45. GERÇEKLER

2.5K 146 87
                                    

Öyle içtenlikle anlatmıştım ki Dumbledore gözlerini gözlerimden ayırmıyor dikkatle beni dinliyordu. Biraz gözlerim dolmuştu açıkçası ama Dumbledore'un karşısında ağlamayacaktım.

Albus Dumbledore: Pansy Parkinson demek. Ailesiyle McGonogall iyi anlaşır. Ama bu haberi ailesine bildirmek korkunç olur. Bayan Parkinson'un kısa sürede bulacağımıza inandığım için, ailesine haber göndermeyeceğim. 5 gün sonra tatile gireceksiniz. Eğer o zamana kadar Parkinson'u bulamazsak...

Y/N: Bulacağız Profesör, ben bulacağım. İzninizle.

Kapıdan hızla çıkıp odama yöneldim. Bugün uyumak yoktu. Kimse gelmese bile Pansy'yi bulacaktım. Bana not gönderen kişiyle iletişime geçmem gerekiyordu. Hızla dolabımdan asamı alırken daha önce olmadığına emin olduğum bir kağıt gördüm. Sevinçle kağıdı aldım ve tahmin ettiğim gibiydi. Pansy'yi kaçıran kişinin yazısı, ve kağıdın şekli aynıydı.

"Arkadaşın şuan derin bir uykuda. Merak etme ölmedi. Eğer arkadaşını kurtarmak istiyorsan bu gece saat 2'de yasak ormana gel. Tek gel ama kimseye haber vermezsen arkadaşın zarar görmez :)"

Saat 1'di. Bu kağıt daha önce koyulmuştu ben yeni fark etmiştim. Draco bugün babası acil çağırdığı için malikâneye gidecekti bu yüzden rahattım.

Saat 1:20'de şatodan çıktım koşarak yasak ormana ilerledim. Korkmuyordum çünkü karanlık alışık olduğum şeydi. Adımlarımı yavaşlattım ve yerde hareketsiz yatan birisini gördüm bu Pansy olmalıydı. Koşarak yanına gittim. Nabzı yerindeydi. Bir yerinde birşey yoktu sadece uyuyordu. Pansy'yi dizlerime alıp öptüm ve kokladım onu çok özlemiştim.

??: Bu kadar hasret yeter.

Yüzünü göremediğim bir adam asasını Pansy'ye doğrulttu bilmediğim bir büyü yaparak ortadan kaldırdı. Ayağa kalkıp asamı ona doğrulttum.

??: Merak etme odasına gönderdim. Zaten benim istediğim sensin...

Y/N: Sende kimsin?!

??: Kim miyim?

Y/N: Kimsin dedim!?

??: Marcus..

Y/N: MARCUS MU? O KİM?!

MARCUS: Aslında beni en iyi tanıyan sendin. Ama o iğrenç baban yüzünden artık hatırlamıyorsun!

Y/N: BABAMIN ADINI AĞZINA ALMA!

MARCUS: Sakin ol Y/N. Sana asla zarar vermem. Sadece benimle gelmeni istiyorum herşeyi anlatacağım söz.

Y/N: Sana nasıl güveneyim?

Marcus elindeki kağıdı bana uzattı. Genç kızıl saçlı bir kadının kucağındaydım. Bu benim bebekliğimdi.

Y/N: Ama bu nasıl olur?

MARCUS: Gelecek misin?

Y/N: Evet...

*

Marcus beni daha önce hiç görmediğim bir yere getirdi burası büyük ama dışı eski, kullanlmayan bir Malikâne'ye benziyordu. Yol boyunca asla konuşmadık ve beni rahatsız edecek hiçbir harekette bulunmadı.

Malikâneye girdiğimizde son derece lüks, markalı laminant ve parkelerle döşenmiş bir salona girdik. Herşey siyah ve yeşil renklerindeydi. Hogsmeade'e gökyüzünde gördüğümüz ölüm yiyen işareti tablolarda çizilmiş, asılmıştı. Marcus beni yukarıya mutfağa çıkardı. Burada ev cinleri vardı. Daha önce birkaç kez görmüştüm.

Y/N: Burası neresi?

MARCUS: Eski evimiz.

Y/N: Evimiz?

Marcus yüzündeki iğrenç maskeyi çıkardı. Kıvırcık saçlı, yüz hatları oldukça belirgindi. Ama benden büyük olduğu apaçık ortadaydı.

MARCUS: Gel otur. Herşeyi anlatacağım.

Merakla sandalyeye oturdum. Marcus ise karşıma oturdu ve gözlerimin içine bakarak anlatmaya başladı.

MARCUS: Sen ilk doğduğun zaman... O kadar mutlu olmuştum ki. Dünya'nın en mutlu insanı ben olabilirdim. Ama babam sevinmemişti. Sevindiysede sevincini bizden saklıyordu. Çünkü babam bir ölüm yiyendi. Lord Voldemort'un verdiği görevleri yapıyordu. Lord babamdan, seni öldürmesini ister diye korkuyordu. Annem ise telaşlanmaması gerektiğini söylüyordu. Ben ise daha hiçbir şey anlamıyordum çünkü 5 yaşındaydım. Birkaç yıl sonra ben 16 yaşıma girdiğimde, babam öfke ve üzüntüyle yanıma geldi. Arkasından da... Lord Voldemort... Benden kolumu açmamı söylediler. Ne yapacaklarını biliyordum. Babam gözleri dolu bir şekilde bana baktı. Kollarımı açmaya mecburdum çünkü karşımda tüm büyü dünyasının korktuğu Lord Voldemort vardı. Kolumu açtığımda, Lord Voldemort asasını koluma bastırdı. Kolumda bir ölüm yiyen işareti oluşmaya başladı. Ama o kadar yavaş ve acı verici oluşuyordu ki.. Çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum.

Marcus ellerimi tuttu ve bana kırmızı gözlerle bakmaya devam etti.

MARCUS: O gece annem ve ben o kadar çok ağlamıştık ki... 1 yıl sonra senin 11. yaş gününde Lord, annemi ölüm yiyen yapmak istedi ama annem buna karşı çıktığı için ona Avada Kedavra büyüsü yaparak onu öldürdü. Ondan o kadar çok nefret ediyordumki... Babam Hogwarts'a göreve başladığında seni bakıcılara vermek zorunda kaldık. Seninle çok fazla anımız vardı. Ama bir gün... Lord babamdan seni öldürmesini istemiş. Çünkü sen çok iyi birisi olacakmışsın. Lord bunu ölüm yiyen olan bize uygun görmedi ve bu ölüm görevini bana verdi. Babam bazı görevler yaptığı için Lord babamı bağışlamış ve senin hafızandan sadece beni silmesini, ve beni uzak bir yere göndermesini istemiş. Babam bunu yaparken çok ağlamıştı. Bende öyle. Daha sonra babam beni uzak bir yere yolladı. Ondan nefret etmiştim ama yinede seviyordum. Artık babam ve sen kalmıştın. Öyle böyle derken sen bana gel diye Pansy'yi kullandım. O da senin oturduğun sandalyede oturdu ve onada herşeyi anlattım. Babam benim geri geldiğimi bilmiyor. Henüz söylemedim. Ben aslında senin abinim Y/N. Ama beni hatırlamıyorsun...

İkimizde göz yaşlarımıza hakim olamıyor ağlıyorduk.

Y/N: Peki beni geri gönderecek misin?

MARCUS: Evet ama babam bana ulaşmaya çalıştığında...

*

Hogwarts'a döndüğümde herkes bahçede toplanmıştı. Kalabalığın içine girdim. Beni gören babam koşarak ellerimi tuttu. Buna oldukça şaşırmıştım.

S. SNAPE: Seni çok merak ettik kızım! Bizi çok meraklandırdın.

Draco arkamdan bana sarıldı. Diğerleride üzgünce bana bakıyordu.

McGonogall: Evet öyleyse herkes yatakhanelerine gitsin!

Draco'ya döndüğümde çok ağladığı belli oluyordu. Yüzüme biraz sinirle ve korkuyla baktıktan sonra ellerimden ayrılıp McGonogall'ın arkasından gitti.

S. SNAPE: Neredeydin? Bizi çok meraklandırdın.

Y/N: Baba sonra anlatırım şuan gerçekten çok yorgunum.

Başını onaylarak salladı. Sarıldıktan sonra odama gittim. Draco yatağın üzerine oturmuş elleri başında titreyerek oturuyordu. Odaya girer girmez yanına eğildim. Ellerini tuttuğumda yüzüme baktı.

DRACO: Bir kadın için bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum... Bizi çok endişelendirdin güzelim. Sakın bir daha böyle birşey yapma. Gittin sandım...

Y/N: Şştt bebeğim birşey yok. Sadece hayatım hakkında gerçekleri öğrendim...

~~~~

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi bekliyor olacağım. Bölümleri geç attığım için üzgünüm iş yapmaktan telefona bakamıyor haldeyim💀

Vote vermeyi unutmayınn!

Suçluluk | Draco MalfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin