Ziyaret #3

5 0 0
                                    

Prenses Lenora: Bir, iki  ve üç...

Hello welcome to the city of freaks
(Merhaba ucubeler şehrine hoşgeldiniz.)
It's always dark and cold in here
(Burası her zaman karanlık ve soguktur.)
But it won't be as cold as your heart
(Ama kalbiniz kadar soğuk olmayacaktır.)
Of course if you have a heart
(Tabiki bir kalbiniz varsa.)
Have you received my invitations?
(Davetiyelerimi aldınız mı?)
Tell me, why is there no one here?
(Söyle bana, neden burada kimse yok?)
Shout out to the silent dark forest one more time
(Sessiz karanlık ormana bir kez daha sesleniyorum)
"This must be a cruel joke on me"
("Bu benim için acımasız bir şaka olmalı")
Well then it's my turn you must be having so much fun tonight
( O zaman sıra bende bu gece çok eğleniyor olmalısınız.)

Karanlıktan birisi:
Wait a few minutes for my best show
(En iyi şovum için birkaç dakika bekleyin.)
Never close your eyes
(Gözlerinizi asla kapatmayın.)
Darkness, Darkness, Darkness
(Karanlık, karanlık, karanlık.)
Let's have a glass of blood tonight, for the present and the past
(Bugün bir kadeh kan içelim, bugün ve geçmiş için.)
We are the expelled from God's paradise
(Biz Tanrı'nın cennettinden kovulanlarız.)
We are the devil's closest friends
(Şeytanın en yakın arkadaşlarıyız.)
Tonight blood, blood, blood, horror, horror, horror...
(Bu gece kan, kan, kan, korku, korku, korku...)

Karanlıkta bir silüet duruyordu, kırmızı gözler ilgi çekici bir şekilde parlıyordu, Prenses onu hemen tanıdı, ay ışığını karanlıkta duran silüete çevirdi, yüzü aydınlanan vampir gülümsedi, dudağının kenarından bir damla kan çenesine doğru süzüldü, vampir Prenses'e doğru yürüdü, ikisi birbirine çok yakın duruyordu.

Vampir: Seni buraya hangi rüzgar attı Prensesimiz?

Prenses vampirin dudağından çenesine doğru akan kanı baş parmağı ile sildi sonrasında kanın tadına baktı.

Prenses Lenora: Hâlâ hayvan kanıyla mı besleniyorsunuz?
Vampir: Bizi krallığa gizlice alan birisi artık yok mecburiyet.
Prenses Lenora: Bu konuda yardımcı olabilirim.
Vampir: Sürgündeyken mi?
Prenses Lenora: Krallığa giden gizli geçitlerin yerlerini biliyorum eğer bana yardım edersen bir ara güzel bir ziyafet çekmene izin vereceğim.
Vampir: Emriniz nedir Prensesim?
Prenses Lenora: Prens Douglas çok önem verdiğim bir mücevheri benden izinsiz aldı.
Vampir: Onu ortadan kaldırabilirim.
Prenses Lenora: Hayır bunu istemiyorum bu kolay bir hamle olur ben biraz eğlenmek istiyorum.

Vampir düşünceli bir şekilde Prenses Lenora bakıyordu, zihnini okuma girişiminde bulundu ama Prenses her konuya hazırlıklı olduğundan vampir zihnini okuyamamıştı Prenses'in gülümseyerek ona baktığını fark ettiğinde kafasını biraz aşağı indirdi.

Prenses Lenora: Lütfen bir daha zihnimi okumaya çalışma, senden isteyeceğim şey...

Orman bir anda canlandı ağaç hışırtıları ve kuşların şarkıları duyuluyordu, vampirin arkasında birkaç silüet belirdi, Prenses silüetleri tanımaya çalışıyordu, tanıdık bir ses duydu.

Tanıdık: Vay kimleri görüyoruz çocuklar bunlar leş kargası ve onun sürgün yemiş sahibi değil mi?
Prenses Lenora: Ormanda dedikodular çabuk yayılıyor anlaşılan.
Vampir: Ne istiyorsunuz kurtlar?
Kurt Adam: İstediğimiz bir şey yok bizi buraya getiren Prensesin kokusu.
Prenses Lenora: Yaşlı bir kurt'a göre burnun hâlâ keskin.
Kurt adam: Sana verdiğim parfüm şişesinin normal olduğunu düşündüğünü söyleme lütfen, zeki bir insana bu yakışmaz.
Vampir: Neler olduğunu daha açık konuşur musunuz?
Prenses Lenora: Eğer bir gün yardıma ihtiyacım olursa kurtlar ve vampirlerle iş birliği yapacağımı krallıkta yargılanırken söylemiştim, o gün sürgün edilirken birisi bana bir parfüm şişesi getirdi sadece kurtların kokusunu aldığı bir parfüm, nerede olursam olayım beni bulabilecekleri bir koku.
Vampir: Bu pire torbalarıyla iş birliği yapmayacağım.
Kurt Adam: Oww... Duydunuz mu çocuklar kan emici bizimle iş birliği yapmayacakmış...
Prenses Lenora: Kesin gırgırı! İkiniz de benimle iş birliği yapacaksınız birbirinizle değil!

Orman tekrardan sessizliğine büründü, ay neredeyse en tepede olayları izliyordu Prenses fazla vakti kalmadığını anladı, planlarını kurt adamlara ve vampire anlattı, vampir bu planı beğenmemişti çok tehlikeli olduğunu düşünüyordu, kurt adamlar da her ne kadar memnuniyetsiz de olsa vampirle aynı şekilde düşünüyorlardı ama Prenses Lenora bu konuda çok kararlıydı.

Vampir: Prensesim vampir olmak çok tehlikeli ölüm olasılığı çok yüksek.
Kurt Adam: Kan emiciyle aynı fikirde olmak istemezdim Prenses hazretleri ama kurt veya vampir olmak çok tehlikeli bir süreç.
Prenses Lenora: Bu benim tercihim, şimdi saraya gitmem gerekiyor birisini görmeliyim yarın buraya tekrar geleceğim burada bulunun.

Prenses atına binip hızlıca orayı terk etti, neredeyse güneş çıkmak üzereyken krallığın kapısındaydı, muhafızlar Prensesi görünce biraz endişeye kapılmış gibi duruyorlardı ama hemen sonrasında yine duvar gibi hissizleştiler.

Prenses Lenora: Lütfen geçmeme izin verin babamı görmek istiyorum hemen görüp çıkacağım, ayda bir kere görmeme izin olduğunu söylemişlerdi.

Muhafızlar tereddüt ederek krallığın kapısını açtılar Prenses atından inip içeriye girdi, evini özlediğini fark etti ama silkelenip duygularının mantığının önüne geçmesine izin vermedi, koşar adımlarla ilerliyordu annesi onu görünce şaşkına döndü ve kızına doğru koşarak yanına geldi, prenses sıcak bir anne sarılmasına maruz kaldı.

Kraliçe: Ah benim güneş ışığım, hâlâ çok güzelsin seni çok özledim.
Prenses Lenora: Bende sizi çok özledim anne, babam nerede? Onu nerede bulabilirim?
Kraliçe: Sabah güneşim, baban bir seyahate çıktı yarın dönecek.
Prenses Lenora: Yanlış bir günde denk gelmişim.
Kraliçe: Bir sorun mu var?
Prenses Lenora: Anne babama söyler misin krallığın başı büyük bir belada karanlık tarafın acımasız planları var Prens Douglas benimle konuştu ve buraya geleceğimi tahmin etmeden bazı şeylerden bahsetti yarın babamla beni ziyarete gel orada anlatacağım.

Prenses annesini yanağından öpüp son kez sarıldıktan sonra oradan ayrıldı, güneş yükselmeye başlamıştı kuşların cıvıltıları kulağına bir melodi gibi geliyordu rüzgar saçlarını ve tenini okşuyordu, krallıktan epey uzaklaşmıştı köşk'e az kalmıştı.

Köşk'ün kapılarından içeri girdiğinde hizmetliler etrafında pervane oldular Bayan Amaris endişe içinde bir köşede duruyordu ve bu Prenses'in dikkatinden kaçmamıştı.

Prenses Lenora: Bayan Amaris benimle yukarıya gelin, diğerleri hazırlıklara başlasın birazdan çocuklar gelecek.

Bayan Amaris Prensesi takip ediyordu, diğer hizmetliler de onlara söyleneni yerine getiriyordu.

Prenses Lenora: Evet ne oldu Bayan Amaris?
Hizmetli (Bayan Amaris): Hanım- Prenses Lenora hazretleri siz gittikten sonra Prens Douglas'ın uşağı geldi.
Prenses Lenora: Ee? Ne istiyormuş?
Hizmetli (Bayan Amaris): Size bir parşömen bıraktı ve çalınan mücevherinize benzeyen bir mücevher takıyordu, o olduğunu düşündüm ama neden mücevheri o kullansın diye de düşündüm.

Prenses Lenora elini kaldırdı ve parşömeni işaret etti hizmetli Bayan Amaris parşömen de yazılanları okumaya başladı..

'Sevgilerimle Prenses Lenora
Size çay teklifimi düşündüyseniz bugün ay doğmaya başladığı vakitte sizi ormanda ki barakada bekliyor olacağım biz çok küçükken krallıktan kaçıp orada oyunlar oynardık anıları gözden geçirmek için güzel bir yer olacağını düşündüm..

Gönderen: Prens Douglas.'

Prenses gülümsedi ve bir parşömen yazmak için masasına oturdu bu parşömen Prens Douglas için değildi orman içindi.

Çocuklar geldiğinde Prenses parşömeni bitirmişti ve elçiye teslim etti elçinin üstüne biraz da parfüm sıktıktan sonra ormana doğru bir yolculuğa çıktı.

Prenses Lenora: Merhaba çocuklar.
Çocuklar: Günaydın Bayan Elenor.
Prenses Lenora: Hadi oturun hikayemize başlayalım...

Lanetli LenoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin