final: "seni seviyorum"

968 109 62
                                    

skapova - neden bu kadar güzelsin?

24 Temmuz: 16.46

"Gitme oralara!"

Ömer'in gür sesi yeşil alanda yankılandığında Doğukan hızını düşürüp durdu ve esmere dönüp dudak büktü. Neden hiçbir yere gitmesine izin yoktu? Küçük kolları bedenine sarılırken somurta somurta döndü abisinin dizinin dibine. Dolunay ise erik yiyor ve güneşleniyordu. Doğukan'ı tamamen Ömer'e paslamıştı. 

"Küçükken sen de bu kadar yaramaz mıydın acaba?" Ömer söylenerek ufaklığı bacaklarının arasına çekerken sıcaktan artık bayılacak kıvamdaydı. Kamp sandalyelerinin aralarına serdikleri ufak bezin üzerinde duran güneş kremini aldı. Doğukan hâlâ aynı istikrarla somurtuyordu. Ali Sefa olsaydı hiçbir yaptığına karışmazdı! 

"Asma suratını," dedi Dolunay yediği eriğin çekirdeğini kardeşine atarken. Üzerindeki ince, açık mor tişörte erik suyu damlamıştı hep. Gözündeki güneş gözlüğünü burnunun ucuna kadar indirip kehribarlarını kardeşine dikti. "Acıkmadın mı?"

Doğukan omuz silktiğinde Ömer güldü ve kremi avucuna sıktı önce. Ardından çocuğun yüzüne sıva yapar gibi ovalamaya başladığında Dolunay geniş bir kahkaha bıraktı.

"Kırdın çocuğun suratını." 

Gülmeye devam ediyordu ancak Ömer umursamadı. Oğlanı bacaklarının arasına çekip sırtını bacağına verdi ve boynu, kulakları dahil her yerine yedirdi kremi. Diğer yandan haykırarak gülmemek için zor tutuyordu kendisini. Ufaklığın somurtuşu nasıl olur da Dolunay'ınkiyle aynı olurdu? Yanaklarını sıktırıp yumuşak saçlarını öptü ve sonda sıska bedeni kucaklayıp dizine oturttu.

"Ali Sefa geliyormuş oynarız birlikte tamam mı?" Ömer parmağıyla oğlanın yüzünü kendi yüzüne çevirdi. Dolunay başka bir erik çekirdeğini daha ufaklığa attığında Doğukan sinirli bakışlarını bu sefer ona çevirmişti. Dolunay ise ona öpücük atıp bir başka eriği attı dudaklarından içeri. 

"Top mu getirecek?"

Ömer onu gözleriyle onaylayıp saçlarını geriye taradı ve bir öpücük daha bıraktı. Dolunay'ın ufaklığı olmasının yanı sıra oğlan kendi kendine de oldukça sevimliydi. Oturduğu yerde bacaklarını sallamaya başlayınca Dolunay ona gülümsedi.

"Gel bakalım kucağıma," dedi kollarını iki yana açarken. Doğukan ise favorisinin isteğini elbette ki kulak ardı edecek değildi. Ömer'i çok seviyor olsa bile Dolunay herkesten başkaydı. Oturduğu yerden kayarak indi ve abisinin kucağında yerini aldı hemen. Bacaklarını onun beline dolarken Dolunay'ın büyük elleri de ufak sırta yaslanmıştı hemen.

"Bizden uzaklaşmanı istemiyoruz tamam mı?" 

Doğukan abartı bir şekilde başını sallayarak onayladı onu. Ellerini abisinin karnının üzerinde birleştirmişti. 

"Ömer endişelendiği için öyle diyor. Biliyorsun değil mi?"

Doğukan bir kere daha başını sallayıp Ömer'e güldüğünde bu sefer erik çekirdeği onun tarafından gelmişti. Çocuk bir kere daha somurtup abisine döndü. Bıkmıştı bu çekirdeklerden! 

"Şimdi gözümüzün önünde istediğin gibi oynayabilirsin. Solucanları sökme topraktan Doğu!"

Ufak oğlan abisinin kucağından inmek yerine kafasını onun göğsüne yatırdı. Biraz mayışmıştı sıcaktan. Dolunay da bunun üzerine oturduğu sandalyede biraz kaydı ve kardeşinin daha rahat etmesi için doğru pozisyona geçti. Oğlanın gözleri Ömer'in mavilerindeydi şimdi. Sırtında gezinen parmaklarla yorgunluğunu daha iyi hissediyordu küçük bacaklarında. 

Güzel bir öğleden sonraydı. İnsanların neşeli gürültülerine tezat olarak üçü de huzurlu bir sessizliği paylaşıyorlardı. Doğukan uyudu uyuyacaktı. Ömer'in mavileri şimdi kendisine minnet ve sevgiyle bakan kehribarlardaydı. İçindeki sevgi mümkünmüş gibi daha da çoğalıyordu. 

"Acıkmadın mı?" diye sordu Ömer diğerine. "Erik çok yedin, miden ağrıyacak."

"Sefa gelir birazdan yoldadır."

Ömer güldü. Kendisine uzanan dövmeli parmakları parmakları arasına hapsetti ve sakin sakin okşamaya başladı. Ona temas etmediği her an çöpe gidiyordu sanki. Keza Dolunay da kendisi gibiydi. Oğlan nerede olurlarsa olsunlar, durumlar ne olursa olsun muhakkak dokunma ihtiyacı hissediyordu. Tam bir temas bağımlısıydı. 

Yılanlar sıcakla mayışmış halde efendisinin gölgesinde uyuklarlarken, bir çift kehribar dökülüyordu hepsinin üzerine. Siyahı atmıştı koca bir gökkuşağı. Sanki renkleri hiçlikten doğurmuş gibi sancılı olmuştu ancak şimdi hepsi yıldızların altında hiç olmadıkları kadar büyük bir ışıkla parlıyorlardı. İyileşmiş koca bir yaranın şimdi izi bile yoktu, işte mavi öyle boyamıştı siyahı.

"Seni seviyorum," diye fısıldadı Dolunay gözlerinin içi gülerken. Güneş kadar parlaktı şimdi. Maviler ise hâlâ aynı aşkla yağıyordu diğerine. 

"Ben de seni seviyorum." Geri dönütü tutkuluydu. "Benim güzel ay parçam."

**

Bitirdikkkkkk. 

Umarım kızmıyorsunuzdur bence tam tadında bitti. Biraz daha uzasa bunaltırdı, daha az olsa anlamsız olurdu. Tam doyum aldım artık doydum arkadaşlar, yazacak bir şey de kalmadı zaten. Çooook uzun bir süredir bu ikiliyle birlikteyim. Kiminiz en başından beri burada kiminiz sonradan katıldı ancak birlikte bitirdik nihayetinde. 

Bu süreçte bana destek olan herkese çok çok teşekkür ederim, gerçekten. Sevdiniz, beklediniz, ilgilendiniz. Hatta playlist bile yapanlarınız oldu ben daha ne isteyeyim. Sizi çok seviyorum.

Diğer kurgularımda görüşmek dileğiyle. Ömer gibi insanlar çıksın karşınıza. Kendinize iyi bakınnn <333

Kanlı Ağıt & Zehirden Notalar [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin