18︙ ❝Yaşadığına pişman etmeyeceğim seni.❞

209 17 8
                                    

Bölüm şarkısı: zoe saldaña, (avatar, the way of water) the songcord (ağlamamalıyım amk)

İyi okumalar.

Duyduğum öksürük sesi ile kafamı kaldırmış, Jeongguk'a bakmıştım. Eli ile ağzını kapatıyor öksürmeye devam ediyordu. Hemen yerimden kalkıp birkaç adımda yanına gittim. Dün geceden beri oldukça kötüydü ve bundan dolayı ne o ne ben uyuyabiliyordum. Dün gece iki doktor gelmişti, ikisi de bakmış Jeongguk'a bilmediğim dilde bir şeyler söyleyip gitmişlerdi. Ne ilaç vermişlerdi ne de tedavi etmeye çalışmışlardı. Fakat, sanki ikisi de yapabilecekleri bir şey olsa yapacak gibiydiler.

"Jeongguk?" Dedim ağzında tuttuğu elini tutarken. Bir kere daha öksürdüğünde, artık ciğerleri yerinden çıkacak sanmıştım. Fakat onun yerine avcundan beyaz bir sıvı akmaya başlamıştı. Demek ki o kadar fazla sıvı çıkmıştı ki, büyük eli bile onları içinde tutamamıştı.

Kenardan bir peçete almış avcunu açmasını sağlayarak avcunun içindeki şeyleri peçete ile silmeye çalışmıştım. Peçete ıslanınca ve yırtılacak gibiyken çöpe atmış, birkaç peçete ile işimi görmeye çalışmıştım. Ağzının çevresini de temizlemiş, elimi alnına koymuştum. Her zamanki gibi çok soğuktu.

"Jeongguk, ne oluyor sana böyle? Soğuk algınlığı gibi bir şey mi? Doktorlar sana bir şeyler söyledi benimle de paylaş, yardımım dokunur."

Başını iki yana salladı ve diğer eli ile yanağımı okşadı.

"Bu kadar çabuk olacağını bilmiyordum." Dedi yere bakarken. Üzgün görünmüyordu, yalnızca çaresiz gözüküyordu.

"Kendim için bir dileğim yok, bunu daha da geciktiremem. Ama sen, sen..."

Cümlesinin devamını getirmedi, dudaklarımı öpüp başını yeniden yastığa koydu. Onu soru yağmuruna tutup yormak istemiyordum fakat ona ne olduğunu çok merak ediyordum. O bir vampirdi, nasıl baş edemeyeceği bir hastalık başına gelebilirdi ki?

"Yapabileceğim hiçbir şey yok mu?" Dedim sessizce. Bir tepki vermeden yatmaya devam etti.

"Seokjin'e gideceğim o eminim ki bir şeyler biliyordur." Dedim ve son kez ona bakarak odadan çıktım.

Şatodan da çıktığımda zaten bildiğim yolu hızlıca yürümeye başladım. Kulübeye geldiğimde derin bir nefes almış, duyacağım şey her ne olursa olsun soğuk kanlılığımı koruyacağıma dair kendime söz vererek kapıyı açmıştım. İçeriye girdiğimde gözüm anında Seokjin'i bulmuştu.

"Arcana için mi geldin?"

"E-Evet."

"Şöyle otur lütfen." Dediğinde başımı sallamış, gösterdiği yere oturmuştum.

"Jeongguk, çürümeye başladı. Birkaç aya onu mezarına gömmüş oluruz."

"Ne?"

"Tabii bunu engellemenin yolları da var, gidip Seungi ile konuşman yeterli olacaktır. Emimim onun bir fikri, yöntemi vardır."

"O nerede bilmiyorum."

"Az ilerle benimki gibi bir kulübe göreceksin, anında gir içeri."

"Ben- bu biraz ayıp olmaz mı?"

"Seungi, eminim ki konu Jeongguk ise ayıp görmeyecektir davranışını."

_____

Kapıyı açmış, içeriden yoğun yoğun gelen tütsü kokusunu içime çekmiştim.

"Jeongguk için mi geldin?" Dediğinde başımı salladım, gülümsedi ve önündeki minderi gösterdi. Gösterdiği yere bağdaş kurarak oturdum, gözümü etrafta gezdirdim biraz. Mor renklerinin hakim olduğu oldukça düzenli ve güzel dizayn edilmiş bir kulübeydi burası.

masquerade | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin