Dumanı tüten fincana ellerini sararak tüm vücudunu ısıttı pembe saçlı kız.
Dışarıda güneşli ama serin bir hava vardı. Normalde olsa her zamanki bahar havası der, gündelik işlerine odaklanır ve çimlerin kokusuna dikkat kesilmezdi bile.Ama şimdi gözlerini hep havada, sokakta gezen hayvanlarda, hayatın curcunasında koşup giden insanlarda gezdiriyordu. Kendini ve rutin işlerini düşünmüyor, içinde olduğu anın her detayını inceliyordu.
Çünkü her an hiç beklemediğin bir kıyamet kapını çalabilir ve bütün düzenin, alışagelmiş olduğun hayatın kayabilirdi. Durup soluklanmayı her insan unutuyordu sonuçta. Onu seven insanların varlığını, karşısına çıkan fırsatları ya da çok önemsiz bir detay olsa bile, yolda gülümseyerek kendine selam veren kişileri atlardı insan.
Sakura bunları en ala yapan kişi oldu hep. Şu an karşısında oturan oğlan, hayatında süpürüp attığı ve görmezden geldiği şeylerden biriydi sadece.
"Bu hayatı tekrar yaşayamaz mıyız Sasuke?" diye sordu, kafenin terasından gökyüzünü izlerken.
"Bilemem, ben tanrı değilim." Oğlan ise hayatta curcunaya kapılıp gidenlerden değil, bir şeyleri fark ederek yaşayanlardandı. O yüzden şimdi akıp giden hayat yerine karşısında oturan kızı izlemeyi tercih ediyordu. "Ama bir kez daha yaşayabilseydik bir kıymeti kalmazdı değil mi?"
Dudakları iki yana kıvrıldı kızın, gözlerini ona çevirdi. "Haklısın, bunu bilerek yaşamak lazım. Ama... seninle bir hayat daha hiç fena olmazdı. Bunların hiç olmadığı bir evrende; sen ve ben, sıradan bir randevuda, kol kola, belki bir sinemada belki de sahilde..."
"O zaman seni bu kadar sevmezdim belki." Karşısında duran kahveden bir yudum bile almamıştı oğlan. Üstünde Sakura'nın alışık olduğu okul forması değil, şık bir kazak vardı. Okuldaki gibi dağınık değildi saçları, randevuya yakışır şekilde taranmıştı.
"Kolay yaşanabilecek bir hikayemiz olsaydı bu kadar güçlü duygularımız olmazdı. Normal bir hayatta daha az sevebilirdim seni, şimdiki umutsuz aşkıma nazaran." Kara gözleri ışıl ışıl oldu mavi gökyüzünün altında. "Yine de bu bahtsız kaderden kaçmanı isterdim."
"O zaman tanışamazdık ki?"
"Tanışmayalım. Ben varlığını bilmeden de severdim seni. Kaçıp başka bir diyara gitseydin de yaşamasaydın bu kıyameti."
Kız doya doya bakmak istese de gözlerini hafifçe yumdu, "Sen de hak etmedin bu kıyameti."
"Seni tanımak benim cennetimdi."
Sokakta bir köpek havladı, uyuşuk bir kediye. Masum gözüken kedi birden tüylerini kabartarak kendinden büyük hayvana patisini salladığında, köpeğin derhal havası söndü ve uzaklaştı. Onları izlerken elindeki kupayı sıktı Sakura.
"Pişman olduğun bir şey var mı?" diye sordu pembe saçları hafifçe rüzgarda sallanırken. Kendi pişmanlıklarını iyi biliyordu.
Oğlan dudaklarını büzüp düşündü biraz. "Bir önemi var mı? Nasılsa birazdan yok olup gideceğiz. Araf uzun sürmüyor."
Yeşil gözlerini tekrar ona çevirdi Sakura. Lacivert kazağı, kol saati ve yüzükleriyle ne kadar güzeldi. İlk görüşüydü onu bu şekilde. Kendisinin ise beyaz çiçekli bir elbisesi vardı; hayattayken böyle cıvıl cıvıl kıyafetleri içten içe beğense de karakteri gereği hep kapalı tonlar giyinmişti. Keşke istediği kadar giyseydi.
Sasuke yavaştan ayağa kalktı. Elini centilmen bir havayla kıza uzattı. "Gidelim mi?"
Kupayı masaya bırakıp elinden tuttu Sakura. İkisi sadece gözlerine baktı bir süre, sondu çünkü. Kız titrek bir nefes aldığında gülümsemeye çalıştı. Onlar birbirlerine bakarken etraflarını saran duvarlar yavaş yavaş yok oluyordu. İnsanlar, masalar, ayakları altındaki zemin ve sesler tek tek kayboluyordu hiçliğin içinde. Bunlar gerçekleşirken gözlerini bir an olsun ondan ayırmıyordu Sakura ama giderek içindeki korku büyüyordu.
Tuttuğu elini sıktığında Sasuke gülümsedi. "Az önce çok emin konuştum ama... belki de ikinci bir şansımız olur Sakura. Başka bir evrende tekrar birbirimizi buluruz, tanrı istese bunu yapabilir değil mi?"
Artık gülümseyemiyordu Sakura. Yaşlar usul usul yanaklarından akarken ikisi tamamen boşluktaydı. "Beni bul tamam mı? Ne pahasına olursa olsun bul."
Oğlan kocaman gülümsedi yaşlı gözlerine karşın, "Tamam."
Gözlerini birbirlerinden ayırdıklarında doğrudan karşıya baktılar. Boşluğun içinde gördükleri kalabalık gruba doğru. Işıklar içinde parlayan arkadaşları tıpkı onlar gibi güzel giyimliydi. Naruto, Hinata, Neji... hepsi orada gülümsüyordu. Onları gördükçe ikisi de çabucak hareketlendi. Oraya doğru yürüdüler boşluğun içinde.
.
.
.hala kütüphanelerinizde mi bilmiyorum 😥
bu finale ister araf deyin ister öteki taraf, ister ölmeden önce görülen hayal deyin ister rüyadan uyanış.
size kalmış. ucunu tamamen açık bırakıyorum. bunu yaptığım ikinci hikaye olduNoktayı biraz geç koyduk buna sorry
Yaza kadar ghost kullanıcıyım🥺❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Walking Death | Sasusaku
FanfictionBir gün zombilerin şehiri kuşatması üzerine, buna okulda yakalanan gençlerin hayatta kalma mücadelesi başlar.