Kendimi bugün yenilenmiş ve güçlü hissediyordum.Şimdiye kadar bir çok zorluğun üstesinden geldiysem, şimdi de gelebilirim.Yüzleşeceğinizin,değer verdiğiniz birinin olması, zorlaştırıyordu. Nerede olduğunu bilmediğimden favori mekanlarına,
evine,belki de hiç gitmek istemesem de iş yerine gidecektim.Sadece kendimi kandırıyordun.Oraya,bir daha gelmeye cesaret edemezdim.
İş demişken,bir haftadır,okuluma uğramamıştım.Derslere girmesem de, paranın doğrudan onlara gitmemesi, iyi bir kar bırakıyordu.Bu aralar, boş bıraktıysam da kendini toparlayacaktım .O evde,bir hafta kaldıktan sonra evimi özlemiştim.
Ev yaşananlarla birlikte,olayları da, akla getiriyordu.Psikolojimin bozuk olduğu bu anlarda,evden uzaklaşıp,
tek tük insanların geçtiği yerlerdeydim.Başkalarına sorarak,onu bulmayı, kolaylaştırmayı düşünsem de, vazgeçtim.Bu kişiseldi.Bir süre öylesine dolaştım.Sokaklara baktığınızda aslında her biri hikayecikten oluşan bir sürü topluluk görüyordunuz.Bunu daha yoğun hissettiğim zamanlardaydım.
Bazılarının hayatı bir komediden ibaretken,dramatikleştiren unsurlarla mücadele ediliyordu.Çevreyi,tekrar tekrar taradım.Saatin kaç olduğunu bilmiyor nerede olabileceğiyle alakalı tahminim yoktu.Çok yakında her zaman uğradığı bir butik vardı.
Bir sürü rengarenk,farklı desen,farklı çeşit,önüme dökülürken,bakmadan geçtim.Kafeye ilerlerken,benim de oturup,bir kahve içmeye ihtiyacım vardı.Gözüm,Tiffany ile takılan Ashley'e takıldığında,duraksadım.
Mutlu görünüyordu.Canımı yakmış, bundan pişmanlık bile duymamıştı.
Bakışları benimle kesiştiğinde, gülümseyen yüzü düşmüş,keyfi kaçmıştı.Onlara doğru ilerlerken gözlerimi üstünden çekmedim.
Önce Tiffany'e dönüp sertçe
"Uzaklaş dedim.Bir adım atmışken, Ashley kolunu kavramıştı.""O hiç bir yere gitmiyor,gitmesi gereken sensin."
"Hiç sanmıyorum"
Tiffany kolumu kurtarınca,sinsice sırıttım.Ellerimi havaya kaldırıp "Karışmıyorum."dedi masum bir tavırla.Kaşlarımla onu işaret edip
"Bak o da beni seçti." diye dalga geçtim."Karşıma nasıl çıkabiliyorsun?"
"Sakin olacağım diye verdiğim sözü siktir et.Şu anda dalmak istiyorum.
Resmen yüzsüzlükle suçlamıştı beni
kendini görmeden.İşaret parmağımı ona doğrultup tehditkarca konuştum."Sakın,sakın beni suçlamaya kalkma.
Arkamdan binbir türlü oyun çeviren senken,suçu bende arama.""Ben mi yaptım?"
Yükselen ses tonu,daha da sinirlendirirken,çevrenin dikkatini çekmiştik.
"Masum ayağına yatma.Hala yalan söylemeye devam ediyorsun."
Sinirle elini alnıma vurdu"Olayların farkında bile değilim.Bir geliyorum kilitli kapı açılmış..."
Daha fazla zırvalamasına izin vermeden sözünü kesmiştim
"Birinin oradan çıkıp beni boğmaya çalışması da tesadüf mü?"
Şaşırmış gibi yüz ifadesi takındı.Beni kandırabileceğini sanıyor.Bir şey söyleyecekken,kendini durdurdu. Cevap verememişti.Suçlu olduğunu
o da biliyordu. Pişmanlık kırıntısı ararken , bakışlarını bunu reddetse de, davranışları onu ele veriyordu."Sen inanmamakta kararlısın.
Ne yaparsam yapayım sonuç değişmeyecek... durdu"değil mi?"
diye sürdürdüğünde kafamı salladım.Beni iyi tanıdığını inkar edemem."Bir daha karşıma çıkma,sataşıp da durma." deyip yanımdan geçip gitti.
Bu kadardı işte.Erken konuşmak istemiyorum ama onunla son Onunla son Rahatlayacağımı düşünmüştüm ama gram rahatlamamıştım.En azından, keşke konuşsaydım diye, düşünmeyecektim.Çalan telefon, düşüncelerimden sıyrılmamı,
sağladı.Kendall arıyordu."Selam napıyorsun"?
"Dolaşıyorum,sen?
"İyi buluşalım mı diyecektim."
"Havamda değilim,."
"Biraz kafa dağıtırız hadi ama itiraz etme.
"Tamam Ludani kafenin ordayım
Ana caddenin orada bekliyorum." deyip telefonu kapadım.45 dakikadır bekliyorum ama gelen giden yoktu.3 kere onu aramıştım, meşgule atmıştı.
Kolumda el hissetmemle bakışlarımı çevirip onu gördüm.
"Selam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Indefinable
FanfictionHayat beklenmediktir. Beklenmedik hayatlar ortak noktalarda birleşir. Ama gerçek insanları kimse seçemez.Yaşanılanlar olaylar insanı değiştirir en önemli sonucuysa güveni sarsar.Tekrar güvenmek ise hiç görüldüğü kadar kolay değildir.Ama belki de güç...