~Evângeline~
Dönüşümüm Michael'ın anlattıklarına benziyordu. İçimde büyük bir güç uyanıyordu. Ardından ellerimde bir hareketlilik oldu. Ellerime bakınca aynı Amy ile kavga ettiğimiz zaman ki gibi tırnaklarımın uzadığını fark ettim. Ardından sanki tüm gücüm göğüs kafesimde toplandı. Ne olduysa ondan sonra oldu. Göğüs kafesimdeki her kemiğinin tek tek kırıldığını hissettim. Çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum.
Michael'ın nasıl anladığını bilmiyorum ama yanıma gelmişti. Yanıma çömelip elimi tuttu. Ardından da başımı kucağına aldı. Hareket edemeyecek kadar çok canım acıyordu. Bedenimdeki her kemik tek tek kırılıp tekrar kaynaşıyordu. Tüm bu süreçte ter içinde kalmıştım. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Ama kemiklerimin kırılması durmuştu. Bedenim yere yakındı. Ellerimi önüme uzattım. Hala benim ellerimdi. Sonra yavaşça üstünde tüylerin çıkmasını seyrettim. Ve yavaşça tüm vücudumun kurda dönüşmesini göz ucuyla takip ettim. İçgüdülerim her zamankinden daha güçlüydü. Ve bana bir kurt gibi davranmamı söylüyordu. Başımı aya doğru kaldırdım. Ve kendimi serbest bıraktım. Ne mi oldu? Uludum. Ve benimle birlikte uluyan birkaç kişi daha duydum. Ama asıl fark ettiğim diğer sesler geldiğinde kulaklarımın dikilip sese yönelmesiydi. Heyecanla kendimdeki bu yeni keşifleri incelerken gözüm bende uzaklaşmaya başlayan Michael'a takıldı.
Hızlı adımlarla aramıza mesafe koyarken birden duraksadı ve göz açıp kapayıncaya kadar dönüşümünü tamamladı. Göz alıcı beyaz tüylerine tekrar göz gezdirdim sonra kafamın içinde sesini duydum.
~Dikkatli ol kızıl.
Ve gitti. Neden gittiğini bilsem de tek başıma kalmak beni korkutmuştu.
Dönüştüğüm yerde kalmanın daha güvenli olduğunu düşündüğümden olduğum yere uzandım. Dolunay nedeniyle kendimi kaybedeceğimi söylese de hala oldukça kendimdeydim acaba bu cadı kanı taşıdığımdan kaynaklanmış olabilir miydi? Sadece zamanla yorulduğumu hissettim. Dolunay yavaşça kaybolmaya, gece bitip yerini gün ışığına bırakmaya başladığında insan halime dönüştüm. Kurda dönüşmek bu kadar acılı ve zorken insan haline dönmek şaşırtıcı derecede kolaydı. Michael'ın bahsetmeyi unuttuğu şey dönüşümlerden sonra bedenen ve zihnen gerçekten yorgun hissediyor olmaktı.
Yerde uzanmış gücümü toplamaya çalışırken yaprak hışırtıları duymaya başladım. Diğerleri gibi kurt duyularımı kullanıp etrafımı anlamaya çalıştım, tek anladığım ise hışırtıların rüzgârdan dolayı değil birileri üzerine bastığından oluşmasıydı. Gelenlerin kim olduğunu ne kadar merak etsem de gözlerimi açık tutmaya yetecek enerjim kalmamıştı.
~Michael~
Zorlukla gözlerimi açıp etrafıma bakıp ormanın neresinde olduğumu anlamaya çalıştım. Dün Kızıl'ın yanında dönüşmemek için kendimi çok zorlamıştım. Sonuçta da dönüşümün çok hızlı ve acılı olmuştu. Yattığım yerden kalkıp Kızıl'ın da kampta olduğunu ümit ederek kampa yöneldim. Dönüşenler yavaş adımlarla kampı doldurmaya başlamıştı. Kampta Kızıl'ın kokusunu alamadığımdan ormanla kampın birleştiği yerde oturup beklemeye başladım.
Yorgunluktan oturduğum yerde uyuyakalmışım Brad'in beni dürtmesiyle uyandım. Ne oldu dercesine ona baktım. "Sam çağırıyor. Dün geceden sonra bir kaç kişi kayıpmış. Sanırım Theo da bir haltlar karıştırmış beni de çağırdı."
"Ormanda kaybolmuşlardır. Bir kaç kişiyi toplayıp ormana gitsinler. Ya da bir yerde bayılıp kalmışlardır. Sen git. Şimdi onlarla hiç uğraşamam. "
"Sen bilirsin ama bir iki kayıp için ortalığı böyle ayağa kaldıracağını sanmıyorum. Ayrıca... Sanırım Kızıl da dönmemiş. "
Oturduğum yerden kalkıp koşar adımlarla Sam'in evine doğru gittim. Brad de arkamdan geldi. Sam'in evine geldiğimizde derin bir nefes aldım. İçerde başkaları da vardı ve gergin bir atmosfer seziyordum. Nefesimi toparlayıp sakinleşince kapıyı çaldım. Elizabeth endişeli bir şekilde kapıyı açıp tekrar içeri Sam'in yanına döndü. Ben ve Brad içeri adım attığımız anda içerideki karmaşanın sesi kesildi. Merakla Sam'e döndüm. Kızıl'a ne olmuştu, niye herkes toplanmıştı kafamda birçok soru vardı ama susup sert bir ifadeyle odadakileri süzdüm. Kurt sürüsünün tüm eski ve güçlü üyeleri toplanmış, bana hala destek olanlarda olmayanlarda aynı odadaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurum
FantasyYaşananlar bir sis bulutu gibi çökmüştü kızın omuzlarına. Nefes almasını güçleştiriyordu. Karşısında ona bakan adamın gözlerindeki çaresizliği gördükçe daha da nefes alamaz oluyordu. Sanki tüm evren onların bir arada olmalarına karşıydı. Ne kadar de...