☆9

102 2 1
                                    

Lisa

5 gün uzaklaştırma almıştım, eğer resmimi orda yapamıyorsam bende kafede yapardım. Saçlarımı topladım, kahkül ve birkaç minik saç telinin salınmasına izin verdim. Resmimi kasaya bakacak şekilde koyarak, hem müşterilerle ilgilendim hem de resmimi yaptım. Müşteri gelmeyince rahatça yerime oturdum ve artık kullanmaktan eskimiş kısa kurşun kalemimi kağıt üzerinde narince gezdirdim. Narince çiziyordum, çünkü çizdiğim kişi de bir o kadar narin hatlara ve ifadelere sahipti. Tam bitirirken arkamda bir nefes duydum. Titrek kahvelerimi resimden ayırdım, bir süre durakladım ve kalemi bırakarak arkamı döndüm.

Gelenin Jennie olduğunu gördüğümde şaşırmıştım, ne zamandır oradaydı bilmiyordum.
"Hoşgeldin."
"Resimin.."
Birşey demeden gözlerimi yere indirdim.
"Beni mi çizdin?.."
"..evet, öyle oldu..."
Utanmıştım, genelde resimlerini çizdiğim insanlar onları çizdiğimi asla bilmezdi.
"Her zamankinden mi?"
"Evet."
Aldığım cevapla gülerek sütlü kahvesini hazırladım. Bittiğinde ona kahveyi uzattım.
"Al bakalım."
Alırken elinde benimkiyle aynı bir doğum lekesi farkettim. Çok şaşırmış olduğum belli oluyordu, o ise kahveyi alıp boş bir masaya oturdu ve dışarıyı seyretti.
Onun doğum lekesini gördüğümden beri iyi değildim, ki sadece dakikalar olmuştu. Birden kafamda birşeyler oluşmaya başladı, ne olduğunu bilmiyordum ama bazı anılarım gözümün önünden geçip durdu.

~

"Hey, senin ismin ne?"
"Jennie, sen?"
"Pranpriya"
"Annem sana bakabilir"
"Teşekkür ederim, Jennie"
Onların evine davetliydim, annesi beni çok seviyordu. Jennie annesiyle kan ve ateş dolu o mahalleden giderken arkasında tavşanını bırakmıştı. Onu yavaşça elime alıp incelemiştim, ve ona sarılmıştım. Birtek ben görmüştüm yangın zamanını, Jennie'nin babası arabayla evimize çarpmıştı. Onun babası arabada ezilmişti, benim ailemin evinde de yangın çıkmıştı bunun yüzünden. Onun ailesi benim ailemin canını almıştı..

°
"Al, şeker yersen mutlu olursun belki"
Verdiği lolipop çilekliydi, fazla güzeldi. Ailesinin yanında büyümüştüm ama birgün kayboldum. Onun beni kaybettiği gün, ben ruhumu kaybetmiştim.
Herşeyi konuşmak için ormanda buluşmuştuk, ama kötü olan sadece kavga etmiştik.

°

"Anne, Pranpriya'ya da balık şeklinde çörek'ten yapar mısın?"
"Tabiki."
"Teşekkür ederim"

~

Kaybettiğim bütün anılarım kafamda birden yığılınca burnumda bir ıslaklık hissettim. Elimle burnuma dokunduğumda açık renkli kırmızı bir sıvı geliyordu içeriden. İlk önce donup kaldım, ama sonra hemen tezgahın yanındaki peçeteden bir parça kopartıp burnuma tuttum. Kanaması biraz azalınca kahvesini alıp masaya oturan Jennie'ye baktım.

Benziyordu o kıza, o kız Jennie miydi? Onu bulmuş muydum? Bunların hepsinin bir rüya olmamasını dileyerek gözlerimi sıkıca kapattım ve tekrar açtığımda Jennie orada duruyordu. Gerçekti, gördüğüm şeyler. O gün onun oyuncak tavşanını alıp sevdiğimi yeni hatırlıyordum, sanki bu başka bendim.
Ne kadar güzelleşmişti, farklı bir hayatı olmuştu. Arkadaşları vardı, hatta bir adamla bile görüşüyordu. Şimdi hiçbirşeyi hatırlamıyor olmalıydı, beni de sadece bir arkadaşı sanıyor olmalı...
Ben onun küçük kardeşiydim oysa, küçüklüğümü birlikte geçirdiğim o minik kız..

Resim çantamdan o gün sarıldığım küçük kızın resimini çıkarttım, Jennie'nin resminin yanına koydum. İkisi aynı kişiydi, ikisinin de hatları benziyordu, en az benim kadar...

✎ ☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚

Evettt, Lisa herşeyi hatırladı. Şimdi onun Jennie'yle olan mücadelesini okuyacağız. Bu sırada da Park Soo Han durmayacak tabiki, sonra Chua'yı da tanıyacağız.

Lim Jen-na ise şuan tamamen bir muamma, ne olduğunu merak etmeniz için söylemiyorum.

Yorumlarınızı buraya bırakabilirsiniz <3

•SÜRÜCÜ• {Jenlisa}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin