Kabullenme zamanı

15 2 2
                                    

Sabah saçlarımı okşayan ellerle uyandım. Hâlâ Michael ile uçurumun kenarındaydık. Uyandığımı görünce kulağıma eğilip fısıldadı.
"Birileri yokluğumuzu fark edip bizi aramaya çıkmadan dönsek iyi olur."
Hâlâ çok uykum vardı o yüzden başımı sallamakla yetindim. Beni saran kollarını kendine çektiğinde soğuk hava kıyafetimin üzerinden bile tenimi ısırmaya başladı ve ben onun aslında sıcaklığına ne kadar ihtiyacım olduğunu fark ettim. Toparlanıp ayağa kalktığımızda her zamanki gibi beni geride bırakıp hiçbir şey olmamış gibi uzaklaşacağını düşünmüştüm ama o elimi sıkıca tutup benimle kampa doğru yürümeye başladı.

Kampa iyice yaklaştığımızda bizi fark eden erkenden uyanmış birkaç kişi şaşkınlıkla bize bakmaya başladı. İçten içe beni dikkatle süzmelerinden rahatsız olsam da elimi tutan sıcak elleri sımsıkı kavrayınca hepsini yok saymak daha kolay geldi. Evimin önüne kadar benimle geldi ardından bir süre kapının önünde bekledik ama ikimizde utanmıştık ve birbirimizin gözlerine bakamıyorduk.

Derin bir nefes alıp verdim. Yorgun görünüyordu bu yüzden elini bırakıp ona sarıldım ve gidip dinlenmesini söyledim. Yüzüne hayran olduğum gülümseyişini takınıp geri geri yürüyerek uzaklaştı. Bende eve girip kendimi yatağıma attım. Uzun zamandır ilk kez bu kadar mutlu hissediyordum ve kimsenin bunu bozmasına izin vermek istemedim. Tişörtümü kokladığımda Michael'ın kokusu şimdiden kaybolmaya başlamıştı. Keşke daha sıkı sarılsaydım belki kokusu daha uzun süre kalırdı. Ya da onunla mı gitseydim ne de olsa bu evde benim için bir şey kalmamıştı artık. Sonra bu düşünceden vazgeçtim onu ilk günden sıkıp benden kaçmasını istememiştim. Üzerimi değiştirip yatağa uzandım tekrar ve Michael'ın kokusu sinmiş tişörte sarıldım. Tam uykuya dalacakken pencerede bir tıkırtı duydum. Bir an durup acaba yanlış mı duydum diye düşündüm ama tekrar aynı sesi duyunca başımı pencereye çevirdim. Zar zor pencereme tutunmuş Michael'ı görmemle koşarak gidip pencereyi açtım.

"Ne yapıyorsun? Ya düşüp yaralansaydın?"

Sinsice sırıtıp sorumu duymazdan geldi. Sonra beni peşinden çekip yatağa uzandı. Yanına uzandığımda beni göğsüne çekip sarıldı. "Uyuyamadım bir türlü burada kalsam biraz olur mu?"

Başımı sallayıp üzerimizi örttüm. Sonra Michael uyuyana kadar bekledim. Ardından bende uyuyana kadar huzurlu bir şekilde uyuyan yüzünü izledim.

Bir esinti hissedip uyandığımda hava kararmıştı. Sabah açık kalan pencereden rüzgâr odaya doluyordu. Kollarında olduğum adama baktım, hâlâ uyuduğuna göre gerçekten çok yorgun olmalıydı. Onu uyandırmamaya özen göstererek kollarının arasından çıktım ve pencereyi kapattım. Sessizce odadan çıkıp mutfağa gittim. Evde kimse yok gibiydi yeni normalim buydu sanırım. Kimsenin olmadığı bir eve uyanmak. Düşünmeyi bırakıp yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladım. Evi yemek kokuları doldurmaya başladığında aklıma eski evimiz geldi. Evi saran annemin yemeklerinin kokusu hepimizin mutlu bir şekilde oturduğu o kocaman aile masamız. Artık her şey geride kalmıştı. Düşüncelere dalmışken mutfağın kapısından gelen seslerle arkamı döndüm. Michael uykulu gözleriyle kapıda dikiliyordu, gülümseyip yanağına bir öpücük kondurdum. Masaya oturmasını isteyip ikimiz içinde yemek koyup bende oturdum. Ortam sessizdi ama rahatsız edici değildi. İkimizde sessizlik içinde yemek yiyip yan yana olduğumuz zamanın tadını çıkarıyorduk. Yemeğin ardından sofrayı birlikte topladık ve Michael gidip diğerlerini kontrol etmesi gerektiğini söyledi. Biraz üzülmüştüm, onunla daha fazla zaman geçirmek istiyordum ama sorumlulukları vardı. Bu yüzden surat asmayı bıraktım. Kapıdan çıkmadan arka cebinden telefonumu çıkarıp göz kırparak bana uzattı ve akşamın serin ve kararmaya başlayan havasında koşarak uzaklaştı. Telefonu alıp açtığımda "Hayatımın erkeği" isim etiketiyle kendi numarasını kaydettiğini fark ettim. Gülerek isim etiketini düzelttim ve uyumaya gittim.

UçurumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin