Kayıplar ve Yeni Başlangıçlar

14 2 2
                                    

~EVÂNGELİNE~

Michael'ın arkasından arabaya geçerken tüm aile olarak çekildiğimiz son fotoğrafı mutfaktaki masanın üzerinde unuttuğumu fark ettim. Michael'a evde unuttuğum şeyler olduğunu ve hemen döneceğimi söyledim. Bahçede dolanıp arka kapıya gelmiştim ki evimizin kapısının büyük bir gürültüyle kırıldığını duydum. Neler olduğuna anlam veremeden arkamdan gelen biri ağzımı kapatıp beni hızlıca kapıdan uzaklaştırdı. Korkuyla çırpınırken başımı kaldırmamla Michael'ı gördüm. Ellerinden kurtulmak için çırpınırken beni en yakınımızdaki ikimizi de arkasına saklayabilecek kadar büyük ağaca sürükledi. Neler olduğunu anlayamamıştım ama buradan salonumuzun ortasında dizleri üzerinde duran annemi ve başında dikilen biri daha yaşlı olan 5 kişiyi gördüm. Kim olduklarını bilmiyordum. Annemden ne istiyor olabilirlerdi, bugün eve geldiğimizde annemi yaralamış olanlarda onlar mıydı?

Adamların ne yaptığını görebilmek için Michael'ın kollarında kıpırdandım. Yaşlı olan adam annemle bir şey konuşuyordu. Buradan ne konuştuklarını duyamasam da annemin sinirli bakışlarını yakalamıştım. Adam ise sadece neşeli denilemeyecek derece insanı ürperten bir gülümsemeyle anneme bakıyordu. Sonra arkasındaki adamlardan birine bir işaret verdi. Michael olacakları hissetmiş gibi beni ağacın arkasına çekmeye çalıştı. Geç kalmıştı her şeyi görmüştüm. O adamın annemi acımasızca bıçaklayışını görmüştüm ve annemin acı dolu çığlığını da duymuştum. Korku ve şaşkınlıktan uyuşmuş şekilde donakaldım. Michael'da beni ağacın arkasına çekti.

Orada ne kadar kaldık bilmiyorum. Michael beni omzuna atıp koşar adım uzaklaştığında donmuş vücudum çözüldü. Tek düşünebildiğim bu şekilde evi terk edemeyeceğimdi. Hayır, hayır annemi orada tek başına ölüme bırakamazdım bir şeyler yapmalıydım. Beni bırakması için Michael'ı tekmelemeye başladım. Bağırmak istiyordum ama sesim çıkmıyordu. Giderek evden, annemin yerde yatıp ölümü bekleyen bedeninden uzaklaşıyordum. Michael beni arabanın arka koltuğuna bindirip aceleyle yola çıktı.

Herakles bir şeyler soruyordu ama onu duyamıyordum. Gözlerimin önünde adamın annemi bıçaklayışı başa sarıp tekrarlanıyordu, kulaklarımda da annemin çığlıkları çınlıyordu. Onu orada bıraktığıma hâlâ inanamıyordum. Lütfen, lütfen biri tüm bu gürültüyü duymuş ve annemi kurtarmaya gelmiş olsun lütfen.

Arkamızdan geleceğine söz vermişti. Biz önden gidecektik o da iyileşince aramıza katılacaktı. Annem verdiği sözleri hep tutardı. Evimize bu şekilde dalan onu yaralayan (öldüğüne hâlâ inanmak istemiyordum.) insanlar kimdi? Annemden ne istiyorlardı? Annem onları tanıyor görünüyordu daha önce de gelip anneme zarar vermişler miydi?

Araba durana kadar kafamda bir ton soru döndü. Yaşadıklarımı tek tek gözden geçiriyordum, bir rüya olması için dua edip aynı anda rüya olduğuna dair bir işaret arıyordum. Araba durduğunda artık daha fazla dayanamadım. Kendimi dışarı atıp en yakındaki ağaca kustum. Herakles'in yanıma geldiğini ancak midemde bir şey kalmayınca fark ettim. Biraz kendime geldiğimde Sam ve Michael'ın konuştuklarını duydum ama sanki duymuyordum. Michael arkasını döndüğünde içimde nereden geldiğini anlayamadığım bir öfke belirdi. Tekrar duymaya ve konuşmaya başladım.

"Neden annemin yanına gitmeme izin vermedin. Onu kurtarabilirdik. Annem şimdi burada bizimle olabilirdi." Belki daha ölmemişti bir şekilde onu kurtarabilirdim. O adamların dikkatini dağıtıp annemi alıp kaçabilirdik ya da birilerine haber verip o adamları yakalamalarını sağlayabilirdik. Zihnimden tüm bu olasılıklar geçiyordu.

"Onu kurtaramazdık. Denesek bile bu sadece bizimde annenle ölmemizle sonuçlanırdı." En azından bu kadar vicdan azabı çekmezdim. Onu arkada bırakmak canımı yakıyordu, onun yanında ölmek şu an bu o kadarda kötü gözükmüyordu. Üstelik sadece 5 kişilerdi Herakles'i de sayarsak 3 kişiydik zorlanırdık ama annemin de yardımını alabilirsek o adamlardan kurtulabilirdik.

UçurumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin