6︙ ❝Sen zaten kurtulamazdın.❞

446 35 16
                                    

Bölüm şarkısı; fahişe, teoman

İyi okumalar.

Altımdaki düşmek üzere olan havluyu tuttum ve yeniden belime sardım. "Ne kanı bu?"

Bakışlarımı odanın resmen bütün yerini kaplayan yuvarlak şeklindeki, içine kan doldurulan küvetten çekerek, yanımda duran Jeongguk'a çevirdim. Hemen göz göze gelmiştik. "İnsan kanı."

Zaten kanın içinde yıkanacak olmak mide bulandırıcıyken, bir de insan kanının içinde yıkanacağımı öğrenmek, karnıma ağrılar sokmuştu. Aslında tam olarak yıkanmak denemezdi. Kanın içinde beklemem gerekiyormuş, bunu Jeongguk her hafta yapıyormuş. Bugün benim de yapmamı istemişti. Hizmetliler kanı doldurmayı bitirdiklerinde, gideceklerini düşünmüştüm fakat onlar, elbiselerinin cebinden küçük bir çakı çıkarıp işaret parmaklarına bir çizik atarak kendi kanlarından bir parça da küvete boşaltmışlar, sonra odadan çıkmışlardı. Tam altımdaki havluyu bırakacakken, odaya önce üç kadın ellerinde üç fare ile girmiş, ardından beş kadın elleri boş bir şekilde girmişti.

Şaşkınca Jeongguk'a baktım, bana değil de üç kadının elindeki farelere bakıyordu. Fareler üç tane taht gibi duran yere oturtulup gitmemeleri için önlerindeki kemerler bağlanmıştı. Çıplak kör fare türüydü bunlar.

"Ömründe gördün mü böyle bir manzara, bu üç kör fare gibi?"

"Ne?"

"Gir hadi."

Yavaşça yere bakan kadınlara baktım, onlar buradayken mi girmem gerekiyordu. "Onlar..." dedim kısık bir sesle. "Sana bakmayacaklar," dedi, "merak etme."

"Sen burada mı olacaksın."

"Evet, zira senin de iznin olursa seni izlemek istiyorum."

"Olur." dedim. Beni izlemesinde sakınca yoktu.

Altımdaki havluyu yere bıraktım ve önce bir ayağımı sonra ise diğer ayağımı kanların olduğu küvete bıraktım ve yürüyerek tam Jeongguk ile göz göze gelebileceğimiz bir noktaya geçtim. Tam karşısında duruyordum. Oturarak, göğsümün biraz yukarısında kalmasını sağladım kanların. Jeongguk ise keyifle beni izliyordu. Kanların içinde durmak fazlasıyla garipti benim için. Yine kendimi rahatlatmaya çalıştım ve başımı geriye yatırdım. Farelerin sesleri ve benim nefes seslerim ile doluydu oda. Sesli ve derin nefes alıyordum.

Yaklaşık yirmi dakika sonra Jeongguk beni kanın içinden çıkarmış, odama götürüp bir bebekmişimcesine beni giydirmiş saçlarımı taradıktan sonra havlu ile kurutmuştu. "Nasıl hissediyorsun?"

"Garip..." dedim yavaşça çok uyuşmuş gibi hissediyordum. "Alışırsın sonra."

"Ve bağımlısı olursun."

_____

Jeongguk işi olduğunu söyleyerek şatodan gitmişti, ben de bu sırada biraz sarayı keşfetmeye karar vermiştim. Bir vampir üstüme atlasa yapabileceğim hiçbir şey yoktu, yine de odamda çok sıkılmıştım. Mutfağa girdim ilk ve akşam yemeği yapılan yemeklere bakmak için.

Mutfağa girdiğimde herkes işini bırakmışlar ve başlarını eğmişlerdi. Gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Buna ne gerek vardı ki? "Hey..." dedim hemen yanımda duran kadına karşı, "buna gerek yok." kafasını iki yana salladı, "Arcana Jeon'un emri." güldüm, "siz de onun gibi vampirsiniz neden onu üst tutuyorsunuz ki?" kadın hemen başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. "en eski vampir o, hepimizi kurtardı o zalim hayatımızdan."

Gerçekten Jeongguk hakkında hiçbir şey bilmiyordum ve derhal bir şeyler öğrenmeliydim. Kafamı salladım ve pişirilen yemeklerin yanına gittim, yine et vardı yemekte. Yakında et kusacaktım. Gerçekten. Sıkıldığımda son kez başlarını eğmiş kadınlara baktım ve büyük mutfaktan dışarı adımımı attım.

masquerade | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin