17︙ ❝Arcana Jeongguk Jeon.❞

239 19 13
                                    

Bölüm şarkısı; salvatore, lana del rey

(Jeongguk'un geçmişini anlattığım bir bölüm, ayrıca bazı şeyler erken bulundu. Mesela, yıl 881 olmasına rağmen Jeongguk tuvale resim çiziyor ve ülkeleri o yıllara göre oldukça gelişmiş. Fakat yine de okuma yazma oranı oldukça az. Ona göre okuyun lütfen.)

İyi okumalar.

"Jeongguk! Sana kolileri amcanlara götür demiştim!" diye bağırdı yaşlı kadın çaresizce. Oğlu yine işini zamanında yapmamış, amcasının kardeşine, kardeşinin de karısına -yani annesine- bağırmasına sebep olmuştu.

Oğlunun odasının kapısının önüne geldiğinde düşünmeden kapıyı açmış. İçeride gözlerini gezdirmişti. Oğlu sandalyesine oturmuş, zar zor aldığı tuvale bir şeyler çiziyordu; bitmeye yüz tutmuş boyaları ile birlikte.

"Yine mi? Bıktım artık! Amcana kolileri de götürmemişsin. Kalk hemen!" diye bağırdı kadın. Oğluna sinirliydi. Jeongguk yalnızca başını annesine çevirerek ona baktı. Kadıncağızın yüzüne büyük bir korku hakimdi. Babası ona kızmış olmalıydı.

"Önce..." diye fısıldadı Jeongguk, dikkatini yeniden resme verirken. "Önce resmimi bitirmeliyim."

"Ne çiziyorsun sen yine?" dedi annesi bıkkınlıkla. İçeri girdi ve oğlunun dağınık odası ile derin bir nefes verdi.

"Rüyamda gördüğüm adamı..." dedi Jeongguk eserine bir daha bakarken. Annesinin varlığını arkasında hissetse dahi gözlerini çizdiği adamdan ayırmadı.

"Bir lorda benziyor." diye fısıldadı annesi kısık bir sesle.

"Kimsenin önünde diz çökmeyecek bir lorda benziyor." diyerek düzeltti annesi cümlesini. Jeongguk bir şey demedi ve resmini yapmaya devam etti.

"Amcanın kolilerini taşımayacaksan, dükkandaki işlere yardım et Jeongguk." Jeongguk, yerinden kalktı ve annesine sinirle baktıktan sonra ceketini alarak odasından çıktı. İlk önce dükkan için gerekli malzemeleri alacak ardından da en sevdiği tepeye çıkacaktı. Yani en azından planı bu şekildeydi.

İlk dükkana girdiğinde onu gören yaşlı adam gülümsemiş el sallamıştı.

"Hoş geldiniz matmazel." Jeongguk her ne kadar bu hitabı sevmese de sorun çıkmaması için gülümsedi ve adama el salladı.

"Hoş buldum bayım. Sizden birkaç tane kasa almam gerekiyor..."

"Ah evet," diyerek arkasını döndü ve eğildi adam. "amcan sabahtan hazırlatmıştı."

Adam yerden kalktı ve iç içe olan kasaları Jeongguk'a uzattı. Jeongguk gülümsemesini bozmadan kasaları aldı ve dükkana doğru yola koyuldu. Dükkandan içeri girdiğinde herkese selam verdi ve kasaları yerlerine yerleştirdikten sonra kimseye görünmeden dükkandan ayrıldı. Yolda giderken bir yakınına rastlamamak adına hızlı adımlarla yürüyor, önüne düşen herkesin imrendiği siyah saçlarının güzel yüzünü kapatmasına müsaade ediyordu.

Sonunda istediği tepeye ulaşınca gülümsemiş, hızlıca yaptığı salıncağa oturmuştu. Salıncağı her an kopacak gibiydi fakat o bunu umursamıyordu. Yalnızca, bu salıncağa her oturduğunda yanındaki boş diğer yaptığı salıncağın kıymet bilmesini, birisinin gelip oraya oturmasını istiyordu.

"Hey! Oradaki!" ağacın arkasından gelen gür sesle irkildi Jeongguk. Yüzüne herkesin hayran olduğu gülümsemesini yerleştirdi ve gelen kısa boylu adama baktı.

"Ne işin var burada!?" diye adam ona bağırınca yüzündeki gülümsemesi soldu, daha arkadaş canlısı birisini beklemişti oysa ki.

"Sadece dinleniyordum!" dedi Jeongguk masum bir tavırla. Adam ona yaklaşınca, yutkunmuş herhangi bir olası temastan kaçınmaya çalışmıştı. Çünkü bu adam, büyük (?), çekik, kırmızı gözleri, şekilli küçük burnu, kırmızı burnu ve epey beyaz olan solgun teni ile olabildiğince korkunç görünüyordu.

masquerade | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin