Biz döndükk 74590347 asır sonra:((( SİZİ SEVİYORUM BANA KIZMAYIN OLUR MU? Lütfen yıldıza basalım, beni kusturacak kadar yorum hiç fena olmaz kdsjfljfl KEYİFLİ OKUMALAR
-
Aleyna Tilki - Nasılsın Aşkta?
Havanın bozukluğu bir çeşit teselli sarılması gibi geliyordu Dolunay'a. Cama çarpan her bir yağmur damlasını kendisine bahşedilmiş şefkatli dokunuş, gürleyen gökyüzünü ise bir ninni misali karşılıyordu. "Papatya çayı yapayım mı?" diye sordu Ömer içeri girdiklerinde, üzerindeki kaşe kabanını acele bir şekilde üzerinden sıyırmaya çalışırken. Koyulaşmış mavi irisleri evinin içerisinde gözlerini gezdiren sevgilisinin ifade barındırmayan güzel yüzündeydi.
"Olur." Dolunay sakindi. Ufak ve bir o kadar temiz, toplu görünen ev içerisinde tek kişi yaşıyor olmasına rağmen fazla yuva gibiydi. Dolunay için yuva kavramı mutlu bir ailenin birlikte sevgi dolu bir şekilde yaşadığı dört duvardı; bu yüzdendir ki Dolunay epeydir yuvasızdı, sadece evi vardı. Buna takılmadan üzerinden nazikçe sıyrılan montunu bıraktı ve salona ilerledi. Gözleri merakla içeriyi süzüyor, beyni her görseli birbirine yapıştırıp kendi tablosunu oluşturuyordu.
"Yıllardır burada yaşıyorum," dedi Ömer ısıtıcıya su koyduktan sonra iki fincan çıkartırken. Amerikan mutfağı yaptırmak en akıllıca şeydi onun için. "Ev sahibim de uzun yıllar yaşadığım için kirada bana zorluk yaşatmıyor."
Dolunay koltuğa oturup önünde duran sehpaya dikti bu sefer kehribarlarını. Açık laptopun ekranında oynayan şekiller ekranın kilitli olduğunu gösteriyordu. Dolunay o an kendisine yabancı gelen bir duyguyla doldu. Merak. Merak ediyordu; Ömer'in bütün gün evde ne yaptığını, bu bilgisayarın içerisinde nelerle uğraştığını, evine kimleri getirdiğini, ne tarz müzikler dinlediğini, ne tarz kitaplar okuduğunu...
Yanına iki tane siyah kupayla geldiğinde Ömer, Dolunay parmaklarını birbirine geçirmiş camdan dışarıya bakıyordu. Nedendi bu merak? Kalbini biraz sıkıştıracak kadar telaşeye sokan bu duygu tam olarak nereden peyda oluyordu? Dolunay orayı tıkayıp kapatmak istiyordu. Mahzenine kapatıp kilitlediği ne varsa sanki kanın kokusunu almış çirkef bir canavar gibi huysuzlanıyordu. Kehribarlarını mavilere çevirdiğinde Ömer ona gerçekten samimi bir şekilde gülümsedi ve sonra çayından yudumladı.
"Üşümüyorsun değil mi?" diye sordu sonra sakin bir tondan. "Üzerine hırka getireyim mi?"
"İyiyim teşekkürler."
Ömer tüm bu sevgililik oyununun altında hiçbir beklenti içerisinde değildi. Her şeyi zaten kabul etmemiş miydi? Dolunay kendisine alışmış olabilirdi ancak kalbine almayacağı o kadar barizdi ki Ömer bu alışmışlıkla idare edebiliyordu. Artık dokunuşlardan irkilmiyordu ya da öpücüğe karşılık verme konusunda ikileme düşmüyordu.
Fakat Ömer'in fark ettiği en garip şey Dolunay'ın öpmek için hiçbir zaman hamle yapmamasıydı. Bazen bakışları tıpkı ateşi harlamak için çılgın bir enerji barındıran benzin gibiydi; Ömer o bakışları fark ettiğinde buna kayıtsız kalamayışı bir kenara onu orada yiyip bitirmek istiyordu. Ancak Dolunay hiçbir zaman öpmek adına bir hamle yapmıyor, diğerini bekliyordu. Ömer bununla oynamayı hiç düşünmemişti çünkü sevgilisinin baldan dudaklarına karşı iradesi zaten çok zayıftı. Onu kızdırıp bundan mahrum kalmak ise istediği bir şey değildi.
"Yorgun görünüyorsun."
Ömer arkasına yaslanıp mırıldandığında diğeri başını salladı sadece. Öyleydi. Barı bıraktığında işi hafifler, dinlenir zannediyordu ancak sanki bu aptal bir şakaymış gibi daha da yoruluyordu Dolunay. Her sabah erken kalkmak işkence, eve dönüş yolu azaptı. Elleri ağrımıyordu ama yine de kendisini bazen fazla bitkin hissediyordu. Bir süpürge bütün neşesini parmak uçlarından çekip emiyordu sanki. Güzel kokan hafif acı çayından bir yudum alırken cansız bir omuz silkişle cevapladı bunu. Biraz uyku çok güzel olabilirdi. O an Dolunay uykunun bu koltukta, Ömer'le birlikte nasıl bir şekle bürüneceğine dair yersiz bir merak daha hissetti. Bu artık gittikçe can sıkıyordu. Arkasına yaslanıp gözlerini oynayan ekrana dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Ağıt & Zehirden Notalar [bxb]
RomanceKırılmış kanlı parmaklarım ne zaman tuşlara değse, ağıt peyda olur ruhumun en dip, en izbe sokağında. Sen duymazsın; sen görmezsin. Ancak bilirim ben. Her bir damla müzik senin kirpiklerinden...