SİZE KIYAMIYORUM YA. BOL YORUM, YILDIZA BASALIM LÜTFEN KEYİFLİ OKUMALAR♡
*Ezhel - Geceler
Vakit bir türlü geçmiyor gibi hissetse de aslında o an hareket eden tek şey zamandı. Öyle hızlı bir şekilde akıyordu ki Ömer tam ortasında hiç kıpırtısız izliyordu sanki. Her yanı karmaşa, içi dingin; tezatlık bileklerini tıpkı küflü birer kelepçe gibi sarmış, boynuna kalın bir ip geçirmiş...
Ay bir yukarı bir aşağı gidiyordu da Ömer bir türlü Dolunay'a varamıyordu. Korkuyor muydu? Belki, korkuyordu. Ona olan sevdası kalbini öyle hızlı bir şekilde yakmıştı ki Ömer bile küllerine bakarken idrak edebilmişti ancak. Dalga geçtiği ilk görüşte aşk saçmalığı şimdi ayaklarına yılan gibi dolanıvermişti. Utanıyor değildi; aşık olmak ayıp değildi. İnsan zaten severek beslenen, sevgiyle iyileşen bir yaratık değil miydi nihayetinde? O halde Ömer'i bu kadar korkutan neydi?
Kaybolmak.
Bundan korkuyordu. Düzeni disiplini severdi Ömer. Zaman onun için kıymetli olduğu gibi aynı zamanda onu kontrol etmekten de hoşlanırdı. Fakat şimdi öyle bir uçurumdaydı ki zamanın akışkanlığı bile parmaklarını kesiyordu. Kontrol etmek şöyle dursun Ömer vaktin kendi üzerinden geçtiğini hissedebiliyordu. Düzeni dağılmıştı şimdi. Bir çift kehribar nükleer gibi düşmüştü içinin sakin şehirlerine.
Ancak o akşam daha fazla dayanamayacağına kanaat getiren ruhu, bacaklarını o bara taşımıştı bile. Saat belki bir belki ikiydi, ne önemi vardı? İnsanlar geceyi yutmak ister gibi ayaklarının altında çiğneyerek dans ederlerken ve müzik inatçı ve huysuz bir çocuk gibi kulağının dibinde bağırırken mavilerin tek bir odak noktası vardı. Onu barda ilk gördüğü andaki kadar güzeldi yine; değişen ışıklar üzerine devriliyordu. Siyah gömleğinin açık bıraktığı teninin üzerindeki o dövmeyi yine görebiliyordu Ömer. Köprücüklerini kaplayan o bitki dövmesi.
Neden siyahtan vazgeçmiyordu? Ömer onu hiç renkli bir şeylerin içinde görmediğine emindi. Oysa birçok rengin onun için yaratılmış olduğunu düşünüyordu. Kişiliği? Gözleri onun gülümseyen yüzünde dolanırken Ömer mavi kadar genç ancak gri kadar da bilge bir ağırlık olduğunu düşünüyordu ondakinin. Sarı kadar cıvıl cıvıl fakat koyu bir kırmızı kadar da batmış, yok olmaya yüz tutmuş. Tüm bunlara rağmen siyah onun için değildi. Yakışıyordu; ona her şeyin yakıştığına zaten emindi ama karanlığın yuttuğu bir şey olarak görmek istemiyordu onu.
Neredeyse bir saattir oturduğu yerden onu izliyordu. Kehribarlar bir kere olsun değmemişti kendi gözlerine ama sorun değildi. Oturduğu yerden kalkıp terden artık ipe dizilecek çamaşır kadar ıslak olan bedenlerin arasından geçti tiksinerek. Kokular bile öyle ağırdı ki öğürecek gibi hissetti. Belki de bu yaşadığı heyecandan ve gerginlikten kaynaklı bir reaksiyondu, seçemiyordu. Müzik beyninin içini huysuz bir kurt gibi kemiriyordu.
Dolunay'ın tam karşısına, kehribarların odağına yerleştiğinde küçük olan pek de şaşırmış görünmüyordu. Herkese çiçekli bir balkon gibi olan yüzü kendisine boyası dökülmüş duvar gibiydi şimdi; gözlerini çekip bir bardağa asitli ve tatlı bir şeyler döktü. Ömer ise o an önüne zehir koyulsa içmeye razı gelecek kadar kaybetmişti kendisini diğerinin güzelliği yüzünden.
Turuncu ışık diğerinin parlayan pürüzsüz yüzüne vuruyordu şimdi. Piercingleri parlıyor, dövmeleri daha dikkat çekici hale geliyordu. Mimiksiz yüzü öyle güzeldi ki Ömer soluksuz kaldığını hissetti oturduğu yerde. Onca insana rağmen sadece o vardı. Onda terli bedene rağmen Ömer o an sadece Dolunay'ın terli bedenini görmeyi arzuladı. Bu arzusu korkunç bir ağırlıkla bedenine otururken gözlerini kaçırma ihtiyacı hissetti zira ona baktıkça kafasının içindeki sahnede başka şeyler oynamaya başlıyordu. Onu arzulaması kaçınılmaz olmadığı gibi bu kadar baskın oluşuna da geriliyordu Ömer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Ağıt & Zehirden Notalar [bxb]
RomanceKırılmış kanlı parmaklarım ne zaman tuşlara değse, ağıt peyda olur ruhumun en dip, en izbe sokağında. Sen duymazsın; sen görmezsin. Ancak bilirim ben. Her bir damla müzik senin kirpiklerinden...