Elsa ile birlikte Elizabeth'in yanına gittiğimizde Diana ve Andrea'nın aynı yerde hiç bir şey olmamış gibi yaptıkları işlere devam ettiklerini gördüm. Sanki ben yokmuşum gibi. Üzüntümü belli etmemeye çalışarak Elizabeth'in yanında durdum. Beni fark etmesi için hafifçe öksürdüm. İrkilerek bitkilerinden kafasını kaldırıp bana döndü.
"Gelip gelmeyeceğin konusunda kararsızdım ama buraya dönmeye karar verdiğine çok sevindim." İçten bir gülümsemeyle söylese de bana inandırıcı gelmemişti.
Tarlanın biraz daha iç kısımlarına gidip konuşmaya başladık.
"Sam durumdan biraz bahsetti. Konuşmanın iyi geçmesini umuyordum ve şuan burada durduğuna göre iyi geçmiş gibi görünüyor."
Başımı salladım sadece. "Güçlerimi nasıl açığa çıkaracağımı öğrenmek istiyorum ve ne olduklarını."
O da başını sallayıp beni yakındaki bir ağacın gölgesine oturttu. Göz ucuyla Elsa'nın nerede olduğuna bakınırken çok uzağımda olmayan ama daha derinlerde kalan bir ağacın altına oturmuş beni beklediğini gördüm. Beni fark edince güven verici bir gülümseme gönderdi. Elizabeth tarladaki küçük kulübeden elinde tütsüler ve bir fincanla geri döndü. Tütsüleri gösterip "Sandal ağacı ve Yasemin seni sakinleştirir bu da papatya ve yaban mersini çayı konsantre olmana yardımcı olur." Çayı bana uzatıp tütsüleri yakmaya koyuldu. Bana verdiği çayı büyük yudumlarla hemen bitirdiğimde uzanıp bardağı aldı ve uzak bir köşeye bıraktı. Sonra gelip karşıma oturdu ve meditasyon yapmaya başlayacağımızı bu şekilde güçlerimle aramdaki kopmuş bağı onarabileceğimi söyledi. Ardından Elsa yanımıza geldi ve bana duygularımı bulmamda rehberlik edeceğini söyledi. O an Sam'in dediği şeyi hatırladım o duyguları okuyup manipüle edebiliyordu.
Bana söylediği gibi gözlerimi kapatıp nefes alış verişime odaklandım. Bana uzun gelen bir sürenin sonunda tekrar Elizabeth'in beni yönlendiren sesini duydum.
"Senden en mutlu olduğun anlardan birini düşünmeni istiyorum."
Aklıma babamla gittiğimiz son avlardan birisi gelmişti. İlk kez o gün okumla bir av yakalayabilmiştim ve bunu kutlamak için av dönüşü en sevdiğimiz dondurmacıya gidip beraber zaman geçirmiştik. Gülümsediğimi hissettim.
"Evângeline şuan hissettiğin bu duyguyu hatırlayıp bu duyguya tutunmanı istiyorum. Ve hazır hissettiğinde seninle bir yolculuğa çıkacağız."
Başımı salladım ve o anki mutluluk hissimi düşünüp ona tutunmaya çalıştım.
"Şimdi senden en mutsuz olduğun anlardan birini düşünmeni istiyorum."
Aklıma yine babamın ölüm haberini aldığım an geldi hâlâ dün gibi aklımdaydı. Kapıyı annem açmıştı, konuşulanları hiç birimiz duyamasak da kapıyı kapattığında annemin yüz ifadesinden bir şeylerin ters gittiğini anlamıştık. Bütün gece oturma odasında birbirimize sarılıp ağlamıştık. Gözlerimden yaş geliyordu durdurmaya çalışsam da başaramadım.
"Ağla ve içinde tuttuğun tüm gözyaşlarını boşalt. İçindeki tüm olumsuz duyguları boşalt." Uzun sürse de sonunda ağlamam bittiğinde Elizabeth'in sesini duydum.
"Şuan hissettiğin duyguyu tanımanı istiyorum. O da sevincin gibi senin ama onu kabullenmen lazım." Derin bir nefes alıp dediğini yapmaya çalıştım başarıp başarmadığımı anlamasam da.
"Güzel. Şimdi senden en çok korktuğun anı düşünmeni istiyorum ve korkunu bastırmadan yaşamanı." Aklıma evden kaçtığımız evimizi avcıların bastığı gün geldi. Korku hissetmiyordum karmaşık hissediyordum sadece nedensizce. Sonra Elsa'nın sesini zihnimde duydum. "Evân rahatla, bana güven." Derin bir nefes alıp gevşemeye çalıştım. Her nefesle içime dolan o panik duygusunu ve kaçma isteğini hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurum
FantasyYaşananlar bir sis bulutu gibi çökmüştü kızın omuzlarına. Nefes almasını güçleştiriyordu. Karşısında ona bakan adamın gözlerindeki çaresizliği gördükçe daha da nefes alamaz oluyordu. Sanki tüm evren onların bir arada olmalarına karşıydı. Ne kadar de...