Medya: Neoni - I'm Not Sorry
" Biz para almaya geldik!! "
Yüzündeki gülümsemeyle karşısındaki adama söylemişti bunu Felix. Ne istediğini çok belli etmişti sanki ve bu durumda ne yapılması gerektiğini bilmiyordu Seungmin.
Yaşlı adam ise sıkıntıyla nefes vermiş ve bir karşısındaki sarı saçlı çocuğa birde arkasındaki üçlüye bakmıştı baygınca. Bu çocuklar onunla dalga mı geçiyordu yoksa gerçekten ciddimiydiler.
" Velet, para istiyorsan bana gerçek hakiki bir mücevher getirmelisin. Sana öyle para verebilirim "
" Biliyorum, bu yüzden elimde koca bir torba mücevherle geldim sana "
Dedi Felix elindeki torbayı adamın önüne bırakırken. Sonra tekrar tatlı gülümsemesini yüzüne koymuştu. Arkadakilerde onu takip etmişti, onlarda gülümsemişti.
Ne mi oluyordu??
○○○
Bir kaç saat önce;
" Burda diyor ki mücevher bozarak para kazanabilirsiniz. Ne kadar çok değerli bir mücevher getirirsiniz o kadar çok para alırsınız "
Jisung okuduğu haberi arkadaşlarına okurken diğerleride pür dikkat onu dinliyordu. Aslında bu oldukça mantıklıyı ve oldukça yasaldı. Bu yüzden bir problem görmüyordu Seungmin, bu oldukça iyi bir fikirdi.
" Peki küçük bir sorum var hyung, biz mücevheri nerden bulucaz? "
" Ahh akıllım onuda düşündüm!! Mücevher tam yanı başımızda duruyor "
Jisung gözlerini çilli arkadaşına dikerken Jeongin ve Seungmin'de onu takip etmişti. Yerle bakışan Felix ise düşüncelere dalmışken ensesinde hissettiği gözlerle arkadaşlarına dönmüş ve yerinden sıçramıştı. Hepsi ona pür dikkat bakarken ilk önce anlamamış sonra kafasına dank etmişti.
O zaten kristal yaratabiliyordu ve kristalde bir mücevher türüydü.
Felix hemen yere bağdaj kurarak oturmuş ve doğuştan olan mavi gözlerini pembeye çevirmişti. Ellerini kaldırmış ve avuçlarından pembe bir enerjinin çıkmasına izin vermişti. Tam ortada ise kristal oluşmaya başlamıştı bile, daha çok değerli bir taştı bu...
○○○
" Pembe Kuvars, en güzelinden ve en değerlisinden. Hatta en nadirinden "
Yaşlı adam torbanın içindeki dolu dolu taşları görünce ağzı açık kalmıştı. Gerçektende doğal taşlara benziyordu önündekiler. Böyle bir şeyi bu çocuklar nasıl bulmuştu ki?? Hala anlamış değildi.
İçlerinden bir tanesini alıp incelemeye başladı. Karşısındaki dörtlüde gerginlikle yaşlı adamı izliyorlardı. Adam dikkatlice taşları incelediğinde onların gerçek olduğuna ikna olmuştu ama hala anlamadığı bir şey vardı. Bu değerli taşların bu çocuklarda ne işi vardı? Polisi aramalı mıydı? Ya da taşları geri verip dükkanından kovmalı mıydı? Bilmiyordu...
" Lütfen hiçbir şeyi sorgulamayın, sadece bize yardım edin "
Seungmin, adamın fazla düşündüğünü fark ettiğinde artık yalvarma derecesine yükselmişti. Kesinlikle parayı almadan burdan gidemezdi. Buna çok ihtiyaçları vardı, hayatları buna bağlıydı.
Seungmin'in bu hareketi diğer üçlüyü yıkarken, demek bu durumda dilenmekte var diye düşündü içlerinden. Jeongin'in gözleri dolmuştu, tekrardan oraya dönmek istemiyordu.
Adam onların bu durumlarına karşın sıkıntılı bir nefes vermişti. Ne kadar çok huysuz olsa da ağlayan masum bir çocuğa karşı gelemiyordu. İşte bu huyundan da nefret ediyordu. Mücevherleri aldı ve onlara alacakları paranın iki katını ödedi. Doğru mu yapıyor bilmiyordu ama daha fazla sorgulamayacaktı.
Parayı alan dörtlü hemen tren istasyonuna gitmiş ve ordan bilet almıştı. Tabi buda Seungmin'in yöndermesiyle olmuştu, zira şuan karşılarında olan devasa tren üçlüyü oldukça korkutmuştu. Ondan gözünü alamıyorlardı çünkü hayatlarında ilk defa trene biniceklerdi.
" Hadi ama çocuklar korkulacak bir şey yok. Onlar yaratık ya da canavar değiller, sadece birer araçlar. İnsanları taşımak için kullanılan bir araç hem onlarıda insanlar kontrol ediyor "
Seungmin onlara açıklama yaptıktan sonra göz devirerek trene binmişti. Diğer üçlü ise ne kadar çok hala korksada Seungmin'i takip etmiş ve yerlerine oturmuşlardı. Tam tamına bulundukları yerden Seul'e gitmek 10 saat sürecekti. Yani şimdiki saati hesaba katarlarsa sabah sekiz gibi Seul'de olacaklardı.
Bindikleri tren yataklı bir trendi bu yüzden içleri rahattı. Tren hareket edince en çok meraklı olan Jeongin ile Jisung çoktan cama yapışmış ve etrafa bakmaya başlamışlardı bile. Bu oldukça harika bir deneyimdi, tren çok hızlı hareket ediyordu ve ağaçlar hemen geçip gidiyordu. Ne olduğunu bile anlamıyordunuz.
Tren şehirden çıktıktan sonra ormanın içinden geçmiş ve Seungmin'in yaşadığı o minik şehri terk etmişti. Ormanı delmeyi bıraktığında ise Seul'e yaklaşmış olucaktı. Biraz buruk hissetsede en iyinin bu olduğunu biliyordu Seungmin. Yolculuk uzun olduğundan dördü de uyuyakalmıştı zaten. Daha fazla düşünmek istemiyorlardı çünkü...
Sabah ağırdığında herkes güneş ışıkları sayesinde uyanmışlardı. Tren hala devam ediyordu, demekki hala varmamışlardı. Ama artık zaten orman falan da yoktu, tek gördükleri devasa binalardı. İlk defa bu kadar büyük binalara şahit oluyorlardı, hatta Seungmin bile.
Dördü de etrafa bakıp hayran olurken trende anons yapmalarıyla Seul'e vardıklarını anlamışlardı. Yavaşça hazırlanıp kalkarken tren durmuş ve dördü de inmişti koca şehrin içine. Bundan sonra onları daha zorlu günler bekliyordu.
" Ee? Bundan sonra ne yapacağız?? "
" Valla bana bakma, ben bunda oldukça yabancıyım "
" Bana da bakma hyung ben hala tedirginim zaten "
" Seungmin!! "
Herkes bir anda Seungmin'e dönerken çocuk ne yapması gerektiğine emin olamadı. Sonuçta bir şehirde yaşamış olsa da Seul bambaşkaydı. Ve bu durum Seungmin'i bile tedirgin etmişti. Ne yapması gerektiğini düşünürken karşıda bazı ilanlar gördü. Hemen oraya ilerledi ve ilanları okudu, sanırım bununla başlayabilirlerdi.
" Sanırım ilk işimiz bir ev satın almak olucak "
" Ve bide araba!! "
Jisung'un bağırmasıyla herkes ona dönerken Jisung karşısındaki araba posterine gözleri pörtlenmiş bir şekilde bakıyordu. Bu durum aslında biraz korkutucuydu.
" İnsanlar buna binip onu kontrol edebiliyorsa bende yapabilirim. Bende bu canavarı kontrol edebilirim. Beni duydun mu yaratık!! Senden korkmuyorum!! Korkmuyorum!! Ve bunu sana ispatlıcam!! "
Jisung saçma bir kriz geçirdikten sonra iki parmağıyla seni izliyorum hareketi yapmış ve içini boşalttığı için rahatlamıştı. O sırada onun bu aptal durumunu izleyen arkadaşları ise şok olmuş bir şekilde arkadaşlarına bakıyorlardı.
" Aman tanrım "
" Utanç vericiydi "
" Kafa iyice gitti... hakkınızı helal edin hyunglarım "
" Helal olsun "
" Helal olsun "
" Vah vah! "
●●●
![](https://img.wattpad.com/cover/331090574-288-k840085.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Variables // Stray Kids✔
Fanfictionİnsanların ve Kurtların dünyası, bir paranın iki farklı yüzü gibiydiler. Birbirinden ayrı ve birbirlerinden haberi olmadan yaşıyorlardı. Peki bir anda dört farklı omega bu düzeni bozarsa ne olurdu? * Shipler; - Chanmin - Minsung - Changlix - Hyunin