Bahşedilen Hayat #17

0 0 0
                                    

Bont prensesi odaya taşıdı nabzı hâlâ yoktu kanlı ay neredeyse bitmek üzereydi vampirin bilinci yavaş yavaş yerine geliyordu.

Vampir: Be-ben neden bu haldeyim? Ah! Başım çatlıyor.

Bont vampirin sesini duydu, odadan dışarı çıktı vampirle göz göze geldiler.

Vampir: Bont! Prenses Lenora nerede? Harley neden baygın? Ben neden bu haldeyim? Kıpırdayamıyorum.
Bont: Bunları sen yaptın.
Vampir: Ne- neyi?
Bont: Harley'i bayıltan sensin kanlı ay yüzünden prensesi öldüren de sensin.

Vampirin gözleri büyüdü, bir şey söylemek istemiş gibi dudaklarını titretti daha sonrasında kafasını aşağıya eğdi gözleri doldu yere bir iki damla gözyaşı düştü.

Vampir: B-be-n mi ö-öl-dür-düm?
Bont: Evet.
Vampir: Kanlı ay yüzünden olmuş olmalı.
Bont: Evet.
Vampir: İstiyerek yapmadım.
Bont: Evet.

Bont vampirin üstündeki büyüyü kaldırdı, Harley'i yerden kaldırdı ve küçük bir yatağın üstüne yatırdı, kafası kanıyordu bu yüzden Bont yarası için şifalı otlar hazırlamaya başladı vampir ise prensesin yattığı yere gitti, ten rengi solmuştu boynundaki iki küçük delikten hâlâ birkaç damla kan akıyordu.

Vampir: Özür dilerim, sizi koruyamadım,  herkesten korumaya çalışırken kendimden korumayı başaramadım.

Vampir prensesin boynunu bir bandajla sardı, sabaha kadar da başında bekledi, sabah Bont vampirin yanına geldi vampir prensesin elini tutarak bekliyordu.

Bont: Krallığa haber vermeliyiz.
Vampir: Hepsi benim yüzümden.
Bont: Böyle olucağını kimse bilemezdi.
Vampir: Harley nasıl?
Bont: Uyandı şuan dışarı da perilerle uğraşıyor.

Vampirin parmağı prensesin bileğine dokunuyordu, vampir heyecanlandı, iki parmağını da bileğine yerleştirdi.

Bont: Bir şey mi oluyor?
Vampir: Nabzı. Nabzı atıyor.
Bont: Oh! Hayır.
Vampir: Bu ağır bir yük.

Bont prensesin bileklerine dokundu gerçekten de nabız vardı, vampir hüzünlü gözlerle prensesi izliyordu.

Prenses susamış hissediyordu, dili damağı kurumuştu ve sanki hava çok sıcaktı oluk oluk tirlediğini hissetti, etraf karanlıktı hiçbir şey göremiyordu, birisi çığlık atıyordu sanki, prenses ne olduğunu anlamaya çalıştı.

Vampir: BONT! BOONNTT
Bont: Efendim?
Vampir: Çığlık atıyordu bir iki saniye önce.
Bont: Bilincini bulmaya çalışıyor.
Vampir: Dudakları da kurumuş su mu içirsek?
Bont: Ben getiririm.

Prenses konuşma sesleri duyuyordu ama sesler suyun altından geliyordu, sesleri anlamak çok zordu, dudakları ıslandı boğazından aşağıya soğuk su aktı.

Vampir: O iyi olacak mı dersin?
Bont: Güçlü bir insan toparlayacaktır.
Vampir: Umarım.

Prenses boğuk sesleri kaybetti, yine birisi çığlık atıyordu, karanlığın içinde kayboldu, vampir ve Bont dışarı çıkıp biraz dinlenmesine izin verdi.

Vampir: Bunun için çok üzgünüm.
Bont: Senin yapabileceğin bir şey yoktu.
Harley: Zamanı geri alan bir büyücü bulalım.
Bont: Olmaz. Bu tehlikeli.
Vampir: Neresi tehlikeli?
Bont: Zaman ince bir çizgidir zamanda yolculuk bu çizgiyi kırar.
Harley: Demek ki bu yüzden Viki zaman yolculuğunda beni yanına almıyor.
Vampir: Viki de kim?
Harley: Viki zamanın bekçisi.
Bont: Zamanda olan her şey ondan sorumlu, o bir yönetici eğer birinin hayatında çok kötü bir gelecek varsa taki o zaman Viki zamanda yolculuk yapıp geleceğini düzeltir.
Vampir: Prensesin geleceğini değiştirmesini istemeliyiz.
Harley: Vampir prenses bence kulağa hoş geliyor.
Bont: Ash prensesin geleceğini değiştiremeyiz, bu kehanetle ilgili olmalı.
Vampir: Bu saçmalık!

O sırada prenses gözlerini açmıştı boynundaki sargı bezine eli gitti ısırıldığını hatırladı, küçük bir ayna buldu sargısını çıkartıp boynuna baktı ama hiçbir şey yoktu.

Prenses Lenora: Diş izleri yok mu? Nasıl? Beni ısırmadı mı?

Prenses diğer odalarda dolaştı ama hiç kimseyi bulamadı, dışarı çıkmaya karar verdi, üçü de yan yana dizilmiş oturuyorlardı sohbetleri çok koyu gözüküyordu.

Prenses Lenora: Beyler! Ne kaynatıyorsunuz?
Vampir: Kalkmışsınız, dinlenmeniz gerekiyordu.
Prenses Lenora: Hayır, gayet iyiyim, kendimi çok dinç hissediyorum.
Harley: Ne acı ne acı göz renginiz değişiyor.
Bont: Bu gayet normal o artık insan değil.
Prenses Lenora: Ow!
Vampir: Beni bağışlayın prensesim.

Vampir dizlerinin üstüne çöküp başını aşağıya eğdi, prenses yanına yaklaştı ve kafasını kaldırdı gözlerinde şefkat vardı gülümsedi.

Prenses Lenora: Hiç sorun değil, senin iyi olmana sevindim.
Vampir: Siz vampir gibi kokmuyorsunuz.
Harley: Hâlâ insan mı?
Vampir: Hayır insan gibi de kokmuyor.
Bont: Dönüşüm yarıda mı kaldı?
Vampir: Öyle bir şey imkansız, ısırıldıktan sonra ya vampir olursun ya da ölürsün.

Herkes şaşkınlıkla prensese baktı çünkü o artık ne insandı ne de bir vampir belki de bu hayat ona tanrı tarafından bahşedilmişti belki de kehanet için önemli bir olay olacaktı, Bont kitaplığında bulunan kitapları karıştırdı buna dair bir şey bulmayı umuyordu bu sırada prenses köşke gitmek için herkesten habersiz hazırlandı, biraz zaman sonra yola çıkmak üzere herkese veda etmek için seslendi.

Prenses Lenora: Beyler!
Vampir: Siz iyi misiniz? Bir şey mi hissettiniz?
Prenses Lenora: Endişelenme Ash ben iyiyim, köşke döneceğim.
Harley: Ne acı ne acı.
Prenses Lenora: Acı olan ne?
Harley: Prenses güneşte kavrulacak.
Prenses Lenora: Vampir olmadığımı söylediniz.
Bont: Ama insan da değilsiniz efendim.

Prenses gitmekte kararlıydı evini özlemişti, Bayan Amaris'i görmek, onunla konuşmak, içini dökmek istiyordu bu yüzden tek bir kelime etmeden arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı, vampir onun peşinden gitti.

Lanetli LenoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin