Eğlenceli Gün

35 1 0
                                    

Dürtüklendiğimi hissediyorum.Hala uykum olduğundan yataktan kalkmak istemiyordum."5 dakika"diye sızlanıp arkamı döndüm.Zayn elinde telefonla yatağın başında dikiliyordu.

"Katie seni arıyor" demesiyle hemen doğrulup elinden telefonumu kaptım.
Lanet olsun okul tamamen aklımdan çıkmıştı.

"Alo

"Hemen mi? Ne kadar zamanım var?"

"Daha okulu geziyorlar ama sen yine de çabuk gelmeye çalış." demesiyle rahatlamıştım.

Aramayı sonlandırdığım gibi içime sığdıramadığım mutluluğum dışıma yansıdı.Okulum dünyaca ünlü dans yarışmasına katılma teklifi almıştı. Okulları gezip 250 kişilik kontenjanı dolduruyorlardı.

Zayn anlamsız bakışlarla bakarken açıklama gereği hissettim.Anlatınca gülümseyerek"Bir yarışmanın seni bu kadar mutlu edeceğini bilmezdim." dedi.Gülümsedim.Tek parmağımı sert sakallarından aşağı doğru indirirken, ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.
Nefesinin hızlandığını hissediyor, memnun bir şekilde onu etkilemeye devam ediyordum.Kulağına yaklaşıp "Bazen küçük şeyler insanı mutlu ederken onları aramaya uğraşmazsın. dedim.Uzaklaşacakken belimi tutup kendine çekti.Dudaklarıma yapışıp sert bir şekilde öperken dili ağzımı aralamaya çalışıyordu.Ağzımı açıp izin verdim.Dili dilimle buluşturdu. Sabit durup bulutlara çıkarmasını beklerken kontrol ondaydı.Dilimizi
bir süre dans ettirip,bütün ağzımı keşfetmek istercesine her noktaya ulaşınca öpüşmemiz derinleşmiş,
daha da ateşlenmişti.Elini kalçama getirip avuçladı.

Gitmem gerektiği geç olsa da aklıma gelince istemeden de olsa geri çekikip dudaklarımızı ayırdım.

Hazırlanmam gerekiyordu.Kendimi ilk gün okula giden öğrenciler gibi hissediyordum.Heyecandan kalbim fırlayacak gibi atıyordu."Ne giysem?" diye düşünürken elim,mavi,turuncu güller hoş bir bir uyum oluşturan,
yaza uygun bir şekilde krem rengi olan,cekete gitti.İçine düz,bir penye giydim.Bunun altına en iyi olacak, kalem etekti.Saçlarıma baktığımda karışık olduğunu farkettim.Acelem olduğumdan,saçlarımın yıpranmasını düşünmeden,yolarcasına taramıştım.
Cildim soluk gözüküyordu.Biraz renk fena olmazdı.Parlatıcı,rimel ve allık... Makyaj için bu kadarı yeterliydi.İlk Rrmel ve allığı sürüp dudaklarımı da çilek pembesiyle renklendirdiğimde hazırdım.

"Seni ben bırakırım."

Zayn kapıya yaslanmış,beni izliyordu.
"Olur." Range Rover'a yöneldiğinde kolunu tuttum.Önce kolundaki eline sonra bana dik dik baktı.

"Ne?"

"Kendi arabamla gitmek istiyorum."

Yüzü memnuniyetsizliğini belli etsede arabama ilerlemişti.Kilidini açtığımda sürücü koltuğuna geçti.Normalde ona dikkatlice bakmamdan hoşlanmazdı ama şu an bunun umrunda olduğunu sanmıyorum.Donuk bakışları yola odaklıydı."Kızdın mı?" diye sordum. Benimle konuşmadı.Açıklama yapma gereği hissetmiştim.Belki bu gergin havayı bozabilirdim."Gösteriş yapar gibi Range Rover ile gitme istemedim. Alınacağını düşünmemiştim." diye itiraf ettimSezsizliği bozmadı.İsmini söyleyince"Sorun değil." dedi sakince Yoda,bunun dışında konuşmamıştık. Arabadan indiğimde o da arabadan indi.Ne yapacak diye beklerken eli elimi kavradı.Çarpık bir şekide gülüp
"Umarım herşey dilediğin gibi olur."
dedi.Az önce yüzüni asmışken şimdi gülüyordu.Onun neşeli haline karşı ben de gülümsedim."Umarım."

Okula geldiğimde gitmek üzerelerdi.
Kaite beni görünce İşte geldi."dedi sahtece gülümseyip.Kızmıştı.Kendimi tanıtıp,el sıkıştım.Okulu gezmişlerdi.
Yedi kişi seçmemi istiyorlardı.Bu zor ama eğlenceli olacaktı.

İçeri girdiğimde öğrencilerin bu konu hakkında konuşuyorlardı.Gözlerim
Marcus'u taradı.Arkadaş grubuyla oturuyorlardı.Yanlarına gittiğimde sustular.

"Selam çocuklar nasıl gidiyor?"

"Gayet iyi." dedi Jennet çocuksu bir heyecanla.Bu kızın en sevdiğim yönü, bitmek tükenmek bilmeyen pozitifliği.
Marcus ifadesiz,Arden düşünceliydi.

"Bu okulda kaç öğrenci var? "

Niye bunu sormuştu ki? Heveslerini kırmak istemiyordum ama katılma olasılıkları düşüktü.Toplam 4 sınıf,o dört sınıfın içinde seviyelerine göre,
12,15,6,17, kişilik sınıflar vardı.Bunu düşününce çok az.

"Bunun ne önemi var ki? Yeterince çalışıp,kendine güvenirsen,üstesinden gelemeyeceğin şey yoktur ." dedim teselli vermek için.

"Marcus sen biraz gelsene."

Ona direk takıma katılmayı önerdim.
Tereddütleri vardı ama aşılamıyacak sorunlar değillerdi.Kesin bir cevap vernemekle birlikte kendinden de emin değildi,ben takıma büyük bir desteği olacağını düşünüyordum.

Yoğun bir okul gününden ardından çıkış saati gelmişti.Çantamı toplamış, üstümü değiştirmiş,bazı öğrencilerin sorularını cevaplamakla meşguldum.

"Bana da ayıracak vaktin var mı?"

Tanıdık sesi duymam ile karşımda bana gamzeli bir gülüş veren Harry'i görmem bir oldu.Sırıtarak kollarımı boynuna doladım.Kız öğrencilerimin Harry'e yiyecekmiş gibi baktıklarını farkettim.Belki de sevgilim olduğunu düşünmüşlerdi.

"Seni burada beklemiyordum."

"Takılmanın eğlenceli olabileceğini düşündüm."

"İyi düşünmüşsün.Biraz bekletmek zorundayım.Sorun olmaz,umarım."

Yanağımdan bir makas alıp başını salladı.İş yerinde sulu hareketleri sevmezdim ama ona kızamazdım.
Duruşumu korumak için en yakın erkek arkadaşıma laf söyleyemem.

İşim bittiğinde Harry'nin yaslandığı duvardan okulu inceleyerek,sezsizce gelmemi beklediği gördüm.Günümün nasıl geçtiğini sorduğunda kısaca"İyi." dedim.Sabahki gibi tuhaf davranması hoşuma gitmiyordu.Takılmak için ona kızları beğenip beğenmediğini sordum.Hafif gülümsedi.

"Sevgili olduğunu biliyorsun Jess."

"Nasıl incelediklerini görmedin mi?"

Soruma cevap vermeyip umursamaz bir ifade takındı.Birden ciddileşmişti. "Herhangi garip bir olayla karşılaştın mı?" Bu konu sılmıştı.Dikkat çekmem gereken bir olay olduysa bile bugün yeterince meşgulken bunu farkedemezdim.

"Şu konuyu kapatır mısın artık'"

"Tamam kızma."

Kollarını boynuma dolayıp kendine çekti.Sahiplenici br erkek arkadaştı. Hoşlanmıyor değildim.Abartmadığı sürece,bana sahip çıkan birilerinin varlığını hissetmek hoştu.Yanağıma öpücük kondurup"Düşündüğümden, soruyorum.Sana değer vermeseydim
hiç seni önemser miydim?"dedi.Bu sözü üzerine gülümaedim.

"Öyle olsun bakalım."

Üstelememesinden memnundum.
Sinemaya gitmeyi önerdiğimde pek
memnun olmamıştı."Hava alırız diye düşünmüştüm." Bügün nedense çok yorulmuştum.Harry olmasa,çekyata uzanmış,televizyon izleyeceğimden emindim.Şikayet ettiğimden değil, yorgun olduğumdan.Beni anlayışla karşılamıştı.İsteği üzerinde komedi filmine girmiştik.İyi bir zevke sahipti.
Katıla katıla gülerken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım bile.Bugünkü yoğunluğumun aksine,kilo aldırmak istercesine büyük boy patlamış mısır yedirtmişti.Aslında ikimiz yiyecektik ama çoğunu ben yemiştim.Filmden çıktığımızda hava kararmış,akşama gidiyordu.Yaşadığım bir buçuk saatte tüm stresimi atmıştım sanki.

"Nasıldı?"

"Gayet güzeldi.Sence?"

"Bence de iyiydi."

Sinemanın ardından eve bırakmıştı.
Eve geldiğim gibi üstümdekilerden sıyrılıp duşa girdim.Buna ihtiyacım vardı.Vanilyalı duş jelimi vücuduma boşaltırken ferahlamış hissediyorum. Saçlarımı hızlı bir şekilde taradım. Kıyafetlerimi üzerime geçirip direkt yatağa girdim.Çok geçmeden daha fazla dayanamayan göz kapaklarım ağırlaşı,kapandı.




IndefinableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin