Biz Kimiz?

8 3 4
                                    

Kurtlar uzaklaşmış olsa da korkudan titriyordum. O kadar titriyordum ki düşmemek için ağaca kollarım ve bacaklarımla sarılmam gerekmişti. Korkudan aldığım nefeslerin sesini duyup geri gelmesinler diye elimle ağzımı kapattım. Coraline'ı merak etsem de bakmaya cesaret edemiyordum. Kurtlar ona saldırdığında nasıl ulaşamamışlardı anlayamamıştım. Gözlerimi sıkıca kapattım ve içimden bunların bir rüya olmasını dileyerek tekrar açtım. Ama aynı yerde ağaca sıkı sıkı sarılmış haldeydim. Bir hışırtı duyduğumda korkuyla daha sıkı ağaca sarıldım. Ama gelen Coraline'mış, kısık sesle bana seslenip hemen ağaçtan inmemi söyledi. İnebileceğimi düşünmemiştim ama geri dönme ihtimallerine karşı hemen kampa dönmemiz gerektiğini söyledi. Bunun üzerine elimden geldiğince hızlı bir şekilde ağaçtan indim ve arabaya doğru koştuk. Bu kez sürücü koltuğuna Caroline geçip hızla kampa doğru sürmeye başladı. Andrea bir korkudan titreyen bana bir ifadesiz suratıyla arabayı süren Coraline bakıp duruyordu. İkimizde açıklama yapacak halde değildik. Kampa geldiğimizde Coraline bir şey demeden yanımızdan hızla ayrıldı. Bende Andrea'yı peşime takıp acele adımlarla Diana'yı aramaya başladım. Elizabeth ve Diana'yı yine küçük tarlada buldum. Benim halimi gördüklerinde ikisi de şaşırmıştı. Diana hemen sorular sormaya başlasa da sadece yanlarında durup oku sürdüğüm yayla etrafı temkinli bakışlarla süzmeye devam ettim. Akşama doğru Elizabeth üçümüzü arkasına katıp bizi eve götürdü.

Eve geldiğimizde Diana ve Andrea üstlerini değiştirmek için içeri girdiklerinde Elizabeth beni mutfağa çekti.

"Evângeline neler oluyor? Geldiğinizden beri etrafa korkuyla bakıyorsun ve titriyorsun."

Gördüklerimi anlatıp anlatmamak arasında gidip geldim. Gördüklerimin gerçek olduğundan ben bile emin değildim çünkü. Birkaç kez konuşmak için ağzımı açsam da sözcükler ağzımdan çıkmadı. Elizabeth üzerime gelmedi, ellerimi avuçlarının içerisine aldı. O zaman vücudumun buz kestiğini fark edebildim. O ellerimi ısıtırken birazcık kendime geldim. Olanların bizi çok sarstığını ve istersek akşamı bizle geçirebileceğini söylediğinde kabul ettim. Düzgün düşünemiyordum ve şu an düzgün düşünebilecek birisine ihtiyacımız vardı.

Elizabeth sıcak bir duşun beni kendime getireceğini söylediğinde itiraz edemedim. Tam odama giderken evde hiç erzak kalmadığını fark ettiler. Aslında yürümekte zihnimi açardı bu yüzden mutfak için erzakları alma görevini üstlenip evden çıktım. Elsa bana yiyeceğe ihtiyacım olursa depo gibi kullandıkları bir yerden alabileceğimi, herkese yetecek kadar yiyecek olduğunu söylemişti. Yol boyunca olanları düşünsem de mantıklı hiç bir açıklama bulamıyordum. Depoya varınca bizim adımıza ayrılmış şeyler vardı üstelik üçümüzü doyurmaya hayli hayli yeterdi. İçinden rastgele birkaç sebze alıp çıktım. Dalgın dalgın yürürken birinin bana seslendiğini duydum. Kafamı kaldırınca arkasında Brad ile yaklaşan Michael'ı görünce korkuyla eve kadar kalan yolu koştum. Eve varınca aceleyle arkama baktım, gelen yoktu. Rahatlayarak kapıyı sıkıca kapattım, elimdeki malzemeleri bana şaşkın bakan Elizabeth'e verdim. Onlar yemek hazırlarken bende hızlıca sıcak bir duşa girdim. Sıcak su buz tutmuş eklemlerimi açmakla kalmamış aynı zamanda kendimi az da olsa toparlamamı sağlamıştı. Duştan çıktığımda evi sıcak yemek kokuları sarmıştı. Üzerinden uzun bir süre geçmese de bu kokuyu özlemiştim. Yemek masasına vardığımda donup kaldım. Herakles masa da oturmuştu. Üzerinde sabahkinden farklı kıyafetler vardı ve yanağında ufak bir çizik vardı. Herkes birlikte mutlu görünüyordu, huzurlarını kaçırmak istemediğim için bir şey demeden masaya geçtim. Herakles'ten olabildiğince uzak bir köşeye oturdum ve yemek boyunca ona bakmamaya özen gösterdim. Yemek sonrası Andrea çok yorgun olduğundan uyumaya gitti, Diana'da yorgun olduğunu söyleyip onunla gitti. Ben masayı toplarken oturma odasının bir köşesinde sessizce konuşan Herakles ve Elizabeth'te konuşmalarını bitirmişti. Elizabeth bana döndü.

UçurumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin