şans verirsin ve baktın olmuyor istediğin yerde bitirirsin. Boşama yetkisini elinde bulunduran kocanın, bu yetkisini, nikâh akdi sırasında veya evlilik süresi içinde karısına veya bir başkasına devretmesi mümkündür. Buna - tefvîz-i talak - denir. Ona bunu sor, sana bu hakkı tanır mı? Velev ki tanıdı, sen ne yapardın? Çok zordur yavrum emin ol. Ettim demek kolaydır ama boşadım demek, boş ol demek zordur. Hele de arada gönül bağı varsa. Duygularını serbest bırak, seni sıkıştıran duyguları özgür bırak. Tutma kendini, olacak olan önüne sonunda olacaktır. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEVEDDET
Kısa HikayeBir depremde her şeyini kaybetmiş, bir başına hayatta kalmak zorundadır. Genç ve güzel Gülce, hem evlidir, hemde yasak duygulara kapılmak üzeredir...