Güzel Yaratık

6 1 0
                                    

"İşte benim kızım"

Duyduğum şeye anlam veremeyerek etrafa bakındım. Büyümü ilk kullanmaya başladığım günden beri duyduğum o ses bana kızım demişti. Düşüncelerimin bulanıklığından kurtulamadan bacağımda bir acı daha hissettim. Dönüp artık kurt patisine dönüşmüş bacağıma baktım. Kendime engel olamadan ağzımdan bir hırlama çıktı.

Şuan tek istediğim o avcıların kafasını kopartmaktı. Benim canımı yakmalarından çok Michael'ın canını yakabilecekleri düşüncesi canımı sıkmıştı. Yakınımızda durup yeni bir oku arbaletine takmaya çalışan avcının üzerine atladım. Hareketlerimi planlamamıştım kurt içgüdülerime güvenmeye ve ipleri ona devretmeye karar verdim. Nefes nefese kendime geldiğimde paramparça halde ayağımın dibinde duran iki avcıya baktım. Büyü kullandığım zamandan daha farklı bir an yaşıyordum. Kontrolümü kaybetmemiştim, hala kime saldırıp kime zarar vermeyeceğimi seçebiliyordum. Algılarım normalden kat ve kat fazlaydı. Sadece ne yapacağımı bilememenin şaşkınlığı içerisindeydim. Etrafımda dönüp Michael'ı aradım. Henüz kimse dönüştüğümü fark etmemişti. Gözlerimiz buluştuğunda beklediğimin aksine korku yerine endişe vardı. Sakin adımlarla yanına gittim, onu korkutmak istemiyordum. Yanına iyice yaklaştığımda o da kurt formuna dönüştü. Beyaz ve kızılın birleşimi güzel bir görüntü ortaya çıkarmış olmalıydı.

(Yan yana geldiklerindeki görünümleri)


Tam olarak iyileşip iyileşmediğini merak ediyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tam olarak iyileşip iyileşmediğini merak ediyordum. O sırada zihnimde sesini duydum. "Kızıl?"

Nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Çaresizce ona baktığımda " Sadece aklından geçir bu formda birbirimizi ve yakındaki kurtları rahat duyarız."

"Michael bütün bunlar ne anlama geliyor bilmiyorum." diye düşündüm ve beni duyduğunu umdum.

"Korkma Kızıl. Buradan kurtulduğumuzda sana söz veriyorum her şeyi çözeceğiz. Şimdi sadece kontrolü kaybetmemeni istiyorum senden. Dikkatli ol."

"Büyü gücümden farklı bir şey bu. Benim isteğim dışında hiç bir şey yapmıyor."

"Güzel. " Sözünü bitirdiği gibi beni arkasına alıp Avcılarla önüme bariyer olarak durdu.

Sakinleşip etrafa bakma fırsatı yakalamıştım. Avcıların neredeyse hepsini defetmiştik. Gözlerim Amy'i ararken arkasına bakmadan kaçtığını gördüm. Coraline ise zafer kazanmış bir gülümsemeyle arkasından bakıyordu. Etrafı incelemem bittiğinde kendime döndüm ve durumumu kontrol etmeye başladım. İşte o zaman bacağımı çok fazla hareket ettiremediğimi fark ettim. Göğsüm ve bacağımdaki ağrı sakinleşmeye başladığımdan geri dönmüştü. Michael'a seslenmek istedim ama şuan için yapabileceği pek bir şey yoktu. Savaştaydık.

Kısa bir sürede gücüm iyice azalmaya başladı. Ellerimin üzerindeki tüyler ve tırnaklarım geri çekilmeye ve derimi tekrar gün yüzüne çıkarmaya başladı. Ellerimden kollarıma doğru uzandı ardından bacaklarımda eski haline dönmeye başladı. Tamamen insan halime döndüğümde artık gücüm kalmamıştı. Yavaşça Michael'a dokundum. Son gücüm de tükenince kafam usulca yere doğru düştü. Kafam yere çarpmadan hemen önce Michael beni yakaladı. Bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama duyamayacak kadar kendimden geçmiştim. Sonra havalandığımı hissettim. Zaten son hissettiğim şey de buydu. Sadece Michael'ın yüzü vardı görüş alanımda zamanla daha da bulanıklaşıyordu.

Elimi göğsüme götürdüğümde üzerimde parçalanmış ve zar zor üzerimde duran kıyafetleri hissettim, ardından göğsümün ortasında duran oka dokundum. Uzun süredir oradaydı değil mi? Nasılda unutmuştum. Endişeli gözlerle beni kucağına alıp taşıyan Michael'a baktım. Hayatına girdiğimden beridir seni endişelendirmekten başka ne yaptım ki. Özür dilerim, hayatını kolaylaştırmak yerine her seferinde daha da zorlaştırdığım için.

~Michael~

Yere düşmeden önce Kızılın başını yakaladım. "Benimle kal" dedim.

Göğsüne saplanmış oku yeni fark ediyordum ve bacağında açılmış yarada pekiyi durumda değildi üstelik bilinci kapanmak üzereydi. Brad ile göz göze geldik ve durumu anladığını biliyordum. Kucağımdaki Kızılla en yakındaki motora doğru koşmaya başladım. Birinin daha benim yüzümden ölmesine izin veremezdim. Kampa ulaşana kadar dayanmamız lazımdı. Yeni dönüştüğüm için benimde gücüm kalmamıştı gözüm kararmaya başladı. Gücümün son demlerinde kampa yetişebildim. Son süratle kampa yaklaştığımı gören insanlar Sam'e haber vermiş olmalıydı. Yanıma yaklaşan Sam'in kollarına Kızılı bıraktım. Gerisinde ise yere doğru düştüğümü hissettim.

Gözlerimi açtığımda ilk başta nerede olduğumu kavrayamadım. Birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım ve etrafımı inceledim. Beyaz duvarlarda artık nerede olduğumu kesinleştirmişti. Doktorların evindeydim. Son hatırladığım kampa yetiştiğim ve Kızılı Sam'in kucağına bırakmıştım. Sonra. Sonrası boşluk. Gözlerim kocaman açılırken yerimden fırlayıp bağırdım.

"Evângeline."

Ben bağırınca Brad odaya daldı. Beni ayakta dikilirken görünce yatağa oturtmaya çalıştı. Karşı çıkınca ise anlamaz gözlerle bana bakmaya başladı.

"Dostum dinlenmen lazım neredeyse hiç gücün kalmamış."

"Hayır, benim Kızılı görmem lazım. İyi olduğundan emin olmadan dinlenmeyi reddediyorum."

Brad en sonunda bunaldı. Koluma girerek beni iki yanımdaki yatağa götürdü. Bu kadar yakınımda olması beni afallatmıştı. Halime gülen Brad açıklama yaptı.

"Uyanır uyanmaz biricik sevgilini görmek isteyeceğini tahmin ettik. Ayrıca inatçı bir pislik olduğun için onu görmeden yerinde durmayacağını da biliyordum. Bu yüzden birbirinize yakın yatırdık. Hadi git sevdiceğini gör."

Ona ters ters baktıktan sonra yatağın yanında olan sandalyeye oturdum. Günün geri kalanında Kızılın bandajını değiştirip hayati değerlerini kontrol ederek ve Lydia ile durumu hakkında konuşarak geçirmiştim. Kızılın elleri her zamanki gibi soğuktu, ısıtmak için ellerini ellerimin arasına aldım. Kafamı da onu görebilecek şekilde yatağa yasladım. Ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Duyduğum gürültülerle gözlerim açıldı. Herkes odaya koşuşturarak giriyordu. İçeri girenlerden biri ben daha ne olduğunu anlayamadan beni odadan çıkardı ve kapıyı kapattı. Neler dönüyor. Kapıya doğru adım attığımda Brad ve Leo beni tuttu. Elizabeth Diana'yı tutuyordu, Andrea ise bir köşeye çökmüş ağlıyordu.

Dayanamayarak bağırdım. "Neler oluyor? Niye hepiniz ağlıyorsunuz. Biri bana açıklasın."

O sırada Andrea oturduğu yerden kalkıp tam önüme gelip durdu. Zor da olsa kelimelerini toparladığında hiç bir şey duyamamış olmayı diledim. "Michael. O öldü. Yaraları çok kritikti o dayanamadı."

Hayır. Hayır. Bu saçmalık o ölmedi yaşıyor. Bir yandan saçlarımı çekiştirirken bir yandan da sayıklıyordum. "Olamaz. O ölemez. Olmaz. Bunun olmasına izin veremem."

Yanağıma değen soğuk bir elle irkilerek kafamı kaldırdım. O an bunların hepsinin bir rüya olduğunu bana bakan endişeli ela gözlerle anladım. Derin bir iç çekerek ona sarıldım. O da bana sarılmaya çalıştı ama kaslarım yüzünden belimi tam kavrayamadı. Yüzüme yayılan sırıtışla daha sıkı sarıldım ona. Ölmemişti ve tüm canlılığıyla buradaydı. Kollarımın altında. Böyle bir korkuyu bir daha yaşamak istemiyorum. Bu yüzden bir daha onu gözümün önünden ayırmayacaktım.

UçurumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin